Can Dündar İçin Mülteciler Yalanın ve Alayın Konusu

Can Dündar, dün Twitter hesabından, aylar önce Takunya adlı hesaptan sosyal medyada dolaşıma sokulup artık eskitilmiş olan, mültecilerle ilgili bir fotoğrafı paylaşmış.

HAKSÖZ-HABER

Fotoğrafta, Suriyeli mülteciler, ellerine aldıkları sözde Türkçe ve İngilizce dövizlerde Afganlıları Türkiye’de istemediklerini belirtiyorlar. Oysa fotoğrafın montaj olduğunu Teyit.org’dan Gülin Çavuş uzun bir süre önce ortaya çıkarmış ve gerçek fotoğraf da paylaşıma girmişti.

Bu vesileyle ideolojik yaklaşımların gerçeklikle ilgilenmediği mezkur süreçte, G.Çavuş araştırmacı gazeteciliğin güzel bir örneğini ortaya koymuş, fotoğrafın 2015 yılında Gaziantep’te Rusya’nın müdahalesini protesto eden Suriyelilere ait olduğu, dövizlerde de Suriye’ye müdahale operasyonlarını eleştirip Suriyelilerin özgürlüğünün yabancı ülkelerin kontrolünde olamayacağını belirten ifadeler yer almaktaydı.

Gerçekler böyleydi ama gerçekle kim ilgileniyordu ki!? Esed yanlılıkları, iktidar karşıtlıkları ağır basan ideolojik kesimler için kendi algıları gerçeklerin hep önünde yer almamış mıydı!

Gerçek, Suriyelilerin yaşadığı trajediye, ülkenin içinde bulunduğu ahvale, dış güçlerin acımasız müdahalelerine ilişkin olduğu halde, mültecilerin farklı mültecileri istemedikleri türünden bir dezenformasyon servis ediliyordu. Aslında bu dezenformasyon bu kesimlerin bilinçaltını ortaya koymaktaydı. Onlar, zaten ırkçı-faşizan yaklaşımlarıyla mültecilerin tümüne karşı idiler ve onların dramının bu şekilde servis edilmesi de yorumcuların pekçoğunun “misafir misafiri istemez, ev sahibi hiçbirini istemez” şeklinde alay konusu oluyordu. Dündar da bu vesileyle aynı şuuraltını tekrar günyüzüne çıkarıyor ve “son giren kapıyı kapatsın” gibi vicdan yoksunu bir ironiyle bu yalanı tekrar servis ediyordu. Ne de olsa her önüne konan dosyayı, araştırmacı gazeteciliğe başvurma ihtiyacı hissetmeksizin, servis etme konusunda uzmanlaşmıştı!!

Paylaşımının altına yorum yazan onlarca kişi bu resmin çoktan yalanlandığına ilişkin uyarılar yapıp ilgili linki paylaşmalarına rağmen, Dündar’ın geri adım atmaya niyeti olmadığı açık. Niye atsın ki? Kim ilgileniyor gerçeklerle? Mültecilerle ilgili onca tezvirata ideolojik yaklaşımlar gereği “hakikat” muamelesi yapmak varken, kendi “post-truth”una(gerçek ötesine) iman etmek dururken, karşı tarafın elini güçlendirecek gerçekler kimin işine yarar? Alıcısı da zaten azımsanmayacak derecede bol!

Öte yandan Can Dündar’ın da içinde bulunduğu durum gözlendiğinde, ülkesinden ayrılıp Almanya’da ikamet etme zorunluluğu düşünüldüğünde, mezkur durumunun onlarla özdeşlik kurma adına uygun olduğu bile söylenebilir. Ülkelerindeki bombalardan, kan, gözyaşı ve savaştan kaçan insanların durumlarıyla karşılaştırıldığında daha korunaklı, steril, hatta lüks denebilecek bir durumda olduğu bir vakıa ise de en azından yaşadığı, evi bellediği, sevdiklerinin, dostlarının olduğu memleketinden uzakta olması belki bir parça empati yapmasını sağlayabilirdi, diye düşünülebilir. Ama ne mümkün! Dünya görüşü ve ideolojik saplantılar tüm vicdan mahsulü rasyonel gerçeklerin üzerini örtüp gerçekliği görmek istediğimiz kalıba sokmakta. O ideolojik savaşta karşı tarafa zarar verme adına üç beş değil binlerce mülteci feda olsun. Zaten zarardan başka ne getirdiler ki memlekete!!

Asıl ironik olan şu ki; aslında olmayan bir hadise üzerinden yaptığı alaycı paylaşımdaki konuma kendisi düşüyor. Zorunlu olarak ülkesini terkeden birisi olarak, zorunluluklardan ötürü ülkelerini terkeden insanları “kendi ülkesinde” istemiyor, durumlarını alaya alıyor. Demek ki asıl post-truth olan kendisi. Mültecilerin yaşadıkları dünyanın gözü önünde, çözüm bekleyen sorunları birer gerçeklik, trajedileri dramatizasyon değil hakikat ama hayatı yalan olanların, dezenformasyonları kendi dertleri gibi yansıtanların çoğaldığı, başkalarının gerçekliğini de kendi hayatlarındaki yalanlarla özdeşleştirenlerin kitleseleştiği zamanlardan geçiyoruz! 

*

ALGI...

YALAN...

GERÇEK...

TEPKİ...

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!