HAKSÖZ-HABER
Gülen Cemaatinin bizatihi liderinin ifadeleriyle kendisine inanılmaz bir konum biçtiği biliniyor. Son süreçte Hükümet ile giriştiği bilek güreşi ile birlikte Gülen Cemaatinin İslami camianın genelinde ciddi tepki aldığı, ayrıca kendi içinde de taban kaybettiği sır değil. Buna karşın Cemaat mensuplarının kendilerine biçtikleri ilahi misyonu vurgulayarak bu sürecin baskısını azaltma çabası içerisine girdikleri görülmekte. Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan Ali Ünal’ın son yazılarından yola çıkarak Gülen Cemaatinin kendisini ilahi bir misyon biçme mantığıyla tartışma dışı tutma çabası içerisine girdiğini ifade ediyor.
***
Dünya Hizmet’in etrafında dönüyor
Hilal Kaplan/ Yeni Şafak
“Huzur-u Risâletpenâhîdeydim. Ümmet-i Muhammedin ve hususiyle Türk insanının derdiyle iki büklümdüm. Bir inledim, bir de sonra murakabe yaptım. Sonra “Ya Resûlallâh”, dedim, “halimiz ne olacak bizim?» Birden bire Resûlü Ekrem temessül buyurdu –rûya değil– Buyurdular ki: “Türkiye’nin mes’elesini falanlara bıraktık biz”. (Cemaatte ağlaşmalar...) Bakış bu! Şimdi hakkınızda Nebi’nin hüsn-ü zannı bu! Hâşâ, O doğru söyler, doğru görür. Siz bilmem bu hüsn-ü zannı nereye koymayı düşünürsünüz?” (http://www.youtube.com/watch?v=W1mOqmyRySU
Gülen’in 1990’larda yaptığı bir sohbetinden alıntı bu sözler, Türkiye’nin istikbalinin Gülen’e ve takipçilerine havale edildiği iddiasını Gülen’in kendi ağzından bildiriyordu. Gülencilerin, kendilerini neden ‘altın nesil, adanmış ruhlar’ gibi sahabe-i kiramı çağrıştıran kavramlarla yücelttiklerini ve bu bağlamda Gülen’i nasıl konumlandırdıklarını da açıklıyor aslında...
Takipçilerini artırmak ve onları birarada tutmak için Hz. Peygamber’in mübarek ismini kullanmak, onun üzerinden tivitleri ikiye katlatmak ya da çektikleri TV dizisinde –haşa- konuk oyuncu gibi kullanmak, Türkçe olimpiyatlarına getirtmek... Bu fırsatçılık ve benmerkezcilik karşısında, yazarken bile ruhum daralıyor ama biraz daha sabır...
Zaman’daki Ali Ünal’ın köşesinde yayınlanan son üç yazı bu mütekebbir anlayışın izlerini sürmek ve kendilerine nasıl çarpık bir üstünlük atfettiklerini anlamak için kâfi. Ünal, “Teşekkürler Erdoğan! Teşekkürler AKP!” başlıklı yazısında, Allah’ın yeryüzündeki bütün hadiseleri temelde Gülenciler için gerçekleştirdiğini iddia ediyor:
“İslâm’ı temsil ve İslâm’a hizmet, günümüz şartları gereği küreselleşmiş durumdadır; dolayısıyla Cenab-ı Allah, yeryüzündeki bütün hadiseleri, zahirî sebep ve mahiyetleri ne olursa olsun, temelde Hizmet etrafında örgüler.”
Evet, doğru okudunuz. Sadece Hz. Peygamber (s.a.v.) Türkiye’yi Gülencilere emanet etmemiş, aynı zamanda Allah (c.c.) de yeryüzündeki tüm hadiseleri Gülenciler için, onların doğrultusunda yönlendiriyormuş!
Ünal, “‘Bu, Allah ve Rasûlü’nün va’d ettiğidir’” başlıklı yazısında ise Gülencilerin başına geleceklerin Kur’an’da yazdığını söylüyor:
“Sürecin böyle gitmesi, sürekli ifade etmeye çalıştığım gibi, Hizmet hareketinin hakkaniyetine, istikametine en açık delillerdir. Çünkü yol, budur; böyle olduğu ve bu tür hadiselerin yaşanacağı Kur’ân’da apaçıktır. Dolayısıyla, bütün olup bitenler karşısında, Hendek Savaşı’ndaki Sahabe gibi, “Bu, Allah ve Rasûlü’nün va’d ettiğidir; Allah ve Rasûlü, doğru söylemiştir.” diyoruz. Bu süreçte gözaltına alınan ve/veya tutuklanan mazlumlar, “Önden giden atlılar”dır.”
Gülen’in binde birini tanımadığını söylediği polisler-savcılar da meğer Hizmet’in ‘önden giden atlıları’ imiş...
Ünal’ın bu hafta yayınlanan yazısının başlığını görünce (“Cemaat hata yapmaz mı, yapmadı mı?”) biraz umutlanmıştım açıkçası. Herhalde her şeyi kendi kutsiyetlerine bağlamaktan vazgeçip, dünya üzerindeki her fani gibi hata yaptıklarını kabul edeceklerini sanmıştım. Fena yanılmışım zira yazıya göre ‘cemaat hata yaptı mı?’ diye sormaya zayıf kalplilerin ve kötü niyetlilerin hakkı yoktu; samimi olanların da hakkı yoktu ve hatta bu sorunun kendisinin dahi Gülen’e hakaret kabul edilmesi gerekirdi. Hatta Ünal’ın sözleriyle “Din’e gerçekte hizmet eden bir Cemaat’in şahs-ı manevîsi velâyet-i kübra sahibidir ki, bu da, peygamberlere veraset demek”ti.
Anlaşılan Gülenciler içerisinde hata yapıldığı kanaati oldukça yaygınlaşmış ve çatlaklar meydana gelmiş durumda ve Gülen’e yakınlığı ile bilinen Ünal’ın, muhtemelen onun onayıyla kâleme aldığı bu satırlar da soru sormaya cesaret edenlere ‘had bildirme’ amacı taşıyor. Bunu yaparken yıllardır aşağıladıkları Şia inancındaki ‘İmam’ın masumiyeti’ nosyonu ile Gülen’e yaklaştıkları da açık... Gülen’in büyük bir itikadi sorun teşkil eden “Cebrail parti kursa, ona oy vermem” ifadesinin tevil edilmesi örneğinde olduğu gibi, her sözünün kayıtsız şartsız kabul edilmesine alışkın Gülen için zor günler...