Diyarbakır ve Şırnak’ta yapılan kazılarda ortaya çıkan toplu mezarlar hakkında konuşan SODEP Genel Başkanı Hüseyin Ergün, “Toplu mezarlarda bulunan insan kemikleri, çete-devlet’in, geçmişteki pervasız faaliyetlerinin ete kemiğe bürünmüş dehşetengiz cinayetleridir.” dedi. Ergün, “Kanun devleti, çete-devleti alt etmedikçe, hiçbirimiz hukuk devletinin güvencesi altında değiliz” diye konuştu.
ASLAN DEĞİRMENCİ'nin haberi:
Ergün: “Çete-devletin kanun devletini geriye itip başat hale gelmesi, ancak, siyaset, güvenlik güçleri ve yargı işbirliği ile mümkündür.”
Diyarbakır ve Şırnak’ta yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkan toplu mezarlar hakkında gazetemize konuşan Sosyal Demokrat Parti (SODEP) Genel Başkanı Hüseyin Ergün, önemli değerlendirmelerde bulundu.
“Devlet, zor kullanma yetkisinin kanun-hukuk kılıfı altında örgütlenmesidir” diyen Ergün, “Kanun karşısında eşitlik hukukun temel kuralıdır. Bu eşitliğin bozulması ile devletin çeteleşmesi başlar. Bu bağlamda, her devlet biraz da “çete”dir. En demokratik ülkede bile, devletin kanunu es geçen bir tarafı vardır. Çünkü, devletler gizli veya açık bazı kanunsuz işler yaparlar. Bu kanunsuz işler, bir noktadan sonra, devletin ana vasfı haline gelebilir; yani yasa tanımama kritik eşiği aşar. Olağanüstü dönemlerde ve kapalı toplumlarda devletin ana vasfı bu çeteliktir. Bu durumlarda kanunlar değil, çetenin kararları ve tercihleri geçerli hale gelir. Tabii, çetelik, esas olarak, siyaset alanında at oynatır. Ne var ki, bazen özel hukuk alanında da bu işleyebilir. Çünkü çete-devlet, aynı zamanda çetelerle de, mafyalarla da iş tutar. O zaman bir alacak-verecek davasında da kanun işlemez; kitabına uydurulup malınız mülkünüz elinizden alınabilir” dedi.
Darbeler ve çete-devlet
Çete-devletin kanun devletini geriye itip başat hale gelmesinin ancak siyaset, güvenlik güçleri ve yargı işbirliği ile mümkün olduğunu vurgulayan Ergün, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ülkemizde, 27 Mayıs 1960 darbesine öngelen günlerden beri, devletin çetelik vasfı yasallık vasfına ağır basmaya başlamıştır. Darbelerde, olağanüstü dönemlerde ve Kürt Meselesi’nde kanun-takmazlık, çetelik, devletin “bariz ve mümeyyiz/apaçık ve seçkin” vasfı haline gelmiştir.
Çete-devlet faaliyetleri, ancak, bunları fiilen gerçekleştirenlerin, kendilerinin güven altında, sorumsuzluk zırhına sahip olduklarına inanmaları ile mümkündür. Bu da, siyaset, güvenlik güçleri ve yargı işbirliğini gerektirir. Elbette, çete-devlet, bütün siyasetçilerin, bütün asker ve polislerin ve bütün yargıç ve savcıların bu işin bir parçası oldukları anlamına gelmez. Çete-devlet, siyaset-güvenlik-yargı üçlüsünün içinde özel olarak örgütlenmiş bir yapılanmadır.
27 Mayıs 1960 Darbesi böyle bir yapılanmanın ürünüdür. Darbe ertesi, Demokrat Parti iktidarının yargılanması ve verilen hükümler düpedüz çete-devlet faaliyetidir. Bu faaliyet, siyaset, güvenlik güçleri ve yargı işbirliği ile apaçık bir şekilde ifa edilmiştir.”
“Çete-devlet faaliyetlerini sürdürüyor”
“12 Mart 1971 muhtıra-darbesi ile aralıksız bir çete-devlet sürecine girilmiş ve rengi zaman zaman koyulaşıp açılan çete-devlet uygulamaları günümüze kadar sürmüştür” diyen Ergün, “12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 süreci, 27 Nisan muhtırası bu sürecin belirgin uğraklarıdır. 2011 seçimlerinin hemen sonrasında yeniden canlanan çatışmalar ve en son Uludere katliamı çete-devletin faaliyetine devam ettiğini göstermektedir” dedi.
Çete-devletin acımasızlılığı ve toplu mezarlar
Diyarbakır ve Şırnak’ta yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkan toplu mezarların sorumlusunun çete-devlet olduğunu vurgulayan Ergün, “2012 başından beri, Diyarbakır’da ve Şırnak’ta açılan toplu mezarlarda bulunan ve sayısı gün geçtikçe artan insan kemikleri, çete-devlet’in, geçmişteki pervasız faaliyetlerinin ete kemiğe bürünmüş dehşetengiz cinayetleridir. Pervasız çete-devlet elemanları, insanları sorgusuz sualsiz öldürüp, kışlalarda, asker-polis merkezlerinin duvar diplerinde açtıkları toplu mezarlara atmışlardır” şeklinde konuştu.
Mücadele sürüyor ama tehlike geçmedi!
Türkiye’nin çete-devlet bileşenlerinden kurtulma çabası içinde olduğunu vurgulayan Ergün, “Bu bahiste epey de yol alınmıştır; ama alınacak mesafenin yanında alınmış olan pek azdır. Kemikleri toplu mezarlarda bulunanlar ve henüz kemikleri bile bulunamamış olanlar, çete-devletin faili meçhul veya faili belli statüsünde cinayete kurban gitmiş olanlar, bulundukları yerden adalet bekliyorlar. Bizlere gelince, kanun devleti, çete-devleti alt etmedikçe, hiçbirimiz hukuk devletinin güvencesi altında değiliz” dedi.
MİLAT