Çağdaş Firavunun sonuna doğru...

Mısır'da Müslüman Kardeşler Örgütü'nün anlattığı bir fıkra var ki, diktatörlerin nasıl bir psikoloji içinde olduğunu çok güzel ifade ediyor.

Bu fıkrayı yeniden anlatmamın tam zamanı...

Çağdaş Mısır Firavun'u Hüsnü Mübarek çevresindekilerden birisine sorar:

- Söyler misin ben mi büyüğüm yoksa Nasır mı büyük?

- Elbette siz büyüksünüz.

- Neden?

- Çünkü Nasır İsrail'den korkardı, siz korkmuyorsunuz.

- Peki söyle bakalım Enver Sedat mı büyük yoksa ben mi büyüğüm?

- Elbette siz büyüksünüz

- Neden?

- Çünkü Enver Sedat Müslüman Kardeşler Örgütü'nden korkardı siz korkmuyorsunuz?

Çağdaş Firavun bu cevaplarla iyice kabarır ve haddini aşarak su soruyu da sorar:

- Söyle bakalım ben mi büyüğüm yoksa Ömer mi büyük. (Hz. Ömer)

- Elbette siz büyüksünüz.

- Neden?

- Çünkü Ömer (Hz) Allah'tan korkardı, siz Allah'tan korkmuyorsunuz?

Bir diktatörü, çağdaş bir Firavun'u en iyi ifade edecek anlatım biçimi bu olsa gerek.

Diktatör Allah'tan korkmaz.

Onun için çok büyük zulümlere imza atar.

Keser, biçer, doğrar. Çünkü kendisinde bir tür rablık vehmeder.

Kendisi dışındaki herkes onun için vardır ve çok önemli değildir. Önemli olan kendi durumu, konumudur.

Şimdi...

Mısır'da son günlerde yaşanan halk ayaklanmaları Çağdaş Mısır Firavun'u Mübarek'i sallıyor.

Düştü düşecek... De acaba bundan sonraki hayatımı nerede nasıl yaşarım, nasıl geçiririm onun pazarlığı içinde olmalı...

Ülkedeki kaymak tabakanın kendi özel jetleri ile ülkeyi terk etmesi Mübarek'in de günlerinin sayılı olduğuna dair önemli bir gösterge.

Arap aleminin itibarlı gazetecilerinden Abdülbari Atvan, Mısır'ın bir fil olduğunu, ayağa kalktığında bütün bölgesini hareketlendireceğini söylüyor.

Çok doğru. 1979'da İran'da meydana gelen devrim Mısır'da olmuş olsaydı bugün bölgenin durumu çok daha farklı olurdu.

Mısır bugün ayağa kalkmaya çalışan bir fil gibi gerçekten.

80 milyonluk bir Müslüman ülke.

Bağımsızlığını kazandığı günden bu yana hep diktatörlerle yönetilen Mısır artık en şiddetli diktatörüne "Yeter" diyor.

Sokaklara çıkıyor ve haykırıyor. "Yeter be Mübarek" diyor.

Bu noktadan sonra halk için geri dönüş yok.

Eğer sokaklara çıkan insanlar geri çekilir ve Mübarek otoritesini yeniden kurarsa, buna izin verilirse o sokaklardaki her bir Mısırlı hiç kuşkunuz olmasın teker teker bulunup öldürülür.

Artık geri dönüş olmadığı açık.

Mısır diktatörünün düşmesi İslam dünyasını elbette derinden etkileyecek ama en çok da Filistin'i etkileyecek.

Ve tabii ki İsrail'i.

İşgal altındaki Filistin'in dünyaya açılan kapılarından birisi Mısır sınırında. Mübarek tıpkı bir İsrail lideriymiş gibi davranarak bu sınır kapısını kapalı tutuyor. Çok nadir zamanlarda açıyor, o da halkının ve İslam dünyasının tepkilerini azaltmak için.

Mısır'daki gelişmeler İsrail'in paçasını tutuşturmuşa benziyor.

Peki Mısır'da bundan sonra nasıl bir rejim olur?

Bu konuda şimdiden bir tahmin yapmak pek kolay olmamakla birlikte "Ne olursa olsun Firavun yönetiminden daha iyi olur" denilebilir.

Müslüman Kardeşler'in etkin olduğu ülkelerden biri de Suriye.

Suriye diktatörü Hafız Esad, şimdikinin babası, Suriye'de geçmişte Müslüman Kardeşler'i tanklarla ezmişti, uçaklarla bombalamıştı.

Beşar Esad sıranın kendisine geleceğini sezmiş olmalı ki, ülkesinde bir kısım rahatlamalara yol açacak düzenlemeler yapacağını açıklamış. Sivil toplum örgütlerinin örgütlenmesine izin verecekmiş, Basın kanunu çıkaracakmış, belediye seçimlerinin yapılmasına izin verecekmiş.

Ne büyük lütuf!

Bölgedeki asıl etki Türkiye'nin etkisidir.

Tayyip Erdoğan'ın İsrail'e "One Minute" çıkışını kimse göz ardı etmesin. Arap aleminde sokaklar dalgalanmaya o çıkıştan sonra başlamıştı.

Arap alemi değişsin, diktatörler yıkılsın.

Yeni bir dünya kurulsun ve Türkiye bu dünyanın lideri olsun...

Olacak tabii ki.

Elbette olacak, çok yakında göreceğiz inşallah.

BUGÜN