Cengiz Çandar bugün Radikal ve Hürriyet’te yayınlanan “Washington’dan: Gevezeliği bırakalım gerçekçi olalım” başlıklı yazısında, hükumeti neo-conların raporu doğrultusunda pozisyon alması için açıktan tehditler savurdu.
Cengiz Çandar’ı coşturan, Bipartisan Policy Center adlı düşünce kuruluşu tarafından, ABD yönetimine sunulmak amacıyla Ekim ayında hazırlanan ‘From Rhetoric to Reality- Reframing U.S. Turkey Policy’ (Retorikten Realite’ye – ABD’nin Türkiye Politikasını Yeri Düzenlemek) başlıklı yaklaşık 60 sayfalık rapor.
Çandar’a göre bu rapor Türkiye-ABD ilişkilerine yön verecektir, zira raporu kaleme alanların özel ağırlığı bunu göstermektedir. Raporu hazırlayan 9 kişilik özel ağırlığı bulunan ekipte, iki eski Ankara büyükelçisi Morton Abramowitz ile Eric Edelman’ın yanısıra, Freedom House’nın başındaki David Kramer, JINSA’nın CEO’su, Henri Barkey, Avrupa’daki Amerikan Deniz Kuvvetleri’nin eski komutanı Amiral Gregory Johnson, ABD Başkan Yardımcısı’nın Ulusal Güvenlik İşleri’nden sorumlu eski yardımcısı John Hannah, ABD Dışişleri’nin Küresel Konular’dan sorumlu eski müsteşarı Büyükelçi Paula Dobriansky’de yer alıyor.
Çandar, bu raporun Türk-ABD ilişkilerine yön vereceğinden o kadar emin ki, Washington’un bakış açısını yansıttığına inandığı bu neocon raporunu, AKP hükumetinin eleştirmesi ihtimaline bile tahammül edememiş. Yazısında, “eğer, Ak Parti iktidarı “Washington’ın bana bakış açısı beni ırgalamaz. Ben, bu dünyada bildiğim gibi ve istediğim şekilde cirit atarım” diye bir düşünceye kapılmamışsa, iktidara gelmelerinde ve iktidarlarını sürdürmelerinde ABD’nin Türkiye politikasının bayağı esaslı bir payı olduğu kanısındaysalar; söz konusu raporu ciddiye almak durumunda” diye hükumeti ikaz etmiş. Aynı yazıda, “Eğer, iktidara gelmelerini ve iktidarlarını sürdürmelerini sadece Türkiye’deki ‘sandık’ zannediyorlar ve Washington’daki ‘Beyaz Saray unsuru’nu dışlıyorlarsa somut ve kronolojik olarak kendilerine hatırlatacağımız şeyler olur. Umarız, böyle anlamsız bir polemiğe girişmezler.” cümleleriyle neocon abileri adına hükumeti tehditten de geri kalmamış. Candar’ın bu cümleleri, Gezi Olayları sırasında sıkça tekrarlanan “demokrasi sandıktan ibaret değildir!" sloganıyla aslında ABD icazetinin kastedildiğini de ifşa etmiş oluyor.
Cengiz Çandar söz konusu rapordan yer alan değerlendirmelerden şu hususları öne çıkarmış:
-Türkiye’nin Suriye konusunda ABD ile uzlaşma ve işbirliği yapmadığını, dolayısıyla otoriterleşmeyi ve mezhepçiliği tercih ettiği,
-Türkiye’nin önümüzdeki 18 ay içinde üç seçim geçirecek olmasından ötürü, içeride, Suriye’deki iç savaştan çok kötü etkilenen azınlıklarının da dahil olacağı daha da artan siyasi karışıklıklar ve titrek bir ekonomiyle karşı karşıya kalacağı,
-Amerika’nın tam da güçlü ve işbirliği halinde olacağı bir Türkiye’den en büyük yararı sağlayacağı bir dönemde, Türkiye’nin böyle bir rol sahibi olabilme yeteneğinin azaldığı,
-AKP’nin artık yenilmez ve kaçınılmaz görünmediği,
-Kamusal rahatsızlıkların daha çok sayıda dışa vurulması ihtimalinin olduğu ve AKP yönetimine karşı koyuş potansiyelinin Türk siyasetinde yeni bir belirsizlik dönemine zemin hazırlandığı,
-Ortadoğu’daki olayları etkileyebilmesi için elinde pek az siyasi sermaye kaldığı.
Cengiz Çandar, raporu hazırlayan ekibin defalarca Türkiye’ye geldiğini, çok sayıda insanla görüşüp, Türkiye ile ilgili yazıları dikkatle izlediklerini söylüyor. Görüştükleri çevrelerin kimler olduğu herhalde malumdur.
Cengiz Çandar’ın Kürt Açılımı, Demokratikleşme Paketi gibi toplumu demokratikleştirecek ve özgürleştirecek hamleler karşısında hükumete karşı takındığı saldırgan tavrın arkasında neo-con ilişkisinin olduğu böylece ortaya çıkmıştır.
Yaser Arafat’la arkadaşlığının artık bu pazarda rayici kalmadı.
Çandar için bu yaklaşımından sonra söylenecek tek cümle: Takke düştü kel göründü.
(HABER10)