Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız, bir toplantıda 'cemevi ibadethane değildir' sözlerine şu karşılığı vermişti: 'Tamam, cemevi yerine camiye geleceğim ama elimde sazım, kurbanlık koyunum, yanımda başı açık eşim, mini etekli kızım. Çerçeveli Hacı Bektaş, On İki İmam resimleri olduğu halde beni camiye kabul edecek misiniz?'
Bu örnek her ne kadar mübalağa ve grotesk özellik taşıyorsa da durumu özetliyor aslında. Alevilerin 'cemevi ibadethanemizdir' talebi bugüne kadar hep 'cemevi caminin alternatifi değildir' savunmasıyla geçiştirildi.
Sahiden Aleviler cemevlerini camiye alternatif olarak mı öneriyorlar? Herkesin bildiği gibi, Alevilerin kahir ekseriyeti camide ibadet etmiyor. Bu durumda nasıl oluyor da cemevi camiye alternatif olabiliyor? Kaldı ki camiye giden küçük bir Alevi kesimin cemevi talebi de göz önünde bulundurulmak zorunda. Camide ibadetini yapmak ve tıpkı bir Mevlevi gibi cem dergâhında ritüelini yerine getirmek hakkıdır. Burada demagoji yaratan, caminin alternatifi olarak algılanan cemevinin kimin için önerildiğidir. Cemevi sanki Sünni Müslümanların da gitmesi zorunlu görülen bir mekânmış gibi yansıtılıyor. Gerçekliği olmayan, Türkiye'deki çoğu mesele gibi çarpıtılarak bağlamından koparılıp siyasete malzeme yapılmış bir konu.
Bu durum Alevilikle ile ilgili çoğu tartışmanın doğru olmayan bir zeminde yürütülmesinden kaynaklanıyor. Alevilik ve Sünnilik iki farklı 'ideoloji' olmadığı gibi birbirinin rakibi de değiller. Dolayısıyla modern anlamıyla iki ideolojinin mevzi kazanmak için birbirleri ile giriştikleri rekabetçi mücadeleyi bu alana yansıtmamak gerekir.
Konunun bu kadar çetrefil hale gelmesinde anlam dünyalarının yarıştırılması etkili. Diyanet'in resmî açıklamalarından ilahiyatçılara, Sünnilik adına söz alanların çoğu, Alevilik bir din değildir, cemevi caminin alternatifi değildir gibi tezleri öne sürerken Alevilerin anlam dünyasını kendi anlam dünyaları ile yarıştırma hatasına düşüyorlar.
Din gibi derinlikli bir alandan konuşurken, modern ideolojilerin sığlığı ile alternatif olma-olmama tartışması yanlış olduğu gibi gerçeği de yansıtmıyor. Öncelikle Aleviler camiyi bırakıp cemevine gitmeyi önermiyorlar. Aleviler kendi kimlik tariflerinden ibadet ve ritüel mekânı olarak cemevlerini seçmişlerse laik devletin görevi bunu sorgulamak ve boşa çıkarmak olmamalıdır.
Bu yaklaşımın devlet katında değiştiğinin önemli bir adımı şu günlerde atıldı. Alevilerin sorunlarını dinlemek ve çözüm yaratmak üzere 3-4 Haziran'da Ankara'da bir çalıştay düzenlendi. Bana kalırsa bu toplantının en önemli başarısı, farklı düşünen Alevi kesimlerini bir araya getirmiş olmasıdır. Uzun zamandır cenazede dahi yan yana gelmemeye özen gösteren Alevi-Bektaşi Federasyonu başkanı ile Cem Vakfı başkanı bu çalıştayda bir araya geldi. Alevilerin devletle barışması kadar önemli bir adımdır bu. Kardeşlerin kavgası yahut husumeti takdir edersiniz ki daha yaralayıcı ve derin olabiliyor. Hatırlarsanız Başbakan'ın verdiği muharrem yemeğinde dahi yan yana gelmemişlerdi.
Ben her ne kadar Cem Vakfı'nın 'Alevilik İslam'ın özüdür' yaklaşımındaki aşırı politik kaygıyı eleştirsem de vakfın düzenli, çalışkan, örgütlü yapısı ile Ali Balkız'ın temsil ettiği canlı, coşkulu Alevilik anlayışını farklı açılardan önemli buluyorum.
Tanımı henüz yapılamayan Aleviliğin ne olduğu sorusunun cevabı her ikisinin ortasında bir yerde duruyor çünkü. Ve bu cevap ancak bu ikisi bir araya geldiğinde anlamlı bir içerik kazanır. Ankara Sıhhiye Meydanı'nda Alevi Bektaşi Federasyonu'nun topladığı yüz binden fazla Alevi'nin herhangi bir şiddet ve provokasyon olmadan tamamlanan görkemli toplantısından çıkan fotoğraf, Aleviliğe ruhunu veren coşkuya güzel bir örnekti. Cem Vakfı'nın resmi, soğuk yapısının Aleviliğin ruhsallığıyla şenlenmeye ihtiyacı var çünkü. Hükümetin bir ilk adım olarak bu buluşmayı gerçekletirmiş olması dahi başarıdır.
ZAMAN