Alevilik Ayrı Bir Din mi?
Her ne kadar şu anda Alevilik adına öne çıkmış şahıs yada STK’ların bir kısmı Aleviliğin İslam’la alakası olmadığını, ayrı bir kültürel kökene ve dine mensup olduklarını ısrarla vurgulasalar da, bu iddialar geçen haftaki yazımızda bir kısmını ortaya koyduğumuz tarihi bulgularla çelişmektedir.
Lakin Aleviler 1000 yıl öncesinde Sünnilerle müşterek dini anlayış ve uygulamalara sahiplerken, süreç içinde dini anlayış ve uygulamalarında ciddi kırılmalar ve değişimler oluşmuş olduğu da yadsınamaz bir vakıadır.
Bu nedenle, Alevilerin İslami kökenlerini inkar etmek ne kadar zorlama bir iddia ise, şu andaki dini anlayış ve uygulamalarının bir kısmı ile, Aleviler adına konuşan bazı kişi ve grupların; Cem Evlerinin camiye alternatif ibadethane, Cem Toplantılarının da namaza alternatif temel ibadet formu kabul edilmesine dair taleplerinin “İslami” kabul edilebilmesi de o kadar zorlama bir taleptir.
Aleviler Bir Karar Vermek Durumundalar
Alevi kitleleri kendilerini Muhammed (as) ile damadı Ali ve Hüseyin (ra)’a nispet etmektedirler dışarıdan gözlemlediğimiz kadarıyla. Çok açık bir vakıadır ki, Ali (ra) peygamberimizin amcaoğlu, ilk dava arkadaşlarından ve damadı, Hüseyin (ra) ise torunudur.
Alevilerin kendilerini bu önderlere nispet etmeleri, bu önderlerin temsil ettiği İslam anlayış ve uygulamalarını kabul etmelerini kaçınılmaz kılmaktadır her şeyden önce. Hem bu önderlere tabi olduklarını iddia edip, hem de bu önderlerin İslam anlayış ve uygulamalarını görmezden gelmek, tevil edip kendilerine göre yorumlamak tutarlı bir davranış değildir.
Dolayısıyla Aleviler dini inanç ve uygulamalarını, bilhassa Cami ve Namaza olan mesafelerini mutlaka sorgulamak durumundadırlar.
Dinde Tek Otorite Allah, Tek Sözcüsü Muhammed (sa)’dir
Hiç kimse Allah ve elçisine din öğretemez. Bu nedenle Aleviler kendilerini Müslüman ve Muhammed (sa)’i peygamber kabul ediyorlarsa, inanç ve uygulamalarını Sünnilere göre değil ama, Kur’an ve Peygamberimizin gerçek sünnetine göre gözden geçirmek durumundadırlar.
Aleviler elbette Sünni olmak zorunda değiller. Lakin İslam’ı, önder kabul ettikleri Muhammed (sa) ile Ali ve Hüseyin (ra) gibi anlamak ve yaşamak durumundadırlar. Hem bu şahısları önder kabul edip gerçek İslam’ı kendilerinin yaşadıklarını iddia edip, hem de İslam ve Müslümanlara, Cami ve Namaza mesafe koymaları çok açık bir çelişkidir.
Aleviler eğer kendilerini Müslüman kabul etmiyorlarsa, bu durumda Muhammed (sa), Ali, Hüseyin (ra) ile alakalarını ve kendilerini niye onlara nispet ettiklerinin muhasebesini yapmalıdırlar.
Alevi Halkı Ne Düşünüyor?
Alevilik adına konuşanların bazıları Aleviliği tamamen İslam dışı olarak tanımlarken, bazıları İslam içi ama kendine özgü bir İslam diye tanımlamaya çalışmaktadırlar.
Bu hengame arasında Alevi halk kitlelerinin bu konuda ne düşündüğü, kendilerini nasıl konumlandırdıkları bir türlü anlaşılamamaktadır. Belki de Alevi halk kitleleri de bu konuda netleşememekte ve tartışmalardan etkilenerek kendilerini yeniden tanımlamaya çalışmaktadırlar?
Cem Evini Camiye Alternatif Yapma Çabaları
Son yıllarda özellikle Alevilik adına konuştuğunu iddia eden bazı Aleviler ile STK’ların, Cem Evinin Camiye alternatif olarak Aleviliğin İbadethanesi sayılmasına dair ısrarlı talepleri söz konusu idi.
Nihayetinde 2 Aralık’ta AİHM bu konuda Batının kendi çıkarları açısından Aleviliği İslam’dan koparmak niyetinin yansıması olan bir karar vererek, Cem Evlerinin Cami, Kilise ve Sinagog gibi bir ibadethane sayılması gerektiğine hükmetti.
Camiden Cem Evine Nasıl Gelindi
Aleviliğin ilk önderi sayılabilecek Baba İlyas’ın oğlu ve Karamanoğulları Beyliğinin kurucusu Muhlis Paşa’nın torunlarından olan Elvan Çelebi’nin Çorum İli Mecitözü İlçesi Elvançelebi Beldesinde yaptırdığı külliyesinde bulunan caminin kitabesinden 1282 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Yine Muhlis Paşanın torunlarından biri olup Elvançelebi Beldesinde doğan ve bir müddet burada yaşayan Aşıkpaşazade’nin de tıpkı Elvan Çelebi gibi Vefai tarikatından ve Osmanlının en önemli tarihçilerinden olduğu bilinmektedir.
Bu durum Alevilerin tıpkı Sünni Türkmenler gibi Cami ve tasavvufi yapıların bulunduğu külliyelere sahip olduklarını ve dolayısıyla cemaatle 5 vakit namaz kıldıklarının en somut tarihi verilerinden birisidir.
Aleviler muhtemelen devletle olan siyasi sorunları nedeniyle, süreç içinde önce devletin kontrolündeki Camilerden uzaklaştılar, bilahare kendi külliyelerindeki Camilerini başka yapılara çevirdiler ve geriye sadece tasavvufi toplantı ve zikirlerin yapıldığı yapılar ve Cem dedikleri tasavvufi toplantı ve zikirler kaldı.
Camiden Esas Kopuş Cumhuriyet Döneminin Ürünüdür
Osmanlı ordusunun temelini teşkil eden Yeniçeriliğin II.Mahmud dönemine kadar faal olduğunu dikkate alırsak, klasik bir Sünni devleti olan Osmanlının namaz kılmayan yeniçerilerden oluşan bir orduya sahip olduğunu iddia etmek tutarlı görünmemektedir.
Amasya’nın bazı Alevi köylerinde konuştuğum bazı Aleviler, dedelerinin Kur’an okuduğunu ve namaz kıldığını hatırladıklarını ifade etmişlerdir. Bu durum Alevilerin Osmanlı döneminde başlamış olan Cami ve Namazdan uzaklaşmaları sürecinin Cumhuriyet döneminde hızlandığını düşündürmektedir.
Cumhuriyet döneminde sadece Aleviler değil, Sünnilerin çoğunluğunun bile Cami ve Namazdan uzaklaştıkları, ancak 1980’lerden sonra ciddi bir Cami ve Namaza yönelmenin sürecinin gerçekleştiği bizzat bizim kuşağın şahit olduğu bir vakıadır. Cumhuriyet dönemindeki Cami ve Namazdan uzaklaşma süreci Alevilerde daha hızlı olmuş ve zaten Cami ve Namazla zayıf olan bağlarını tamamen kopararak kalıcı hale getirmiş olabilir.
Aleviler Halen Cami Ve Namazdan Tam Olarak Kopmuş Değillerdir
Amasya ve Havza’da 5 vakit namaz kılmayan Alevilerin, Bayramlara ve Bayram namazlarına yoğun ilgi göstermeleri vakıası da bizzat şahit olduğum ve konuyla ilgili olarak üzerinde durulması gereken bir durumdur.
Amasya’nın karışık olmayan Alevi köylerinin çoğunda, 12 Eylül sonrası Atatürk Kültür Merkezi ismi adı altında yapılan Cem Evlerinin yanında, muhtemelen Askeri rejimin yönlendirmesi yada zorlamasıyla yaptırılan cemaatsiz Camiler çoğunlukta olmakla beraber; bir belde de Osmanlı döneminden kalma olması muhtemel, süsleme olarak 12 İmamın isimlerinin bulunduğu bir cami mevcuttur.
Amasyalı Fedai Baba isimli bir Alevi ileri gelenin hatıratında, Amasya’da verildiği bir (sünni) medresede hocalardan birinin sürekli Yezid’e rahmet okumasına kızıp küfrederek medreseden kaçtığı bildirilmektedir. Bu hatırat doğru ise, o dönemde Alevilerin henüz Cami, Namaz ve Kur’andan tam kopmadığı yorumunu güçlendirmektedir.
Amasya’nın bazı köylerinde Kur’an okuyup Cuma namazı kıldırabilecek bazı kişilerin bulunduğu ve köye Sünni misafirler geldiğinde Cuma namazı kıldırdıklarına şahit olunmuştur. Amasya’nın bir köyünde üst katı Cami alt katı Cemevi olacak şekilde bir cami inşaatı gerçekleştirilmiştir. Amasya’nın bazı Alevi köylerindeki camilerde 5 vakit cemaat bulunduğu gibi, köylerden Amasya Merkez’e göçüpte 5 vakit namaz kılan Alevilerde mevcuttur.
Amasya’nın bazı Alevi köylerinde konuştuğum bazı Alevi ileri gelenlerin, Kur’an’ın Hz. Osman zamanında değiştirildiğine dair iddiaları dillendirdiklerine bizzat şahit olmakla beraber, mevlüt ve benzeri etkinliklerde Kur’an okudukları veya okutturdukları da halen devam etmekte olan bir uygulama olarak müşahede edilmektedir.
Aleviler Kendilerini Müslüman Hissetmeseler Camiye Hiç Yanaşmazlardı
Alevilerin Cami ve Namaza olan mesafeli tutumları, Sünnilere ve Osmanlıya karşı duydukları bin yıllık bir tepkiselliğin toplumsal bilinçaltının geliş gidişli yansımasından kaynaklanmaktadır kanaatindeyim.
Realitede bir kişinin sonradan Alevi olması değil, Alevi doğanların Aleviliğini sürdürmesi yada Sünnileşmesi söz konusu olmakta ise, Sünnileşme süreci ve geçişlerde bir dinden başka bir dine geçiş gibi değil; belli belirsiz ve hatta isimlendirilmeyen bir durum olmaktadır. Bu durum İslami mezhep, ekol ve gruplar arasındaki fikri geçişleri andırmaktadır. Çünkü bir dinden başka bir dine geçiş çok keskin bir kopuşla mümkün olabilmektedir.
Eğer Alevilik adına konuşan bazı şahıs ve grupların iddia ettikleri gibi Aleviler kendilerini İslam’dan başka bir dinden görselerdi, tıpkı bizim turistik ilgi dışında kiliselere yaklaşmadığımız gibi asla Camiye, Namaza ve Kur’an’a yaklaşmazlardı. Cami ve namaz konusundaki bu gelgitler, Alevilerin bunlardan zaman içinde koptuklarının ipuçlarını vermektedir.
Sünnileşip Asimile Olan Aleviler Var mı?
Bazı Alevi yazarlar, bu tür uygulamaların korunma amaçlı yada bazı Alevilerin asimile olmalarından kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Peki ama buraya kadar verdiğimiz tarihi arkaplan dikkate alınarak tam aksine, yani Alevilerin Cami ve namazdan sonradan koptuğuna yorumlanması daha doğru değil midir?
Üstelik korunma amacı ve asimile edilme yorumu Alevilerin bir kısmını küçük düşürücü olması bir yana, diğer Alevilerin niye asimile edilemediğini açıklayamamaktadır. Yada asimile edildiği ileri sürülen Aleviler niye tam asimile olmamakta, tamamen Sünnileşmemektedirler?
Tasavvuf Anlayışıyla Alevilik Arasındaki Benzerlik Ve Farklılıklar
Aslında Aleviliğin sahip olduğu dini anlayış ve uygulamaların çoğunun Sünni tasavvuf ekolleri ve tarikatlarda da söz konusu olduğunu görmekteyiz. Aradaki fark, Sünni tasavvufçuların Cami ve Namazı esas ibadet yeri ve temel ibadet, dergah ve zikri ise, tasavvufi toplantı ve zikir yeri olarak görmeleri ve kendilerini İslam’a ve Müslümanlara nisbet etmeleridir.
Eğer Aleviler de aynı anlayışta olsalardı, zaten şu anda tartıştığımız sorun Alevi sorunu değil; Sünni kesimin kendi içinde tartıştığı geleneksel İslam ve Kur’an İslamı tartışmaları söz konusu olacaktı.