17 aralık operasyonu Avrupa'da ve özellikle Almanya'da nasıl algılandı?
Farklı yaklaşımlar söz konusu oldu. Türkiye ile sorunu olan, Türkiye'yi AB'ye almak istemeyen genellikle İslam ülkesi ve kültürel olarak Türkiye'yi Avrupa içinde görmek istemeyen kesimler, bu olayı neredeyse coşku ile karşıladı. Yaşanan bu olayı kendi iç siyasi konularına malzeme yapmak istediler. ''Zaten bunlar Avrupa Birliği için uygun değil'' dediler. Öte yandan da Hristiyan demokrat kesim Cemaat'i yakın takibe aldı. Cemaat'in neden olduğu olayı severek kullandı, bu olayı Türkiye karşıtı malzeme olduğunu keşfetti ama öte taraftan Cemaat'in Türkiye'de yaptıklarını Almanya'da da ciddi tartışma başlattı. Özellikle Hristiyan Demokrat kesimin medya organları ve gazetecilerle tartışmaya başladılar. Cemaat'in Almanya'da da çok sayıda okullarının olması bu kesim için 'böyle bir tehlike bizim için de söz konusu mu' diye ciddi endişeler duymaya başladılar.
ANAYASA'YI KORUMA TEŞKİLATI CEMAAT HAKKINDA RAPOR HAZIRLADI
Cemaate ait bir okulda çocuklar dövülmüş ve çok büyük olay oldu. Gazeteler bu olaya geniş yer verdi. İki gün önce bizim eyaletimizde Anayasa'yı Koruma Teşkilatı'nın Cemaat hakkında yeni raporlar yazdığı yayıldı. Almanya'nın önde gelen gazeteler, kimler Türkiye'ye karşı önyargılı ise Cemaat hakkında hep olumsuz beyanlarda bulunuyorlar. Bu grup Cemaat'in sebep olduğu bu olayı değerlendirirken, diğer taraftan da Avrupa genelinde ve Almanya özelinde de Cemaat'i kontrol altına alalım aman başımıza bela olmasın eğilimine girdi.
Sosyal Demokrat ve diğerleri ise; Onlar da tabi Başbakan Erdoğan'a Gezi olaylarından sonra soğuk davranıyorlardı. Olay ilk patladığında olayı yolsuzluk olarak değerlendirdi. Ama hemen arkasında Sosyal Demokrat Parti ve medyasında konu çiddi tartışıldı, yolsuzluğun arkasındaki oyunu görüyoruz dediler. Fakat bunca süre Recep Tayyip Erdoğan bunlara neden müsamaha gösterdi, bunca zaman bunlar nasıl oldu da bu noktalara gelebildiler diye tavır aldılar.
BU OLAY CUNTA DENEMESİDİR
Sosyal demokrat veya değişik politik çevrelerde olsun giderek bir destek de söz konusu oldu. Üst düzeydeki siyasiler; Türkiye'de olup bitenlerin farkındayız, her ne kadar Recep Tayyip Erdoğan'ın yöntemlerini biz olsak daha farklı yapardık diye söyleseler de ''Türkiye'de halihazırda bu cunta denemelerinin olduğu sadece yolsuzluk olmadığının bilincindeyiz'' diye bizlere açıklamalar yaptılar.
CEMAAT BUMERANG GİBİ KENDİNİ KURDU
Cemaat algısı 17 Aralık Operasyonundan sonra Avrupa'da nasıl oldu? Soru işaretlerine mi neden oldu?
Soru işaretlerini çoktan aştı. Bir dönem Cemaat burada konu edilmiyordu. Ne zamandır unutulmuştu. Almanya'da yeni yeni politikaya atıldığım dönemlerde bu ülkede okul kurmak istediklerinde, Almanlar izin verip vermeme konusunda tartışırlardı. Daha sonra uzun bir süre Cemaat okulların tartışma konusu olmadı. Cemaat bugün kendi kalesine korkunç bir gol attı. Tam bir bumerang gibi, o savurduğu bumerang gelip Cemaat'in kafasına patladı. Almanya'da hiç ummadığınız kadar gerek güvenlik birimleri olsun gerek istihbarat birimleri olsun gerekse de politika olsun Almanya'da Cemaat'in konumunu tartışıyor. Ne derece tehlikeli diye sormuyorlar. Nasıl önlemler alalım da Cemaat bize Türkiye'deki gibi bize sorun yaratmasın.
Avrupa'nın karar vericileri 17 Aralık operasyonundan sonra bugün bu olayı siyasete bir müdahale olarak mı görüyorlar? İlk tepkilerinden farklılaşma oldu mu?
İlk tepkilerden daha sonra elbette farklılaşma oldu. Başbakan'ın Brüksel gezisi esnasında Avrupa Komisyonu özellikle HSYK konusunda çok yapıcı bir yaklaşımda bulundu. Komisyondan ve özellikle Avrupa Parlamentosu Başkanı olan Martin Schulz'un basın toplantısında bile Başbakan Erdoğan'ın bize anlattıkları bizi heyecanlandırdı ve görüyoruz ki Türkiye bu işe bir çözüm buluyor, doğru adımlar atıyor diye yorumlar yaptı. Brüksel o açıdan başarılı idi. Berlin'de ise Şansölye Angela Merkel ilginç bir cümle kullandı; ülkeler bu tür soruları kendileri çözmeleri gerekiyor dedi. Yani bu tür sorularla bana gelmeyin demek istedi. Cemaat medyası ve sağ Alman medyasının bu konuda gelecek sorularına pek şans vermedi. Daha sonra Büyük elçiliktee Dış İşleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ile aynı zamanda Enerji Bakanı ve SDP Genel Başkanı Sigmar Gabriel ile çok samimi, çok dostane görüşmeler yapıldı. İlk bakışta Cemaat'in yaptıkları işimize yarıyor diye hoşlarına gitti ama Cemaat konusunda çok büyük şüpheler oluştu. Bu kesimler artık Avrupa'dan destek bulamıyorlar.
Almanya'da çok sayıda Cemaat okulu var. Almanya'da bürokrasi içinde çok sayıda memur var. Şimdi çok ciddi sorgulamalar yapıyorlar. Bunların içinde Cemaat'e mensup olanlar var mıdır? diye. Aynı şeyleri Almanya'da da yapılabilir mi diye ciddi endişe ve alarm durumu söz konusu oldu.
Türkiye AB ile müzakerelere başlamadan öce Türkiye'de ulusalcı kesimler AB'ye Türkiye'yi sakın AB'ye almayın diye propaganda yaptılar. Şimdi aynı propagandayı Cemaat mensupları mı yapıyor?
Başbakanımız Brüksel'e gitmeden önce Cemaate mensup medya üzerinden Alamca ve başka dillerde yorumlar yapıldı; Bundan sonra Türkiye Avrupa Birliği'ne gelir ama bol bol mülteciler gelir. Türkiye'nin Avrupa Birliği rüyası bitmiştir diye haberler yaptılar. Yalnız Başbakan'ın Brüksel ziyareti sonrası bunlar kesildi. Almanya'da da aynı şeyler yapılıyor. Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök tesadüfen Başbakan'ın kaldığı otelde kalıyordu ve bugün Alman Bild gazetesinde yayınlanan makalesinde Türkiye'yi şikayet etti. Ben Başbakan'ın uçağına binip gelemediğim için Bild gazetesine yazıyorum diye yazdı. Bundan daha kötü Türkiye'yi karalayamazsınız. Gerek Kemalist oligarşik çevrelerden gerek Cemaat'ten ve Doğan medya grubundan hat safhada karalama kampanyaları işlenir vaziyette.
SABAH