Türkiye’nin Kürt sorununa çözüm bulma çabaları, Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı’nın meclise gelmesiyle yeni bir ivme kazandı. Umutlar bu yasanın çözüme katkıda bulunması yönünde. Türkiye’nin bir yılı aşkındır çözüm için görüştüğü PKK Lideri Abdullah Öcalan’a göre yasa ‘tarihi bir adım’. Öcalan’ın sürece yönelik olumlu açıklamaları, örgütün eylemsizlik, geri çekilme gibi kararlarına rağmen Kandil kadrosundan aykırı sesler sık sık duyuldu.
Yeni tasarı ve bu ‘tarihi adım’ Kandil’de nasıl yankılandı? Al Jazeera, bu sorunun cevabını KCK’nın Eşbaşkanı Cemil Bayık’a sordu. Örgütün kurucu isimlerinden Cemil Bayık, PKK’nın Öcalan’ın dışında yaşayan 5 kurucusundan biri. Uzun yıllar örgütün silahlı birimlerini yöneten Bayık, örgüt içinde şahin kanadı temsil ediyor. Çözüm sürecine mesafeli açıklamaları var. Silahın hâlâ masada olduğuna inanıyor. Al Jazeera ekibi Bayık ile Kandil Dağı’nda görüştü.
Görüşme için yerleşim birimlerinden uzakta, ormanlık bir alanda, PKKlıların ‘seyyar stüdyo’ adını verdikleri bir mekân hazırlandı. Plastik sandalye ve masalar yerleştirildi. Bir süre sonra Bayık’ın içinde olduğu araç uzaktan göründü.
Göğsündeki Öcalan rozeti ‘önder’e bağlılığın simgesi olarak orada duruyor ancak çözüm sürecindeÖcalan’ınkilerle uyum içinde olmayan açıklamalar yaptığı bir vakıa.
Cemil Bayık, Meclis’teki yeni yasayla ilgili görüşlerini yine benzer tonda açıkladı. Bayık’a göre tasarının parlamentoya gelmesi ‘anlamlı’ ancak isminden başlayan sorunlar var:
“İlk kez bir yasa olarak parlamentoya gelmesi anlamlıdır fakat yasanın başlığına bakılırsa hâlâ eski zihniyetin aşılmadığı görülüyor çünkü yasa terörizmi sonlandırma biçiminde adlandırılıyor. Tabii ki o yasanın bütününe doğrultu veriliyor. Bu neyi gösteriyor, soruna hâlâ güvenlik sorunu olarak baktıklarını gösteriyor. Öteden beri zaten hep güvenlik sorunu olarak ele alındı. Onun için de hep askeri yöntemde, istihbarat yönteminde ısrar edildi. Hep bundan ötürü de sorun bir siyasal sorun olarak, bir halkın en temel hakları olarak görülmedi. Sorunun adının doğru konulması gerekiyor. Sorun terörizm sorunu değil, terörizmi sonlandırma sorunu değil, Kürt sorununu çözme sorunudur.”
Bayık’ın önce eleştiren sonra, varsa, olumlu tarafını söyleme gibi bir tarzı var. Tasarının ismine yönelik eleştirisi bir yerde ‘yasanın çıkmasına bakacağız’a dönüyor. Tam bu noktada örgüt için bir olmazsa olmaz da hemen devreye giriyor: Öcalan’a özgürlük.
“Yasanın çıkmasına bakacağız, hâlâ daha çıkmadı. Diyelim ki yasa çıktı, bu herşeyin çözümlendiği anlamına gelmiyor, müzakerelerin başlayacağı anlamına gelmiyor. Müzakarelerin başlaması için bununla birlikte bazı adımların daha atılması gerekiyor. Önder Apo’nun özgürlüğünün sağlanması gerekiyor. Çünkü artık Önder Apo, İmralı sisteminde daha fazla adım atamaz. Daha fazla adım atabilmesi, müzakereleri yapabilmesi için, özgür olması gerekiyor. Müzakerelerin yapılabilmesi için üçüncü bir tarafın gözlemci olması gerekiyor.”
Bayık ‘müzâkere süreci’ için geç kalındığı, bu sürede Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ‘oyalama taktiği’ uyguladığı bunun Türkiye’ye zarar vereceği görüşünde. Zira Bayık’a göre Türkiye, Kürt sorununu çözemediği için yeni anayasa yapamıyor:
“(AK Parti’nin) Bütün çabası seçimlere endeksli politika yürütmektir. Her şeyi seçimlere kurban eden bir politika izliyor. Şimdiye kadarki pratiği bunu çok net gösterdi. Oysa Kürt sorunu gibi bir sorun hiçbir zaman seçimlere endekslenemez, seçimlere kurban edilemez. Tamamen seçimler dışında ele alınması ve hızla çözümlenmesi gereken bir sorundur. Bu sorun çözümlenmedikçe Türkiye’de sorunlar çözümlenemez. Bu sorun çözümlenmedikçe Türkiye’de istikrar sağlanamaz; barış ortamı, güven ortamı, kardeşlik ortamı sağlanamaz; Türkiye’de demokratikleşme geliştirilemez. Türkiye’nin demokratikleşme ve özgürlük sorunları çözümlenemez”
Öcalan, silahlı mücadele döneminin bittiği görüşünde. Bunu defalarca dile getirdi. Ancak Bayık farklı düşünüyor ve AK Parti’ye yönelik ‘oyalıyorlar’ eleştirisine bir tehdit ekliyor.
“Daha da oyalamak isterlerse, daha da iktidarlarına kurban etmeye çalışırlarsa, bizim de kendi yolumuzu seçmemiz gerekiyor. Yolumuz elbette bu politikalara karşı direnmek olur. Daha açık (çası) savaş olur.”
Başbakan Erdoğan geçen yıl 17 Ağustos tarihinde PKK’nın üzerine düşeni yapmadığını dile getirmiş, “Ülkeyi terk konusunda verilmiş sözler yerine gelmiş değildir. Çocuk yaşlı kadın, yüzde 20 gibi bir durum var” demişti. Bayık ise süreci ‘tek taraflı hızla adımlar attık; elimizdeki esirleri bıraktık, savaşı durdurduk, geri çekilmeyi sağladık’ diyerek savunuyor. Ancak söyleşinin ilerleyen bölümlerinde geri çekilme tartışmaları çerçevesinde daha farklı görüşler de dile getiriyor:
- Geri çekilme tekrar başlamayacak mı?
Hayır.
- Geri gönderdikleriniz oldu mu?
Gönderdik tabii, gidenler oldu, olacaktır da.
Bayık, eleştirilerine rağmen çözümün mümkün bir seçenek olduğu görüşünde. Bu seçeneğin koşullarını ve adımlarını ise şöyle ifade ediyor:
“Ne zaman halkımızın iradesi, kimliği, dil ve kültürü kabul edilirse, kendisini özgürce örgütlemesi, ifade etmesi, kendini yönetmesi kabul edilirse, gerçek temelde kardeşlik kabul edilirse, Türkiye halkına tanınan haklar Kürtlere de tanınırsa, bunun anayasal güvencesi olursa, Önder Apo özgür olursa; o zaman bunlar düşünebilir, tartışılabilir.”
Kürt sorununa çözüm arayışında Oslo görüşmeleri sürecin kırılma noktalarından biri. MİT ve PKK’dan temsilciler en son Oslo’da karşı karşıya gelmiş:
“Oslo sürecinden sonra devletle doğrudan temasımız olmadı.”
Kürt siyaseti yerel seçimlerden beri BDP’nin neden oy kaybettiğini tartışıyor. Bayık’a göre Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) yanlış adaylar gösterdi. Bayık, Türkiye’de alışık olunmayan bir şey yaparak tabandan özür diledi.
“Bazı uygun olmayan adayların halkın önüne gösterilmesi, halkın buna tepki duyması; bazı yerlerde eğilimlerin yeterince dikkate alınmaması, yanlış adamların gösterilmesi bazı tepkilere ve tepkilerin sandığa gidilmeyerek ortaya konulmasına neden olmuştur. Oyların düşmesinin esas nedeni budur. Bu hata ve eksiklerden dolayı hareket olarak halkımızdan özür diliyoruz. Özrümüzün gereklerini pratikte yerine getirmeye çalışıyoruz. Ciddi hatalar işleyenlerin, suçları olanların görevden alınması ve hesap sorulması gerekiyor.”
Bayık buna rağmen alınan sonucun “demokratik özerkliğe” bir onay olduğu görüşünde. Fakat Kürt siyaseti içinde, seçim sonuçlarını tam tersinden yorumlayanlar da var. BDP milletvekili Altan Tan’ın, bu sonuçlarla demokratik özerkliğin zor olacağı yönündeki açıklamasını hatırlattığımız Bayık, hata yapılsa da, alınan sonuçların yeterli olduğunu savundu.
“Altan Tan öyle söyleyebilir, onun düşünceleridir. Biz herkesin düşüncesine saygılı davranırız. Ama bu, her düşüncenin doğru olduğu ve bizim destekleyeceğimiz anlamına gelmez. BDP halkı aldatmak için değil halkın gücünü kazanmak için, halkın gücüne dayanarak siyaset yapmak için, demokratik özerklik propagandasını seçimde ortaya koydu ve dedi ki; ‘Biz kazanırsak demokratik özerkliği uygulayacağız.’ Halk da bunun için oy verdi. Verilen oylar küçümsenecek oylar değil.”
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi -HDP/BDP’nin tavrı merak konusuydu. Selahattin Demirtaş gibi yüksek profilli bir ismi aday göstererek kendi gücünü görmek isteyen hareketin ikinci turda ne yapacağı Türkiye’de tartışma konusu. Kimilerine göre BDP/HDP seçmeni, çözüm sürecinin devamı için Tayyip Erdoğan’a oy verecek. Bayık böyle bir şeyin olamayacağı görüşünde.
“… İyi çalışmaları gerekiyor. İyi okur ve çalışırlarsa bence HDP adayı ikinci tura kalabilir. HDP adayı ikinci tura kalmasa bile AKP adayını destekleme diye bir sorunları yoktur. HDP’nin kendi adayını desteklemesi, kendi çalışmasını yürütmesi gerekiyor. HDP tutup da iki adaydan birini tercih edemez.”
Bazı ailelerin, çocuklarının zorla dağa götürüldüğü iddiasıyla yaptığı eylem son zamanlarda Kürt siyasetinin gündeminde yer alıyordu. Bayık, bu konuda bilinen görüşlerini tekrar etti. Bayık, silahlı kanatta 18 yaşından küçük kimsenin bulunmadığını belirterek, geri dönmek isteyenleri de zorla tutamayacaklarını ifade etti.
Bayık’ın sert tutumu zaman zaman Öcalan’la ayrı düştükleri yorumlarına neden oluyor. KCK Eşbaşkanı’na göre fikir ayrılığı yok, roller farklı.
“Ben bildim bileli bu propagandalar yapılır, Önderlikle hareket, hareketle halk, hep birbirinden ayrı gösterilmeye çalışılır. Önder Apo bu hareketin, bu halkın lideridir, baş müzakerecidir. Elbette onun rolü farklıdır. Benim rolüm farklıdır. BDP’linin rolü farklıdır. Bir STK’nın rolü farklıdır. Biz önderlik hareketiyiz, kimse bizimle önderliği karşı karşıya getiremez.”
Peki uluslararası güçler ve bölge ülkeleri Kürt sorununa nasıl bakıyor? Bayık’a göre çözüm istemiyor ve hatta bugüne kadar çözüm olmamasında etkileri de var.
“Kim Kürdistan’a sahip olursa Ortadoğu’ya sahip olabilir, dünyadaki egemenliğini yürütebilir. Türkiye, İran, Suriye, Irak gibi güçler hiçbir zaman Kürt sorununun çözümünü istemezler çünkü onların isteğine bağlı değil. Uluslararası güçler çözüm istemiyor çünkü Kürtlerle bu devletleri kendilerine bağlıyorlar.”
Bayık’ın kurucularından biri olduğu PKK, 1990’lı yıllarda bağımsız devlet talebinden vazgeçtiğini ilân etti. Örgüt, “Demokratik Özerklik” adını verdiği federal bir yapıyı savunuyor. Irak’taki durum nedeniyle bağımsız bir Kürt devleti tartışmaları yeniden gündemde. Bayık, diğer ülkelerde yaşayan Kürtlerin kararlarına saygılı olacaklarını belirtiyor.
“Her parçanın farklı yanları var, özgünlükleri var. Her parça kendi geleceğini kendisi çizebilir, kendisi çizmelidir. Devlet biçiminde çözmek isteyenler de var. Demokratik özerklik biçiminde çözmek isteyenler de var, federalizm isteyenler de var. İlle bizim dediğimiz şekilde bir dayatma doğru değildir. Biz demokratik özerklik, demokratik toplumu geliştirme; demokratik konfederal sistemi geliştirerek sorunları çözmek istiyoruz. Demokratik ulusu esas alarak sorunları çözmek istiyoruz. Devlete dayalı milliyetçi ulusu esas almıyoruz.”
Bayık, ulus devlete dayalı sistemleri reddettiklerini söyledi ve kendileri için demokratik ulusu esas aldıklarını vurguladı:
"Demokratik ulusu esas alarak sorunları çözmek istiyoruz. Elbetteki burada farklıyız, farklılıklarımız var. Devleti esas almak, demokratik ulusu dışlamaktır. Ulusal devleti esas almak. Devlete dayalı bir ulus yaratmayı esas almak ile demokratik bir ulusu esas olmak farklı şeylerdir. Amacında özgürlük olanlar, devletle özgürlüğe ulaşamazlar. Bunun deneyleri var. Hem de yakın tarihte. Sovyet deneyi var, birçok ülkede yaşananlar var. Devlet kurmak özgürleşmek anlamına gelmiyor. Belki toplumun az kesimi için özgürlük anlamına gelebilir ama bütün olarak toplum için özgürlük anlamına gelmiyor."
Hangi ülkede yaşarlarsa yaşasınlar, Kürtlerin bağımsızlık talepleri Türkiye için kırmızı çizgiydi.Ancak Irak Kürtlerinin bağımsızlık taleplerine Türkiye sert tepki vermedi. KCK Eşbaşkanı’na göre bunun sebebi, enerji kaynakları ve Kürtlerin birliğini önleme çabaları.
“Türk devleti sadece Kürdistan’ın değil, Irak’ın bütün yeraltı zenginliklerini Türkiye’ye taşımak istiyor. Güney Kürdistan’a yumuşak yaklaşım gösteriyorsa, temelinde petrol ve gaz yatıyor. Türkiye üzerinden uluslararası alana taşırsa, Türkiye hayatında kazanamayacağı paraları kazanacaktır. Ekonomisini güçlendirecek. Buna dayanarak siyasetini güçlendirecek, birçok sorununu çözecektir.”
PKK’nın Suriye’nin Rojava bölgesindeki etkinliği sık sık tartışma konusu oldu.Tartışmaları hatırlattığımız Bayık’ın kaşları çatılıyor. Bayık, Rojava’da bulunmalarına karşı çıkanlara tepkisini “Bizim ülkemiz ve halkımızdır, oraya gitmek en doğal hakkımızdır” sözleriyle dile getiriyor.
Bayık’a “Türkiye’ye dönüş olur mu” diye sorduğumuzda bir sessizlik oldu. Bayık gülümseyerek şu yanıtı veriyor:
“Kürt sorununun demokratik, siyasal yöntemle çözüldüğü, Kürt iradesinin, kültür ve dilinin tanındığı, Kürtlerin özgürce kendisini örgütleyip, ifade ettiği, kendi kendini yönettiği, bütün bunların da anayasal güvence altına alındığı ortamda dönerim. Gelip orada çalışmalarını sürdürürüm, halkıma hizmet ederim, gelip siyaset yaparım. Gelip de zindana girecek değiliz.”
Al Jazeera