Çarşaflı insanları hedef almanın bedeli nedir?

Çarşaflı hanımlara yönelik saldırılar Türkiye’de ötekileştirici tavrın en açık göstergelerinden birisi!

HAKSÖZ HABER

Taksim İstiklal Caddesi'nde çarşaf giyen üç genç hanıma yönelik kınayıcı, tahkir edici sözler sarf eden Emel C. İsimli şahıs hakkında 5 yıl hapis istemiyle dava açıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu tarafından başlatılan soruşturma neticesinde böyle bir adımın atılmış olması tabi ki sevindirici. Çarşaflı hanımlar Türkiye’de en fazla ötekileştirici muameleye maruz kalan kesim durumunda ne yazık ki. Bu duruma karşı devletin adım atmış olması ayrıca sevindiren bir gelişme. Emel C.’nin saldırısı ve benzer saldırılar daha önce Haksöz Haber’de gündem edilmişti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının attığı adım umut verici olmakla birlikte toplumsal normalleşmenin sağlanması adına yapılması gereken çok fazla şey var. Burada kendisini toplumun belli kesimine yönelik “istediğini söyleyebilecek” konumda gören bir bakış açısından söz ediyoruz. Hukuki olarak yapılacak müdahaleler önemli olmakla birlikte bunun da ötesinde bir şeyler yapılması gerekiyor. Bu hususlar gerçekleştirildiği vakit, yaşı da düşünüldüğünde (78) Emel C.'nin affedilmesinin daha yerinde olacağını da vurgulamak lazım.

Sol-Kemalistlerin dindar-muhafazakâr insanlara yönelik “gerici” ithamı aslında birçok şeyin özeti. Kendilerini ileride olmakla üstün gören sol-Kemalistler geride ve aşağıda olanlara ağızlarını geleni söyleyebileceklerini düşünüyorlar. İşin özünde müstağnice bir tavır alış olan bu tutum modern siyasal jargondaki faşizm ile de yakından ilişkili görülebilir.

Bu paranoyakça bakış açısının çözülmesi için çocukluktan başlayan bir takım eğitici bilgilerin topluma aktarılması gerekiyor. Çarşaflı veya başörtülü insanların mahkûm edildikleri küçük düşürücü dil bu insanların çocuklarına da yansıyor ve bu sayede toplumun çok büyük bir kesimini oluşturan bir nicelik ötekileştirilmiş oluyor.

Medyanın ise burada başlı başına kendine çeki düzen vermesi gerek. Yeşilçam’ın sorunlu dindar insan tiplemesi herkesin malumudur. TV dizilerinde ise “başörtülü gündelikçi” klişesinin ötesine geçemeyen sığ bakış açısı artık hiçbir gerçekliğe tekabül etmiyor. Bu işin sol-Kemalistler tarafından yapıldığında ne kadar sırıttığını “Bir Başkadır” isimli yapımda gördük. Alışılageldik kalıpları kullanmayıp farklı biçimde ötekileştiren Bir Başkadır dahi muhafazakâr bazı insanlarda büyük heyecana vesile oldu!

Bu nokta ise sol-Kemalistlerin ötekileştirici tarzının muhafazakârlardaki yansımasına işaret ediyor. Kompleksli, müdaheneci, sığınmacı tavır alışlar üstenci tavırları sadece beslemekle kalmıyor aynı zamanda doğruluyor. Zikredilen çevreler için “Sen zaten buna layıksın!” yaklaşımı daha da pekişiyor! O halde dinin izzet olduğunu ve zilletin Müslümanlara yakışmadığını da dindarlara hatırlatmak gerekiyor!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!