Pelikancı taife, trol-troliçeler AK Parti’nin kaybetmesine yol açan sebeplerden biri olan kendi üslup ve bakış açılarını şimdi yenilginin sebeplerinde aratmamaya, gözden kaçırtmaya son derece özen gösteriyorlar. Yine sinsi, ötekileştirici, çirkef, çamur atıcı dil ve üslupları, korkak şekilde açık isim ve adres göstermeden hedef gösterme ve düşmanlaştırma tarzlarıyla saltanatlarını sürdürme kararlılığındalar.
Bu gidiş gidiş değildir. AK Parti’nin bunlara pirim vermeye devam etmesi durumunda kayıplarının artacağı izahtan varestedir!
*
Havuz medyasının aktif elemanlarından Salih Tuna’nın, Pelikancı tayfanın “yenilginin sebeplerini kendilerinin dışında arama-aratma kurnazlığı”na örnek yazısı:
Çaplarını Gördük
AK Parti 17 yıl kesintisiz bir şekilde merkezde, İstanbul başta olmak üzere 25 yıldır da yerelde iktidar olmuştur.
Harici ve dahili onca saldırıya rağmen merkezi iktidarını hâlâ sürdürmektedir.
Nerden bakarsanız bakın bu misli görülmemiş siyasi bir başarıdır.
Her şeyden evvel AK Parti kendi başarısının farkına varmalıdır.
Mezkur başarısının üzerinde el ense yatmaması gerektiği gibi İstanbul Belediyesi'ni kaybetti diye de "öldük, yandık, bittik" algısına kapılmamalıdır.
Zira "muarızlarının" özellikle yerleştirmeye çalıştığı bir algıdır bu.
Şayet AK Parti bu zokayı yutarsa sağlıklı bir muhasebe yapmak yerine panikle hareket edecek, "muhaliflerini" iktidara taşıyacak rüzgarı bizzat kendi elleriyleoluşturmaktan öteye geçemeyecektir.
Elbette büyük bir özgüvenle hiçbir gerçekliği savsaklamadan İstanbul seçim sonuçlarını teşrih masasına yatırması gerekiyor.
***
Söylediğim dilimden düşürmediğimdir: İktidarların zehri goygoy ilacı da eleştirel mesafedir.
Ötesi pazarlama memurluğudur.
Yıllar yılı bu hakikati her fırsatta dile getiriyoruz adımız "yandaşa" çıkıyor, herifçioğlu otelde basılıyor, "bağımsız gazeteci" oluyor.
İş bittikten sonra öyle demiştim böyle demiştim demenin anlamı yok.
Ona bakarsanız bu satırların yazarı da seçimin tekrarlanmasının hiçbir maddi gerekçeyle önünün alınamayacağı mağduriyet algısına neden olacağını dile getirmiştim.
Zaten 2011'den itibaren "algı operatörlerinin" organize bir şekilde zehirledikleri sosyolojinin havadan nem kapmaya müsait hale getirildiğini dilim döndüğünce anlatmaya çalışmıştım.
Tekrar seçim kararı alınmadan evvel bu köşecikte şunu yazmıştım: "Sayım yapılsın yine, kim ne kadar oy aldı tastamam bilelim. Lakin, Binali Yıldırım kazanırsa, Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 'İmamoğlu kazandı' diye ilan etsin..."
Olmadı.
Olmadı ama tevekkeli denilmemiş "olanda hayr vardır."
***
Şaşacaksınız ama söyleyeyim: AK Parti mahut seçim sonuçları sayesinde geleceğini garantiye alma fırsatını ele geçirmiştir.
AK Parti'nin ciddi bir şekilde silkinmeye ihtiyacı vardı.
Öyle 15 - 20 bin oy farkıyla kaybetmiş veya kazanmış olsaydı meseleleri adamakıllı teşrih masasına yatırmayacak, palyatif çözümlerle öteleyecekti.
Öteleyince de kuvvetle muhtemel merkezi iktidarı ilk seçimde kaybedecekti.
Unutmayın, rakibiniz stratejik hareket ediyorsa, tuluat yaparak cevap veremezsiniz.
Rakibinizin hamlelerini daha önceden öngörüp hareket etmelisiniz.
Bunun için de "ortak aklı" her daim devreye sokmalısınız.
Eleştirel mekanizmayı çeperlere atmak yerine içe çekerek düşünsel zenginlik üretmelisiniz.
Sakın ola AKP'li fırıldakların ve sinsilerin eleştirisinden bahsettiğimi sanmayın.
Çaplarını gördük onların.
Liyakat deyip duruyorlardı, Binali Yıldırım'a gündüz gözüyle Ekrem Bey'i tercih ettiler.