Fatih Pala’nın haberi:
Yarıyıl tatili geldi ve okulların kapısına dayandı. Okulunu sevmeyen öğrenciler için bir bayram sevinci olur; okulunu seven, ama derslerden yorulan öğrenciler için de bir dinlenme, moral ve motivasyon depolama anlamını taşır tatiller. Tabi aynı şeyi, öğretmenler için de söyleyebiliriz sanırım.
Genellikle yaz tatilleri için belli planlar-projeler çizilir öğrenciler üzerine. Müslüman aileler, evlatlarını camilere ve Kur’an kurslarına gönderirler ki, okul zamanlarında öğrenmeye pek fırsat bulamadıkları dinî eğitim ve öğrenimlerini buralar vesilesiyle gerçekleştirsinler. Yaz tatillerindeki bu uygulamalar, öğrenciler için ikinci okul oluyor aynı zamanda. Sonuçta yine bir şeyler öğreniyorlar, bir şeylerin ödevinde bulunuyorlar. İlginçtir ki, sadece yaz tatilleri için geçerlidir bu hal. Peki, yarıyıl tatili ya da başka bir kabulle, “on beş tatil” denilen tatil zamanlarında, çocukların ihtiyacı olmayacak mı İslam’ın eğitim ve öğretimine? Bu soru önemli olsa gerek.
Arkadaşım cami…
Değerli yazar Evren, bir anlamda kendini, kendi çocukluğunu ya da idealindeki çocukluğu yansıttığı bu güzel ve sevimli çalışmasında, evlatlarına hem örnek olan ve hem de kendi çocukluk hatıralarını onlara her günün akşamında vakit buldukça anlatan bir babayla muhatap ediyor okuyucuyu. Minik yüreklerin pürdikkat ve pür heyecanla ve dahi büyük bir merakla dinledikleri babaları, neler yaşamış neler! Yaşadıklarının içinde, çocuklara en ilginç ve en unutulmaz gelen, küçük bir çocukken cami ile olan arkadaşlığıdır. Eve giderken yaşadığı güzel duyguları camiye giderken de aynısıyla yaşaması, onun camiyle olan yakınlığının bir işaretiymiş. Bir çocuğun; akşam olduğunda, oyun bittiğinde, hava soğuduğunda, acıktığında, susadığında, düşüp dizini kanattığında, yorulduğunda, okul paydos olduğunda eve giderken ki duygusu nasılsa, onun Cami’ye giderken yaşadığı duygu da aynı olurmuş.
Cami, Allah’ın evidir
Camiye giderken hiç yabancılık çekmemiş, kendini yalnız ve mahzun hissetmemiş; aksine sıcak ve güvenli bir evdeymiş hissine kapılırmış. Çünkü ona, caminin Allah’ın evi olduğunu öğretmişler. İnsanın Allah’a en yakın olduğu zaman, çocukluk zamanıymış. Bundan dolayı çocuklar orada rahat davranırlarmış, oraya giden çocuklar güvenlik ve esenlik duygusu içerisinde büyürlermiş. Ve roman kahramanlarından birisi olan baba da, işte bu duygularla büyümüş. Kendine hep güven duymuş. Camide saygıyı, sevgiyi, edebi öğrenmiş. Saf tutmayı, safları sıklaştırmayı, tespih dağıtmayı, cemaatin ayakkabılarını düzeltmeyi öğrenmiş. Böylece de, daha o yaşlardayken büyükler tarafından adam yerine koyulur ve bundan ötürü de çok sevinir ve tarifi imkânsız olan müthiş duygulara kapılırmış.
Bu güzel baba, bir de şunun üzerinde durur çocuklarına konuşurken: Okul arkadaşlığından, asker arkadaşlığından ve iş arkadaşlığından hep bahsedildiğini; ama cami arkadaşlığından hiç bahsedilmediğini söyler. Oysa cami arkadaşlığı da önemlidir çocuklar için; belki de önem sırasında en baştadır. Otuz beş-kırk yıl önce aynı camide beraber Kur’an öğrenilen, Ramazan ayında teravih namazı için en arka safta durulan, birbirini dürtükleyip kıkır kıkır gülüşülen arkadaşlıklar da anlatılmalı, hatırlanmalıdır.
Camide değil alışveriş merkezinde buluşuyorlar artık
Tabi bu anlatılanlar, daha çok küçük yerleşim bölgelerinde oluveriyor. Maalesef şehirlerde çocuklar camilerden, camiler de çocuklardan mahrum kalıyor. Bu anlamda mahalle ve köy çocuklarını ve hatta camilerini şanslı görmek gerek. Onların birbirleriyle buluşmaları daha kolay ve daha doğal olmaktadır. Ya büyük şehirlerin camileri, ulu camileri, çarşı camileri… Onlar, ancak bayramdan bayrama, kandilden kandile buluşur oldular çocuklarla. Çünkü şehirlerin her yanını alışveriş merkezleri kaplamış; araçların çokluğundan, binaların büyüklüğünden camiler görülmez olmuş.
Ebeveynler, çocuklarını şimdiden camilere, cemaate ısındırmak için bu yarıyıl tatilini bir fırsat bilmeliler. İlla yaz tatili, Ramazan ayı, bayram günleri beklenilecek diye bir kaide olmasa gerek. En güzel ve en kıymetli meyve olan çocuklar, yaşken eğilmeliler, küçümen başlarını her bir şeyin sahibi, ilahı ve rabbi olan Allahu Teâlâ’nın huzurunda eğmeliler ki; büyüyünce hiçbir zulmün, şirkin, küfrün ve fuhşun karşısında eğilmesinler, bir elif gibi dimdik dursunlar. Dik durmanın şartı, Yüce Yaratıcı’nın karşısında hep eğik olmaktır.
Bu denli hakikatleri hatırlamamıza ve hatırlatmamıza vesile olan yazar Mustafa Ökkeş Evren, “Arkadaşım Cami” isimli eserinden dolayı büyük bir teşekkürü hak ediyor. Hem anne-babaların, hem de çocukların bir nefeste okuyabileceği bir roman çalışması çıkarmış. Ellerine, emeğine ve mümin yüreğine sağlık yazarımızın, yazar amcamızın. Yazarın bu eseri harici, yine çocuklara yönelik Nar Yayınları’ndan yayımlanmış “Kırk Yağmur Damlası”, “Naribik”, “Bir Oruç Masalı”, “Kırk Hazine” eserleri de ayrıca okunulmayı hak ediyor.
(Dünya Bizim)