Çağrı Derde Mümin Kadın Semineri

Çağrı Der'in bu haftaki konuğu Kur'an ve Hayat Ekseninde Mümin Kadın konulu sunumu ile Hülya Şekerci oldu.

Bir tanıtım konuşmasının ardından kürsüye gelen Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Hülya Şekerci konuşmasına cumhuriyet dönemi kadın tezlerini değerlendirerek başladı. 'Kadını aç, Kur'an'ı kapa' mantığının bu dönemde etkili olduğunu ifade eden Şekerci "Kadın meselesi etrafındaki problemli görünen meseleleri kaşıyarak, şüpheler oluşturmak, kafalar karıştırılmak istenmektedir" dedi. İslam fıkhının ve tefsirler dahi girmiş bakış açılarının bu kişilere bir fırsat sunduğunu, özellikle ilahiyat çevrelerinin de su taşıması ile fırtınalar koparılmak istenmesini hatırlattı.

‘Pekiyi biz bu meseleye nasıl bakacağız?’ sorusu etrafında ‘ataerkil bakışı ile geleneksel ve erkek üstünlüğüne dayanan söylem ile feminist bir tarzda karşı söylemle kadın üstünlüğünün savunulduğu ifrat ve tefrit, iki uç söylemin dışında bunlara asla pirim vermeden ‘üstünlük takvadadır’ şiarı ile hareket etmek, saflaştırıp çatıştırarak değil, iffet ve takvayı kuşanmış bireyler olarak bakmamız gerekiyor’ dedi. Nasıl münafık erkek ve kadınlar birbirinin destekçisi iseler, mü’min kadın ve erkeklerin de birbirlerinin velileri olmalıdırlar dedi. Peygamberimizin kadınlardan biat alması meselesine açılımlar getirdi. Kadın hakları söyleminin batılı söyleme daha yakın tarihlerde o da sömürmek, iş gücü anlamında girdiğini, İslam’ın ise bırakınız öncesini daha nüzul olduğu dönemde gerekli uyarı ve düzenlemeleri yaptığını ekledi. Mücadele suresindeki örnekle kadınların hayatın hep içinde olduklarını söyledi. Lut ve Nuh peygamberlerin eşleri ile firavunun eşini uç örnekler olarak sundu ve burada sorumluluğa dikkat çekti.

Kadın ve erkeklerin mücadelede birbirlerine kolaylık sağlamasını, engel teşkil etmemelerini, birbirini tamamlayıcı olarak görmeleri gerektiğini belirtti. Değinilen konuların ve ayetlerin vaazlarda halka sunulmadığını, burada da kısıtlayıcılığın sürdüğünü söyledi.

Peygamberimizin kadınların mescide katıltmaları yönünde ciddi teşviklerini olduğunu, ağlayan çocuklar özelinde namazı kısaltması örneği ile aktardı. Bugün ve o zamanın en meşhur itirazının ise takvamız bozuluyor(!) biçiminde gerçekleştiğini ekledi. Mescidlerin sadece namaz kılma yeri olmadığını, en başta bir mektep/okul, karargâh, toplantı yeri işlevi gördüğünü belirtti.

Resul bu zamanda gelse, kadınlardan biat meselesi gündemde olsa, herhalde erkekler ‘biz alırız, siz bize itaat edin’ diye itiraz (istisna vurgusu ile) edilirdi dedi. Kadınların nedense bir fitne unsuru görüldüklerini, önce belli vakitlerde, karanlıkta, sonra yaşlılara mescid izni verilirken bugün artık mescidler kadınlara kapanmış durumdadır dedi. Tesettürün sosyal hayata katılma adına bir vesile olduğunu, öncesinde ‘takva elbisesi’ vurgusu ile ve tesettürün erkek kadın bütününde başörtüsünün çok ötesinde bir emir ve gereklilik olduğunu belirtti. Örtünmek iffet vurgusunun yanında, kimlik ve kişilik beyanıdır dedi. Tanınma ve rahatsız edilmeme vurgusudur ve bu kimlik ve kişilik kapsamı dolayısı ile 28 şubatçıları rahatsız ettiğini ekledi. Hatta ‘ideolojik peruk yasaktır’ durumuna kadar geldiklerini belirtti. Dizilerde ve basın yayında başörtülülerin ancak temizlikçi olabileceği, cahil, yobaz vurgusu ile işlendiğini, yasağın bitmesine rağmen korku paranoyasının aşılamadığını söyledi. 
Haremlik selamlık algısından şimdilerde, sınır ve kuralların kalmadığı halleri savrulmaların görüldüğünü yine ifrat tefrit örneği olarak görüyoruz dedi. 

‘Tek çaremiz Kur’ana hicrettir’ vurgusu üzerinde önemle durdu. Kur’an ne diyor, Hz. Peygamber nasıl uygulamış diye kaygılanmaz, biz örneklik sergilemezsek insanlar kafalarına göre takılıyorlar dedi.
Aile içinde merhametin esas alınmasının, çocuk eğitiminde bilinçli anneye daha fazla duyulması hasebiyle buna önem verilmesinin, kadınlara sadece anne ve eş olarak değil İslamî mücadelenin bir yarısı, parçası olarak bakılması gerektiğinin, bunun bir özgürlük hareketi olmadığının, ümmeti yeniden inşa sorumluluğunun gereği olarak bakılması gerektiğinin altını çizdi.

Tv ve dizi hastalıklarından kurtulup beraber ders, kitap okuma faaliyetleri gerçekleştirilebileceğini söyledi. Eşlerin ayrı dünyaların insanı olmaktan kurtulmaları gerektiğini vurguladı. Ortaokul öğrencisi birinden bir artist ile fotoğraf çektirebilirse Allah’a namazlarını kılacağına dair söz vermesi anekdotunu paylaştı, durumun vahametini sergilemek adına.

Sunumun akabinde soru cevap bölümü ve kitapların imzalanması etkinliğine geçildi. Bu arada dernek tüzel kişiliği adına da bir teşekkür de konuşmacı ile beraber katılımcı bayanlara sunuldu ve program sona erdirildi.

Haksöz Haber



 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi