Çelişki yaşayan biz miyiz, ABD mi?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Birleşmiş Milletler’in beş baba devleti var..
Diğer devletlerin oyları bir yana..
Bu “beş baba devlet”in oyları bir yana..
Diyelim diğer devletlerin hepsi..
Hatta bu “beş baba devlet”in de dördü, “Suriye’ye müdahale edip, katliamları önlememiz lazım” desin..

“Beş baba devlet”in sadece bir tanesi, “Yok, biz bu müdahaleye karşıyız” desin..
Kimin sözü dinleniyor?
O tek “baba devlet”in..
O zaman, böylesi bir sistemi savunmanın, doğru bulmanın imkanı var mı?
Yok..

Ha, Suriye’deki despot Esad..
Ha, “BM’nin Güvenlik Konseyi’ndeki ‘beş baba devlet’in oylarının üstünlüğü!..”
Ha “Esad’ın katliamı.”
Ha da, “Beş baba devlet”ten birisinin itirazı üzerine, bu katliamlara seyirci kalınması..
Hepsi, aynı ahlaksızlık..

Demokrasi havarilerine bakın..
Bizdekilerden, AB’dekilere kadar..
Bir ülkede dindar bir yönetici gördüler mi..
Hemen akıllarına “azınlık hakları” gelir, bu soytarıların..
Somut örneğini de verelim..
Mısır’da, “Mursi tek başına ülkeyi yönetmeye kalkıştı. Haliyle askeri darbe geldi” diye katliamları onaylıyorlar..

Benzer bir söylemi, Türkiye için de geliştiriyorlar..
Türkiye’de de, Tayyip Erdoğan’ın, muhalefetin itirazlarına kulak vermeden ülkeyi yönettiğini, bunun da demokrasiye aykırı olduğunu söyleyerek, Gezi isyancılarına destek veriyorlar..

Söylemlerinin özeti şu:
“Demokrasi, çoğunluğun yönetimi değildir. Aynı zamanda azınlığın haklarına da dikkat etmek gerekir..”
Bunu, şu cümle ile özetliyorlar: “Demokrasi sandıktan ibaret değildir!”
Müslümanlar işbaşında ise, böyle diyorlar..
Sandık lazım..

Ama sandıktan çıkmak yetmez..
Ayrıca, azınlığa da saygılı olacaksın..
Sandıktan çıkan neticeyi, bir aşama daha ileri götürüyorlar..
(Azınlığa saygılı olunup olunmadığı konusu da ayrı bir tartışma mevzusu..)
Peki, bize bunları dikte edenler..

Birleşmiş Milletler çatısı altındaki kararlarda ne yapıyorlar?
“Azınlık haklarının ihlal edilip edilmemesine dikkat edilmesi”nden vazgeçtik..
“Sandıktan çıkanı bile kabul etmiyorlar..”
“Sandıktan çıkanın, şu ‘beş baba devlet’ tarafından onaylanması gerekir” diyorlar..
Bize gelince..
“Önce sandıkta çoğunluğu sağla” diyorlar..
Sandıkta çoğunluğu sağlıyoruz..
“Azınlığa da saygılı ol” diyorlar..
Kendilerine gelince..

“Sandık ne ki? Çoğunluk ne ki?” diyorlar..
“Beş baba devletten herhangi birisi ne derse, o” diyorlar..
İşte, bunların “demokrasi” diye, “insan hakları” diye sergiledikleri şaklabanlık, bu!

Mısır ve Suriye eksenindeki tartışmalara bakınız.
Müslümanlar “ABD ile ilişkilerde çelişki yaşamak”la suçlanıyorlar.
Ne imiş, “Suriye’de ABD ile birlikte hareket ediliyor”muş.
Ama “Mısır’da ABD’nin tavrına karşı çıkılıyor”muş..
Ne güzel işte..

ABD’ci olunmadığını göstermez mi bu!
ABD, Mısır’da sandıktan yana tavır almıyor..
Biz de ABD’ye karşı çıkıyoruz.

Suriye’de sandığın gelmesini istiyorlar, biz de ABD ile aynı safta yer alıyoruz.
Çelişki içinde olan biz değiliz.
Çelişkiyi yaşan, ABD’nin bizzat kendisi!.
Mısır’da darbeci Sisi’ye destek çıkıyorlar..
Askeri yönetimin, halkı katletmesine seyirci oluyorlar.
Hatta destek veriyor, askeri yönetime yardımı sürdürüyorlar..
Suriye’de ise..
Askeri yönetimin bir başka versiyonu olan Esad yönetimini devirmeye kalkıyorlar..
Evet, “% 15’lik Nusayrilerin, % 80’lik Sünnilere tahakkümü sona erecek” diye, ABD’nin Suriye politikası ile benzer tavır sergiliyoruz ama.
Yine de eklemeliyiz..

Gönlümüz isterdi ki, Suriye’deki tahakkümün sona ermesi ABD eli ile olmasın.. Batılı devletlerin girişimi ile olmasın.

Müslüman ülkeler, bu sorunu kendi içlerinde çözsünler..
Elin gavurunu, Müslümanların içişlerine karıştırmasınlar..

Yeni Akit