Cenevre-3: Çözüm mü? İç Savaşın Kronikleşmesi mi?

"ABD’nin kararsız, buna mukabil Rusya’nın kararlı politikası devam ettiği sürece Suriye’de yakın görünürde olumlu bir gelişme beklemek çok fazla iyimserlik olacaktır."

SDE Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Şahin’in analizi:

CENEVRE III: ÇÖZÜM MÜ? İÇ SAVAŞIN KRONİKLEŞMESİ Mİ?

MEHMET ŞAHİN / STAR

Cenevre I, Cenevre II, Viyana görüşmeleri derken Suriye’deki iç savaşa siyasi çözüm bulmak için nihayet Cenevre III görüşmelerinin Şubat itibariyle resmen başladığı duyuruldu. Suriye iç savaşını durdurmak için ilk görüşme 2012 yılında Cenevre I adıyla anıldı. İkinci görüşme ise yaklaşık bir yıl sonra zorda olsa toplanabildi. Maalesef iki toplantıdan da iç savaşı sonlandırıcı sonuç alınmadı. Bu arada Suriye’deki iç savaş derinleşerek devam etti, bölgeselleşti hatta küresel gündemin ana konusu haline geldi. 2015 yılının Kasım ayında ABD ve Rusya’nın öncülüğünde 17 ülke, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Arap Birliği’nin temsilcileri Avusturya’nın başkenti Viyana’da Suriye meselesine bir çözüm bulmak için bir araya geldiler. Viyana’da alınan kararlar BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla resmiyet kazandı. Alınan kararla Suriye için sürecin nasıl işleyeceği açıklandı. Buna göre; ateşkes ve müzakere çağrısı yapılıyor. Altı ay içinde yetkili bir geçiş hükümetinin kurulacağı ve 18 ay içinde ise seçimlere gidileceği planlanıyordu. BMGK kararından sonra sakinleşme beklenirken tam tersi gelişmeler yaşanmaya başladı. Başından beri Esad rejimini destekleyen Rusya ve İran sürece iyice dahil oldu. Özellikle Rusya’nın doğrudan Suriye’ye müdahil olması siyasi sürecin ortaya çıkardığı beklentiyi daha da zora soktu. Nihayet, tüm zorluklara rağmen Suriye iç savaşını sonlandırmak için taraflar Cenevre’de tekrar bir araya getirildi.

Çözüm beklemek iyimserlik

Bu soruya olumlu cevap vermek maalesef kolay gözükmemektedir. Suriye iç savaşına siyasi çözüm bulmak için yapılan önceki toplantılara, söz konusu toplantılarda alınan kararlara, taraflar ve destekçileri tarafından farklı yorumlanmalarına ve aksi yönde hareket etmeleri göz önüne alındığında Cenevre III görüşmelerinden de olumlu sonuç beklemek çok fazla iyimserlik olacaktır. Ayrıca, Cenevre’ye katılan tarafların ve destekçilerinin pozisyonlarında önceki dönemlere göre ciddi farklılaşmaların olduğu ve önceliklerinde değişiklikler yaşandığı rahatlıkla görülmektedir.

Özellikle, Cenevre’de bulunanların son dönemdeki tavır ve açıklamaları muhtemel bir çözümün ciddiyeti konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır. “Cenevre’de gerçekten bir çözüm mü aranıyor yoksa herkes kendi pozisyonunu daha da güçlendirmek için mi bir araya geldi?” sorusu hala zihinlerden atılabilmiş değil. Bu ortamda çözüme ulaşmak kolay olmayacaktır.

Ana tarafların pozisyonları

Esad Rejimi: Daha öncesine göre pozisyonunun daha da güçlendiğini düşünmektedir. Özellikle, Rusya’nın sürece doğrudan dahil olması, buna mukabil muhaliflerin yeterli destek görmemesi Esad rejimini daha da cesaretlendirmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, Esad rejimi Suriye’de gidişatın kendi lehine işlediğini düşünmekte ve Cenevre görüşmelerini kapsayıcı ve adil bir çözüm için değil de meşruiyet zeminini ve muhataplığını güçlendirme platformu olarak görmektedir. Burada oluşturulacak siyasi geçiş sürecini yerini sağlamlaştırmak için kullanmak istediği rahatlıkla anlaşılmaktadır. Bugüne kadar yaptığı katliama rağmen bölgesel ve uluslararası konjonktürü düşünerek ayakta kalacağını ve Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olacağını düşünmektedir.

Muhalifler: Hem alanda hem Cenevre’de en zor durumda olan kesimin muhalifler olduğu görülmektedir. Bir taraftan Esad rejimi, Rusya ve İran unsurlarının saldırıları ile baş etmeye çalışırken diğer taraftan diplomatik girişimlerden sonuç alma çabasındalar. Kendilerine verilen sözlerin yerine getirilmesini beklemekteler. Nitekim Cenevre’ye gelmek için kendilerine verilen sözleri ön şart olarak ileri sürdüler ki bunlar; 1) Sivillere yönelik saldırıların durdurulması 2) Rejimin abluka altında tuttuğu yerlerdeki ablukanın kaldırılması 3) İnsani yardımların ulaştırılmasıdır. Muhalifler Cenevre’de Esad rejiminin karşısına çıkmak için Riyad’da günlerce toplantı yaptı. Müzakere heyetlerini oluşturdular. Bu süre zarfında muhaliflerin içerisine rejim ve PYD örneğinde olduğu gibi rejime yakın unsurlar sokulmak istendi. Muhalifler bunlara da direndi. Nihayet, zaman zaman baskıyla da olsa muhalifler Cenevre’ye katılmaya ikna edildi. Fakat, yapılan açıklamalardan öyle anlaşılıyor ki muhalifler görüşmelerden fazla bir beklenti içinde değil. Muhalifler Cenevre görüşmelerine katılarak bir taraftan ne istediklerini net bir şekilde ortaya koyacak, diğer taraftan ise siyasi çözümden kaçmadıklarını göstermiş olacaklardır. Bundan daha fazlasını alacakları konusunda ümitli olmadıkları görülmektedir.

Amaç DAEŞ’le mücadele değil

Rusya: Başından beri Esad rejimini desteklemektedir. Son aylarda ise neredeyse tüm gücüyle Esad’ı ayakta tutmaya çalışmaktadır. Bir taraftan siyasi çözüm peşinde olduğunu söylerken diğer taraftan Esad rejimiyle mücadele eden muhalefete karşı saldırılarına devam etmektedir. Hatta, sivil halka yönelik ciddi bir katliam politikası takip ettiği rahatlıkla söylenebilir. Esad’ın karşısındaki tüm kesimleri terörist olarak gördüğünü beyan etmektedir. Son dönemdeki saldırılarının mahiyetine baktığımızda Rusya’nın esas amacının DAEŞ gibi terör örgütleriyle mücadele etmek değil, aksine Esad’ın hem arazideki hem de siyasi alandaki gücünü artırmak olduğu anlaşılmaktadır. Rusya, söz konusu amacına ulaşmak için de doğrudan Suriye olayına dahil olmuştur.

ABD: Suriye politikası soru işaretleriyle doludur. ABD’li yetkililerin açıklamalarına baktığımızda Esad’ın meşruiyetinin kalmadığı, Esad’la devam edilemeyeceği vurgulanmakta ama zaman zaman davranışlar bunun tersini göstermektedir. ABD’nin Suriye politikası zamana bırakılmış gibi bir durum arz etmektedir. ABD, Esad’ı istememekte ama muhalefete de güvenmemektedir. Bir taraftan Esad rejiminin devam edemeyeceğini söylerken diğer taraftan Esad’la birlikte hareket eden PYD’ye yardım etmeye devam etmektedir. Elan,  ABD’nin Suriye’deki önceliğini DAEŞ ile mücadele oluşturmaktadır. IŞİD öncelik olunca diğer konular tali hale gelmektedir. Hatta, PYD gibi bazı aktörler Esad’la bile hareket etseler, eğer DAEŞ’e karşı iseler ortak dahi olabilmekteler. DAEŞ’in ve Rusya’nın Suriye’deki konumu/gücü ABD açısından sivillerin ve muhalefetin durumunun önüne geçmiş gözükmektedir.

Tartışmalı samimiyet

ABD’nin net olmayan/kararsız politikası, buna mukabil Rusya’nın net/kararlı politikası devam ettiği sürece Suriye’de yakın görünürde olumlu bir gelişme beklemek çok fazla iyimserlik olacaktır. Yaklaşık beş yıldır süren Suriye iç savaşının geldiği nokta bize ülkenin geleceğinin Suriyelilerin elinden alındığını göstermektedir. Başta ABD ve Rusya olmak üzere küresel ve bölgesel güçlerin Suriye konusunda ne düşündükleri ve nasıl hareket edecekleri daha belirleyici hale gelmiştir. Bu yüzden, Suriyeli gruplardan daha çok söz konusu güçlerin çıkar ve politikaları sürecin nasıl şekilleneceğini belirleyecektir.

Suriye meselesinde gelinen nokta itibariyle aktörlerin fazlalığı ve bunların önceliklerinin birbirlerinden oldukça farklı olmaları çözümü iyice çıkmaza sokmaktadır. Ayrıca, ilgili güçlerin Suriye konusunda çözüm isteme noktasında ne derece samimi oldukları da tartışma götürür. Bunun en bariz örneğini, Cenevre III görüşmelerine giderken takındıkları tavırlarda gördük. Suriye’yi çıkmaza sokan ve sorunun kaynağını oluşturan aktörlere değil de Rusya’nın yaptığı gibi döve döve ABD’nin yaptığı gibi baskı kurarak zayıf/haklı olan muhalifler masaya oturtulmaya çalışıldı. Güçlünün/zalimin sahiplenildiği, masumun/haklının yalnız bırakıldığı bir masadan sürdürülebilir adil bir sonucun çıkması çok kolay gözükmemektedir.

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!