Canınızı sıkmayın

Ahmet Altan

Ağır sakatlıklar yaşayan futbolcuların bir daha eski günlerine dönmesi genellikle çok zor olur.

Bu, sakatlığı iyileşmediği için değildir.

Geçirdiği sakatlığı bir türlü unutamadığı için o futbolcunun sürekli bir korkuyla ve çekingenlikle oynaması, bütün gücünü ortaya koyamaması, ikili mücadelelerden farkına varmadan kaçınması yüzündendir.

Biz ağır bir sakatlık geçirdik.

Bir ülkenin, “düşük yoğunlukla” da olsa yirmi beş yıl iç savaş yaşaması, elli bine yakın genç insanını kurban vermesi öyle kolay iş değil.

“İyileşmeye” alışmamız zaman alır.

Her an yeniden “sakatlanma” korkusunu öyle kolayından içimizden atmayız.

Atamadığımız da belli zaten.

Genelkurmay başkanının bir konuşması, iki muhalefet liderinin sertleşmesi korkuları ayaklandırıveriyor.

“Bu iş olmayacak” diyenler artıyor.

Umutsuzluk çoğalıyor.

Hiç canınızı sıkmayın.

Bu ülkeye barış ve huzur gelecek.

Siyasi partiler de, ordu da, PKK da kendini “barış” fikrine hazırlasa iyi olur.

Kimse barışın önünü kesemez.

Türkiye’nin kaderini belirleme gücü sadece kendi elinde değil.

Bu gerçekten de korkmayın.

Bugün yeryüzündeki hiçbir ülke, kendi kaderini belirleme gücünün sadece kendi elinde tutamıyor artık.

Bütün toplumların kaderi ortaklaşa belirleniyor.

Dünyanın en güçlü ülkelerine bakın, Amerika’ya bakın, Rusya’ya, İngiltere’ye bakın.

Amerika, Bush döneminde herkese meydan okumaya kalktı.

Ne oldu?

Amerika’da yönetim değişti.

Rusya, Nabucco hattını engellemek istiyordu.

Ne oldu?

Engelleyemedi.

Gelip Türkiye ile yeni bir anlaşma yapmak zorunda kaldı.

“Güçlü devletler” dönemi bitiyor yeryüzünde.

Güç, bütün dünya tarafından ortaklaşa kullanılıyor.

Hiçbir ülke, Amerika, Rusya gibi “büyükler” de dahil olmak üzere, dünyanın ortak çıkarını bozacak bir iş yapamaz.

Türkiye de yapamaz.

Doğu’da satmak zorunda olduğu petrol ve doğalgaz...

Batı’da bu gaza duyulan ihtiyaç var.

Bu ikisinin ortasında da Türkiye duruyor.

O petrolle gaz Türkiye üzerinden geçecek.

Doğu’nun, Batı’nın ve Türkiye’nin ortak çıkarı, bu topraklardan geçecek enerji hatlarının güvenli olmasını gerektiriyor.

O zaman bu güvenli ortam burada gerçekleşecektir.

Dünyanın ve Türkiye’nin çıkarı, bu ülkenin barışa kavuşmasını zorunlu kılıyor.

Bunu önleyecek güç bu ülkede olmadığı gibi dünyada da yok.

Ne demeçler, ne açıklamalar, ne abuk sabuk konuşmalar hatta ne de silahlı kışkırtmalar bu gerçeği değiştiremez.

Türkiye’nin, dünyanın güvenli, huzurlu, saygıdeğer bir üyesi olmasını zamanın gerçekleri emrediyor.

Bu emre kimse karşı çıkamaz.

Zamanın gerçekleriyle kimse dövüşemez.

Türkiye’de kim ne yaparsa yapsın “devlet çeteleri” bitecek, ordu siyasetten çekilecek, Güneydoğu’daki uyuşturucu ticareti sona erdirilecek, silahlı çatışma duracak...

Ve, bu ülkeye barış gelecek.

Öyle konuşmalarla, demeçlerle, kışkırtmalarla, meydan okumalarla zamanın emirlerine karşı konulabilseydi Roma hâlâ dünyanın en büyük imparatorluğu olurdu.

Tarihle ilgilenen herkes, değişimin engellenemediğini bilir.

Zamanı geldi mi hayat değişir.

Türkiye’de hayatın değişmesinin de zamanı geldi.

Öyle olmasa Başbakan Erdoğan o konuşmaları yapabilir miydi?

Barış fikri toplumdan böylesine büyük destek bulur muydu?

Elbette, büyük bir sakatlıktan geçmiş bir toplum olarak daha epeyce “korku” çekeceğiz.

Yeniden sakatlanmaktan ödümüz patlayacak, her hamlede “eyvah” diyeceğiz.

Kolay değil, yeniden bir ülke inşa ediliyor.

“Normal” sanılan birçok çarpıklık düzeltiliyor.

Eski alışkanlıklarını sürdürmek isteyenler şanslarını deniyor.

Bırakın denesinler.

Siz içinizi rahat tutun, barış ve huzur geliyor.

Zaman öyle emrediyor çünkü.

Ve, zamandan daha güçlü olan kimse yok.

TARAF