Suriye’deki iç savaşa siyasi çözüm bulma iddiasıyla Cenevre’de kurulan derme çatma masa, Rusya’nın Halep’e yönelik yoğun bombardımanıyla yıkıldı. BM Suriye Özel Temsilcisi Mistura, sorunun çözüleceği asıl yere gitmeye karar verdi: ‘Büyüklerin’ Münih’te kuracağı masaya.
Al Jazeera adına Cenevre’de bulunan Ayşe Karabat’ın analizi:
*
"Beş yıldan beri devam eden bir savaş varken kararlı ama gerçekçi olmanız gerektiğini bilecek kadar uzun süreden beri Birleşmiş Milletler’deyim.”
BM Suriye Özel Temsilcisi Steffan Mistura, çarşamba akşamı Cenevre’deki Suriye görüşmelerine 25 Şubat’a kadar ara verdiğini ilan ederken bunları söyledi.
45 yıldan beri BM’de çalışan diplomat her ne kadar yılgın ya da hayal kırıklığı içinde olmadığını söylese de, işinin ne kadar zor olduğunu defalarca dile getirmişti. Sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz yalnızca konferans düzenleyicisiyiz. Konferanslar sonuç vermiyorsa, daha derine gitmek zorundayız, şimdi bunu yapacağım.”
Daha derine gitmek
Mistura’nın daha derine inmek diye tarif ettiği sıradaki hamlesi, küresel ve bölgesel güçlerin masasına gitmek. Onları Suriye’de ateşkes için ikna etmeye çalışmak.
Çünkü Mistura da, Cenevre’de buluşan taraflar da ve hatta mülteci olmuş küçük Suriyeli çocuklar da çok iyi biliyorlar ki, Suriye savaşı, küresel ve bölgesel güçler kendi aralarında anlaşıncaya kadar bitmeyecek.
Beş yıl önce başlayan Suriye ayaklanması, kısa bir süre içinde bölgesel ve küresel güçlerin vekaleten yürüttükleri savaşın sahnesine döndü. Ortadoğu’da kalıcı olduğunu ve küresel bir güç olduğunu ispatlamak isteyen Rusya’nın, rejim ve rejimin en önemli destekçisi İran’ın yanında 30 Eylül'de hava desteğiyle savaşa girmesi bu güç savaşını iyice kızıştırdı.
Mistura, Cenevre’deki masadan bir sonuç alamayacağını anlayınca, ABD ve Rusya’nın yanı sıra aralarında İran, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın da bulunduğu küresel ve bölgesel güçlerden oluşan Uluslararası Suriye Destek Grubu’nun kapısını çalmaya karar verdi.
Yol haritasını hayata geçirmek için
Bu grup, Kasım ayında Cenevre görüşmelerinin yol haritasını da ortaya koymuştu; Ocak’ta görüşmeler başlayacak, altı ay içinde geçiş hükümeti kurulacak, 18 ay içinde de Suriye’de seçimler yapılacaktı.
Grubun 11 Şubat’ta Münih’te toplanması bekleniyor. Mistura onlara ne diyeceğini de ilan etti:
“Uluslararası Suriye Destek Grubuna ülke çapında bir ateşkesin başlatılması sorununu ele almaları çağrı yapacağım.”
Yani Mistura bölgesel ve küresel güçlere şunu demeye getiriyor: “Öyle bir yol haritasını elime tutuşturup, ‘hadi uygula’ diyemezsiniz. Sizin işbirliğiniz olmazsa bu iş çözülmez.”
Mistura bugün Londra’da yapılacak olan, yetmişe yakın ülkenin hükümet ve devlet başkanlarının katılmasının beklendiği Suriye Bağışçıları toplantısına da katılacak. Orada da bu görüşlerini dile getirecek.
Muhaliflerin endişesi
Mistura’nın da işaret ettiği gibi, Suriye’deki savaşa kalıcı bir çözüm bulmak için rejim ve muhalefetin müzakerelerine değil, ABD ve Rusya’nın yanlarına müttefiklerini alarak yapacağı müzakerelere bakmak gerekiyor.
Bu iki grubun görünüşte anlaşamadığı nokta, Esed’in Suriye’nin geleceğinde yeri olup olmadığı meselesi gibi duruyor. Bu güçler bugüne kadar ürettikleri hiç bir belgede açıkça, “Esed gitmeli’ demediler. “Karşılıklı rızaya dayanan, tüm yürütme yetkisini elinde tutan geçiş hükümeti” dediler. Bu ifade ABD ve yandaşlarına göre, karşılıklı rızadan söz ettiği için, muhalifler de Esed’e razı olmayacağı için Esedsiz bir Suriye demek. Öyle olmasa bile, tüm yürütme yetkisi hükümette olacağı için, güçsüz bir Esed demek. Rusya ise aynı mantıkla tersini savunuyor.
Cenevre’de konuştuğumuz hemen hemen her muhalifinse, bir endişesi var:
“ABD için öncelik bizim özgürlük arayışımız değil, IŞİD. ABD, rejimi kalıcı hale getirirse IŞİD’i yeneceğini sanıyor. Avrupa da, göç dalgasından bıktığı için ne pahasına olursa olsun, istikrar derdinde, onlar da istikrarın bizi Esed’e ezdirerek sağlanacağını düşünüyor. Yalnız bırakılıyoruz.”
Muhalifleri böyle düşünmeye iten, BM Güvenlik Konseyi’nin, bombardımanların durdurulması, kuşatmaların kaldırılması ve acil insani yardım ulaştırılması yönünde aldığı kararların uygulamaya geçirilmemiş olması.
Muhalifler, bunlar gerçekleşinceye kadar Cenevre’ye gelmeyeceklerini söylemişlerdi. Fakat, ‘masaya oturun’ baskısı ile karşı karşıya kalınca, “Geliriz ama bunların olacağına dair garanti verirseniz” dediler. Bu konuda ABD ve AB ülkelerinden açıklamalar gelince, Cenevre’ye geldiler. Fakat, her fırsatta ülkedeki insani duruma dikkat çekip, ‘bu konular müzakere edilemez’ diye haykırdılar.
Ama Rusya, bombalamaları bitirmek yerine yoğunlaştırdı. Muhalifler için stratejik önemdeki Halep’e yürüyen rejime havadan destek verdi. Bu da Cenevre görüşmelerinin sonuç vermeyeceğini bir kez daha gösterdi.
Muhaliflerin üç amacı
Cenevre görüşmelerinden bir sonuç alınmayacağını bilen muhaliflerin asıl amacı insani duruma dikkat çekmekti. Bunu yalnızca dünya kamuoyunu hedefleyerek yapmadılar.
Kendilerini destekleyen bir ülkenin üst düzey diplomatının söylediği gibi, 2016’da yapılacak ABD Başkanlık seçimlerinde oluşacak yeni ABD hükümetini de hedefleyerek yaptılar. Çünkü aslında mevcut ABD hükümetinden umudu kestiler.
İnsani konulara dikket çekmeyi başardılar. İlgili BM kararlarını duymayan kalmadı. Mistura da, muhalefetin bu talebinin meşru ve anlaşılabilir olduğunu dile getirdi.
Muhaliflerin ikinci amacı, kendilerinin Suriye halkının temsilcisi olduklarını kanıtlamaktı. Rusya’nın, PKK’nın Suriye kolu PYD ve kendisine yakın diğer grupları masaya oturtmasına da direndiler ve şimdilik bunu elde ettiler.
Muhaliflerin üçüncü amacı da masadan kalkan taraf olmamaktı. Masadan kalkan taraf olsalardı, hem kendilerinin boşaltacağı sandalyeye başkalarının oturmak için beklediğini bildiklerinden, hem de azaldığını hissettikleri Batı desteğini iyice yitirme endişesinden. Sonuna kadar dişlerini sıktılar. Cenevre’de oturup, Rusya’nın ülkelerini bombalamasını izlemek zorunda kaldılar.
Şimdi ne olacak?
Suriye muhalifleri Yüksek Müzakere Heyeti Koordinatörü Riyad Hicab, Cenevre görüşmelerine ara verildiği açıklandıktan sonra, bu aranın Rusya’ya baskı yapmak için kullanılması çağrısı yaptı:
“Bence görüşmelere verilen bu ara, uluslararası toplumun Rusya ve Suriye rejimine tutukluların serbest bırakılması, kuşatmaların kaldırılması ve hava saldırılarının durdurulması için baskı yapma fırsatı. Böylece Suriye halkının insani ihtiyaçları karşılanabilir.”
Ancak Hicap, Cenevre’ye tekrar gelmek için şartları olduğunu da söyledi:
“Cenevre’den ayrılıyoruz. İnsani durumla ilgili gelişme olmazsa, geri gelmeyeceğiz.”
Hicap, ikinci turunun olup olmayacağı bilinmeyen görüşmelerden şimdilik bir sonuç alınamamasının nedenini rejim ve Rusya olduğunu da söyledi.
Tıpkı, rejim heyetinin başkanı Beşşar Caferi’nin muhalefeti suçlaması gibi. Ona göre de, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan muhaliflere görüşmelerden çekilmelerini söylemişti.
Her iki tarafın da saydığı bu ülkeler, Münih’te toplanacak. O yüzden, Cenevre bitti, Münih’e bakalım.
Ancak Münih toplantısının yapılacağı 11 Şubat’a kadar, 250 bin kişinin hayatına mal olan, altı milyon insanın ülkesini terk etmek zorunda kaldığı, ülke içinde sekiz milyon kişinin göç etmeye zorlandığı, 480 bin kişinin kuşatma altında olduğu, 13 milyon kişinin de acil insani yardıma ihtiyaç duyduğu Suriye iç savaşında durumun daha da kötüleşmesi bekleniyor.
Kaynak: Al Jazeera