Çeteler, Linç ve Bilinç

MURAT AYDOĞDU

1917, Ermenileri katledip sürdüler
Sesimi çıkarmadım,
Çünkü Ermeni değildim.

1925, Kürtleri katledip sürdüler
Sesimi çıkarmadım,
Çünkü Kürt değildim.

1937, Alevileri katledip sürdüler
Sesimi çıkarmadım,
Çünkü Alevi değildim

1955, Rumları sürdüler
Sesimi çıkarmadım,
Çünkü Rum değildim

Sonunda beni almaya gelecekler
Benim için sesini çıkaracak kimse kalmayacak.

(Papaz Martin Niomoller’in şiirinden uyarlanmıştır)

Çeteler:

Bu topraklar İttihatçılarla başlayan çeteleri yaşadı.

Kemalistler, oradan sağ ve sol milliyetçiler şeklinde türeyen ittihatçı çeteleşmeler, onlara öykünen Kürt milliyetçileri, katiline aşık olan mezhebi milliyetçiler ve diğerlerini de yaşadık.

Çetelerin iktidar hırsı, darbeler geleneği ile Ergenekon’a kadar evrim de geçirdi. Birbiriyle çatışıyor geçinen ama birbirinden beslenen dokuz çeşit çete, planlar ve eylemler yapıp duruyorlar.

Sadece çeteler değil, onları destekleyen hatta seyredenleri de bekleyen şey nedir?

“Şehirde dokuz çete vardı. Bunlar, yeryüzünü ıslah etmiyor, bozgunculuk yapıyorlardı.

Allah’a yemin ederek:’ -Onu ve ailesini geceleyin öldürelim, sonra da velisine, ailesinin yok edilişini biz görmedik gerçekten doğru söylüyoruz diyelim’ dediler.

Onlar bir plan yaparken, biz de onlar farkında değilken bir plan yaptık.

Onların planlarının sonu nasıl oldu bir bak! Biz, onları ve toplumlarını toptan kırıp geçirdik.

İşte zulmettikleri için harap olmuş evleri!. Bilen bir toplum için bunda bir ibret vardır.

İman edenleri ise kurtardık. Çünkü onlar Allah’tan korkuyorlardı.” 27 Neml 45-53

 

Linç:

Çeteler toplumda gerçekleşen korkuları kullanarak varlıklarını devam ettirirler.

İnsan farklı olana şüpheyle bakar ve kompleksleri varsa farklı olana düşman olur. Bu düşmanlık onu yok etme eğilimine dönüşür. Kontrol dışına çıktığında ise linç kültürü oluşur ve bu çeteler dahil toplumun tümünü yok eden bir hastalıktır.

Ne yazık yavaş yavaş linç kültürüne doğru gidiyoruz.

“Allah kalplerinizdeki korkuyu gidersin. Allah, dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah, bilendir, hâkimdir.” 9 Tevbe 15

“Mümin olarak doğruları yapan ise zulümden ve hakkının yenmesinden korkmaz.” 20 Taha 112

“İçinizden yalnızca zalimlere erişmekle kalmayacak olan bir fitneden de korunun! Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu bilin!” 8 Enfal 25

Adil düşüncede, İnsanoğlu suçlu olsa da linçe tabi tutulmaz.

Linç kültürü zamanla suçlu olmayan kusurlu kimselere, oradan kusur olmasa da kendi gibi düşünmeyene en sonunda kendisi gibi olmayan herkese yönelir. Öyle ki linçe katılmayanlar bile düşman ilan edilir.

“…Allah için adaleti ayakta tutan şahitler olun. Bir topluma olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin, adil olun, bu takvaya daha uygundur… 5 Maide 8

“Muttakiler, bollukta da darlıkta da veren, öfkelerine hâkim olan ve insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah iyilik edenleri sever.” 3 Ali İmran 34

 “İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar, işte emniyet onlar içindir, hidayette olanlar da onlardır.” 6 Enam 82

 

Bilinç:

Bilinç sadece biriktirmekle olmayan, özümsenen, kişilik oluşturan ve cesaret gerektiren bir süreçtir.

Bilinçlenme, ahlakçı değil ama ahlak sahibi olanların yapabileceği süreçte gerçekleşir.

Fiili çatışmanın olmadığı ortamlarda bilinçlenmeyi düzenli bir biçimde oluşturmak daha kolaydır. Çatışma ortamında ise kitleselleşme imkânı daha çoktur.

Linç kültürü oluştuğunda, toplumun vicdanını henüz kaybetmemiş, ama bilinç yoksunu geniş kesimi kurtarıcı arar. Bilinçlenmeyi başaramamış ama karizmatik, eylemselliği ve teşkilatlanma yeteneği gelişkin kimseler kurtarıcı rolüne soyunur. İşte bu aşamaya kadar bilinci oluşturamayan kişi ve kesimler ucuz devrim kotarmaya başlarlar. Olmayan sermayelerinden yiyerek, gelişmeyen ya da olmayan ahlaklarını kullanarak güç elde ederler.

Sonrası malum “Yeni üst sınıflarımız”, “Evlatlarını yiyen devrimler”.

“Sizden önceki devirlerde yeryüzünde fesattan vazgeçirmeye çalışacak fazilet sahipleri bulunmalı değil miydi? Onlardan sadece çok azını kurtardık. Fakat zalimler kendilerine verilen nimetlerle azdılar...”  1 Hud 116

“Mümin olarak doğruları yapan ise zulümden ve hakkının yenmesinden korkmaz.” 20 Taha 112

“Sen, büyük bir ahlak üzeresin.” 68 Kalem 4

“Onlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, düzeltmiyorlar.” 26 Şuara 152

“-Ey iman edenler! Adalet ile hükmeden hâkimler ve Allah için şahitler olun. Şahitliğiniz kendi aleyhinize veya çocuklarınızın ve yakınlarınızın aleyhine olsa bile, zengin olsun fakir olsun doğru şahitlik edin. Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Adaletten sapmamak için heveslerinize uymayın. Eğer adalet ile hüküm vermekten, şahitliğinizde doğru söylemekten çekinirseniz ve yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” 4 Nisa 135

 

Evet!  Bazı basiretli kardeşlerimizin dediği gibi “Eşikten geçiyoruz”, bazı sorumluluk sahibi kardeşlerimizin de dediği gibi “Bir şeyler yapmanın vakti”…