Camilerde Sandalye Düzenlemesi Üzerine

Yazısında Diyanet’in camilere ilişkin sandalye düzenlemesini değerlendiren D. Mehmet Doğan, temel sorunun mobilya üzerinden yürüyen modern hayat tarzından neşet ettiğini söylüyor.

D. Mehmet Doğan’ın Karar’da yayımlanan konuyla alakalı köşe yazısını (19 Aralık 2019) ilginize sunuyoruz:

Caminin Meyzini Var, Düzeni Yok

Ankara’nın meşhur türküsü Misket’te geçer bu mısralar:

Caminin meyzini yok

İçinin düzeni yok.

Camilerin imamı, müezzini, kayyumu, hademe-i hayratı…var var olmasına da içinin düzeni konusunda pek iyimser değiliz.

Cami müdavimleri gittikçe artan bir şekilde sıraların, sandalyelerin, taburelerin camilerde yer bulduğuna şahid oluyorlar.

Rükû (eğilme), secde (yere baş koyma) namazın rükünlerinden. Secdesiz namaz, cenaze namazıdır. Secde edecek hâlde olmayanların ne yapması gerektiği de belli. Buna rağmen nasıl oluyorsa oluyor ve camiler camiye aykırı malzemelerle, mobilyalarla doluyor…

Bilen bilir 1930’ların başında bir “dinde reform” projesi vardı. Camilere sıralar konulacak, mûsiki âletleri yerleştirilecek, hocalar frak, simokin giyecek vs.

Böyle dini mekânlar zaten var yeryüzünde. Hem de mebzul miktarda. Onlara “kilise” denilir! Müslüman mabedinde oturmak için mobilyalar, org gibi, piyano gibi yerleşik müzik âletleri olmaz. Camide sazla müzik icra edilmez.

Peki ne oluyor da camilerde yakışık almayan manzaralar görülüyor?

Diyanet İşleri bir genelge ile, sıra, koltuk, sandalye, tabure vs. oturulan malzemeleri camilerde yasakladı. Peki ne olacak? İlle de oturarak namaz kılması zaruri olanlar, katlanabilir taburesini yanında getirecek…

Bir taraftan bakarsanız, camiye gitmeyi caydırıcı bir genelge!

Yaşlılara tabure taşıtmak pek hoş değil. Fakat itiraz edenler olacak, “o sandalyelere oturanlar sırf yaşlılar değil, orta yaşlılar, hatta gençler de oturuyor…”

Bu kadar mazeretli bir cemaat olamayacağına göre mesele nedir?

Aslında bu ancak hayat tarzı değişikliği ile açıklanabilir.

Bizim çocukluğumuzda evlerde, koltuk, sandalye vs. bulunmazdı. Sedir, kerevet, divan, minder… vardı. Bunlara oturulurdu. Sedirler çok fazla yüksek olmaz, oturunca ayak sallanmazdı.

Oturma tarzı ya diz çökme ya da bağdaş kurma şeklinde idi.

Artık diz çökülmüyor. Bilmem ki ilahiyatlarda, imam hatiplerde diz çökerek Kur’an okunuyor mu? Bağdaş kurmak için evlerde minder var mı?

Modern hayat mobilya üzerinden yürüyor. Türkiye’de mobilya devi firmalar var. Hem iç piyasaya, hem dış piyasaya mal imal ediyorlar.

Kimin evinde sedir, kerevet, divan kaldı? Ne zamandır bir mindere bağdaş kurmadınız?

Son yirmi yıl içinde Türkiye hızlı bir “mobilya modernleşmesi” yaşadı. Bir zamanlar bağdaş kurarak, diz çökerek oturanlar tarz değiştirdiler, evlerini koltuklarla, sandalyelerle doldurdular. Bunlara sürekli oturanlar bir daha kolay kolay bağdaş kuramaz, diz çöküp oturamaz! Rükû zorlaşır, secde neredeyse imkânsız hâle gelir.

Bir şey daha oldu: Son yıllarda alaturka tuvaletler terk edildi, oturulan tuvaletler, klozetler yaygınlaştı. Bunlara da oturuluyor. Yere oturup kalkmak, secdeye varıp ayağa kalkmak, modern hayatın zorlaştırdığı hareketler.

Bacak kaslarını hareket ettirmek için bir tek yol kalıyor: Spor yapmak!

Bir yol daha var: Sektirmeden, farz, sünnet, vacip ve hatta nafile namaz kılmak! Namazın beden hareketleri aslında bütün kasları çalıştırıyor. Beden sağlığı için de namaz birebir! Eğer ciddi bir diz rahatsızlığınız yoksa ne yapın yapın namazı, rükünlerini aksatmadan ikame edin!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!