‘Cennet vatan’ propagandasıyla yetişen nesillerden su tasarrufu beklemek ne kadar tutarlı?

Su kaynaklarının yetersizliğine yönelik uyarılar eğitim sistemi üzerine bazı soruları akla getiriyor.

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

2030 yılında Türkiye’ye düşen yıllık yağış miktarı ile Türkiye’de evlerde harcanan yıllık su miktarının eşitleneceği tahmin ediliyor. Bu durumda 2030 yılında sonra Türkiye su kotası açısından her gün daha geriye gidecek. Bir şeyler yapılmaması halinde ise evlere günlük olarak su verilmesi imkansız hale gelecek. Bu durum içme suyu kaynaklarını etkileyecek ve fütüristlerin ‘su kaosu’ dedikleri şey gerçekleşecek.

Olayların seyrinin bu şekilde olup olmayacağını kimse bilemez. Ancak 2030 yılına dair yapılan hesaplama nüfus ve yıllık yağış miktarı temel alınarak hesaplanabilecek rakamsal verileri barındırıyor. Türkiye’nin bir su problemi olduğu aşikar. Aynı durum dünyanın geri kalanı için de geçerli. Peki, bunun temel sebebi nedir?

Türkiye’de eğitim sistemi milliyetçi, ulusçu teamüller üzerine inşa edilmiş durumda. Türkiye’de ilköğretim ve lise eğitimi alan herkes şu cümleyle yetiştiriliyor: Üç tarafı denizlerle çevrili, yer altı ve yer üstü kaynakları bakımında oldukça zengin olan cennet vatan Türkiye!

Üç tarafının denizlerle çevrili olmasının dışında hiçbir nesnel veriye dayanmayan bu cümle Türkiye’nin eksiklik/noksanlıkla ilişkili herhangi bir ifadeyle anılmaması için oluşturulmuşa benziyor. Türkiye’nin yer altı ve yer üstü kaynakları bakımında zengin bir ülke olduğu ise en büyük yalanlardan birisi. Türkiye su kaynakları bakımında Doğu Karadeniz dışında ‘fiziksel su kıtlığına yakın’ sarı ülkeler arasında gösteriliyor. Yani ülkenin çok küçük bir bölgesi dışında su kıtlığı riski göz ardı edilemeyecek seviyelere gelmiş durumda. Konumuz ile doğrudan ilişkisi olmasa da Türkiye’nin doğalgaz, petrol vb. kaynaklara sahip olmadığı bilinen bir gerçek. Karadeniz’de bulunan doğalgazın miktarı dünyadaki en büyük rezervlere yaklaşamazken bile ülkede haklı bir sevince sebep oldu.

(Kaynak: The Uniter Nations World Water Development Report 3; 2009: 128)

Durum böyleyken Türkiyelileri su kaynakları noktasında ‘bilinçlendirmeye’ dönük kamu spotları ve reklamların yayımlanması tutarsız bir durum ortaya çıkartıyor. Yanlış anlaşılma olmasın kamu spotlarından veya duyarlılık oluşturmaya dönük reklamlardan şikâyetçi değiliz. Ancak asıl problem, torna tezgâhı misali bütün bir halkın içinden geçmek zorunda kaldığı müfredatın bakış açısında saklı. ‘Güç ve tek başına yeterlilik’ algısı oluşturmak adına pompalanan milliyetçi, hamasi ‘Cennet Vatan’ söylemi çözümsüzlüğün temel sebebidir. Bu şekilde yetiştirilmiş insanlardan suya ve doğaya karşı duyarlılık ve hassasiyet beklemek biraz abes kaçıyor. Zihinlerdeki ‘eksiklikten münezzeh vatan’ algısı su tasarrufunu sadece kamu spotundan ibaret bir şey haline getiriyor.

Böyle bir müfredatla büyüyen nesillerin su kıtlığını sorun olarak göreceklerini düşünmek yanlış bir yaklaşım olacaktır. Türkiye’nin bütün eksikliklerinin ve sıkıntılarının konuşulup tartışılabildiği gerçekçi bir müfredata ihtiyacımız var. Resmi ideolojinin kurgusal tarih anlayışının bir yansıması olan ‘kutsal vatan’ söyleminin terk edildiği bir eğitim sistemine en az hava kadar su kadar ihtiyacımız var!

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye