Cenaze namazı farzı kifayedir. Esasen her namaz bir duadır aynı zamanda, ama cenaze namazı için niyet edilirken, “Allah rızası için namaza, meyyit için duaya” denilir..
Cenaze cemaatin önündedir.. Artık gassal önündeki meyyid gibi önünüzdedir..
Namaz secdesiz ve rükûsuz olarak kılınır. Tek duruş şekli vardır: Kıyam!
Cenaze namazı; “dua”, “bağışlanma”, “acıma dileği” yanında “şahidlik” eylemidir..
Biz, bir “Ümmet”, bir “Cemaatiz” ve birbirimizden hesaba çekileceğiz.. Aramızda işlerin istişare ve şûra ile olması gerekir..
İmam efendi; “meyyiti nasıl bilirsiniz” diye sorar.. Bu sorunun, laf olsun diye sorulan bir soru olmaması gerekir.. Allah bizden “doğru şahidler” olmamızı ister..
Hakkımızı helal etmemizi ister. Çünki insanların kul hakkı ile öbür tarafa gitmemesi için cemaata düşen sorumluluklar vardır. Cenaze namazına katılanlar, onun iyiliğine şahidlik edenler, gerektiğinde, onun borcu var ve ailesinin ödeme gücü yoksa, bu borcu tekeffül etmeleri gerekir..
“Dini nikah” gibi “cenaze törenleri”nin de içi boşaltıldı..
Ömrü boyunca İslâm’la ve Müslümanlarla uğraşanları da önümüze koyup, bizden yalancı şahidlik yapmamızı istiyor birileri.. “Hakkımızı helal etmemizi” istiyorlar.. Ayrı bir mezarlıkları olmadığı için de bizim mezarlıklarımıza gömülüyorlar..
Bunlar değil mi, “Her canlı ölümü tadacaktır ve dönüş yalnız Ona’dır” diye yazan levhalara karşı çıkanlar.. “İnna lillah ve inna ileyhi raciun” diye boşuna mı söylendi bize..
Her ölünün arkasından “rahmet dilemek” niye! “Allah (cc) cahil ve zalim bir kavme hidayet nasib etmeyecek”. Bunu kendisi söylüyor. Cehennemi boşuna yaratmadı.. (o ne kötü bir varış yeridir).
Rahmet dilemek ne demek: Acıma, bağışlanma / af dilemek..
Gerçekten bir pişmanlık duymayanlar için neden af dilensin ki, niçin acıma istensin..
Dostları cami avlusunda seyirci gibi beklerken, bir grub sakallı, ömrü boyu kendine hakaretler yağdıranlar için gidip dua edecekler, Allah’tan bağışlanma dileyecekler..
Bana kalırsa, inanmayan birinin cenazesinin cami avlusuna getirilmesi, hem inananlara, hem de o kişinin kişilik haklarına saygısızlıktır..
Bu eylem dini bir törendir. Bir ibadet şeklidir..
Ömrü boyu, kelime-i tevhide, irtica bayrağı diye savaş açıp, hakaretler yağdıran birini önümüze koyup, kelime-i tevhid getirmenin nasıl bir anlamı olabilir..
Laikliği din haline getiren kimilerinin yaşarken bu trajikomik durumu düşünüp, şimdiden bir karar vermeleri gerek.. İnanmıyorsanız, öldükten sonra da bizim önümüze getirmesinler sizi.. Eğer gerçekten inanmıyorsanız, bu törenler sizi kurtarmaya yetmez.. Zaten kıldıkları namazın farkında olanlar sizin için iyi bir şahidlik yapmazlar.
Bize göre ruhlar ölmez ve onlar olanlara tanıklık eder.. İş işten geçtikten sonra pişmanlıkları daha da artar.. Hadi cenaze namazına gelmeyen gelmez de, asıl imamların durumu perişanlık. Onlar devlet memuru..
İslâm’da “namaz kıldırma memuru” diye bir memuriyet yok. Cemaat içindeki bu işe en layık olan öne geçer ve namazı kıldırır.. Cenaze namazının ille camide kılınması da gerekmiyor.. Cemaat gerekiyor, o da sayı ile ilgili bir durum..
Ateist ya da Agnostik, dinle ve imanla ilgisi olmayanların yaşarken bu işe bir karar vermeleri gerek.. Sorunlu bir hayat yaşıyorlar ve ölünce de sorun olmaya devam ediyorlar..
Yaşarken, “Kur’an-ı Kerim”e Arapların 1400 yıl öncesinde kalmış masalları diyecek, insanlara, çocuklarınızı Kur’an-ı Kerim öğrenmeye değil, bale öğrenmeye gönderin diyecek, okullarda namaz kılınmasını irticai eylem olarak görecek, sonra da bunları söyleyenleri getirip önümüze koyup, buyurun cenaze namazını kılın diyeceksiniz.. Önce siz “buyurun cenaze namazına”..
Siz yoksanız, isteyen kılsın, ben de yokum.. Sahi inanmadığınız halde niçin buradasınız? Ölünüzü niçin krematoryuma ya da kiliseye filan götürmüyorsunuz da bize getiriyorsunuz? Müslümanlık, sizin gözünüzde herkesin kullanımına açık Public Domain, fason bir marka mı? Herkesin “Otomatik Müslüman” kabul edildiği laik bir cumhuriyet burası! Sahi laik bir cenaze töreni nasıl yapılır?
Onlar yaşarken duymak istemeseler de ben öldükten sonra yine aynı şeyi söyleyeceğim: “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun”.. Bu dünyada yaptıklarımız ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımız, söylediklerimiz ve söylememiz gerekirken söylemediklerimizden hesaba çekileceğiz. İnsanlar bu dünyada yaptıkları ile ya kendi cennetlerine sırtlarında tuğla ya da kendi cehennemlerine sırtlarında odun taşırlar. Herkes için yaptığının karşılığı vardır..
Bu arada, birkaç yıl önce Aytunç Altındal telefonla aradı. Onun evi Teşvikiye Camii’nin yanında.. İsmet Paşanın gelini olacak, cenazesi için epey bir kalabalık gelmiş, ama namaz kılacak kimse yok. Cemaat oluşsun diye beklemişler, yine gelen yok. Gidip sağdan soldan adam toplamışlar.. Bu durum onu tedirgin etmiş. Aytunç Altındal bu olayı anlattı ve dedi ki: “Sen şahid ol. Ben Müslümanım.. Pratikte sorunlarım olabilir, günahkar olabilirim. Ama Allah’ın varlığına ve Hz. Muhammed’in peygamberliğine iman ediyorum.. Benim cenazemde tekbir de getirilsin. Öldüğümde o sesi duymak isteyeceğimden şüphe yok” demişti.. Ben birilerinden, günahkar olup olmadığına bakmaksızın en azından bunu duymak istiyorum.. Ve herkesin o günü düşünüp bir karar vermesi gerek.. Mesela İlhan Selçuk’un, Kenan Paşanın, Eruygur Paşanın, Tolon Paşanın.. Darvin’e inananların..
Allah (cc) buyuruyor ki: "Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, ‘haydi canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve onun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız’ diyecekleri zaman hallerini bir görsen!" (En'am 93) İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım." Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur. (Fatır Suresi, 37) Yaşadığınız gibi öleceksiniz, öldüğünüz gibi diriltileceksiniz ve diriltildiğiniz gibi haşr olunacaksınız.”
Allah’ın Resulü (sav) buyurdu ki, “Ağzınızın tadını kaçıran ölümü sıkça anınız.” Ölüm en büyük ibret dersidir. Allah’ın (cc) indinde makamını görmek istersen, seni bu dünyada neyle meşgul ediyor ona bak!
Cenaze törenlerinde de okunan kitaptan konu ile ilgili seçilen ayetler böyle.. Mezarda ölünün arkasından verilen “telkin”de de benzer şeyler söylenir.. Nedense cenaze namazına gösterilen ilgi, mezardaki telkine gösterilmez bazı çevrelerce.. Bu da işin dini olmaktan çok birilerinin konunun gelenek boyutu ile ilgili olduğunu gösteriyor.. Ya da, “Ya ahiret varsa” diye düşünülen bir açıkgözlülük olabilir mi?
Bu cenaze namazlarının bana göre tek olumlu yanı, bu insanlar bir şekilde cami, ölüm ve mezarlıkla yüzleşiyor olmaları.. Kendi geleceklerini, ölüm sonrasını düşünüyor olabilirler.. Bir iç hesaplaşma, cami ile olumlu anlamda bir buluşma olarak görülemez mi? Bunu önemsiyorum!. Ne kadar inkar ederlerse etsinler, bu kendilerinden saklayamadıkları, açıklamakta acze düştükleri bir gerçek!
Laikçilere bir öneri. Siz de her zaman yaptığınız gibi, tekbir sesleri yerine; “Türkiye laiktir laik kalacak” diye slogan atsanıza.. Selâm ve dua ile..
VAKİT