Çağdaş dünyada fakih sorunu

Serdar Demirel

Fıkıh, Kur’an ve Sünnet’te dağınık olarak vazedilmiş hükümleri bir usûl çerçevesinde çalışmayı ve soyut olan İslâmî öğretileri bir bütünlük içerisinde canlı hayata aktarmayı hedefleyen ilim dalıdır. Fakih ise, şer’î hükümleri delillerinden çıkarma yetkisi ve ilmine sahip olan kimsedir.

İslâmî ilimlerde uzman olmayanların biraraya getiremeyeceği hayata dair A’dan Z’ye hükümler bu ilim dalının imkânlarıyla Müslümanlara kolaylaştırılarak sunulur. Burada fakihler arasındaki ihtilafları unutuyor değiliz elbette. Ancak müktesebat ve akıl düzeyi, metod anlayışı farklı fakihlerin fıkıh sisteminin izin verdiği ölçüler içinde ihtilaf etmesi de bir zenginliktir. Ama en nihayetinde fakihin amacı yaşanan canlı hayatta muradı ilahinin nereye düştüğünü tesbit etmek gibi ulvî bir görevdir.

Fakih evvelemirde nasslara içkin olan anlamı ve anlamın delalet ettiği illeti tesbit eder. Tesbit ettiği hükmün illetini de aynı illeti taşıyan yeni hâdiselere uygular. Bu da karşı karşıya kaldığı meseleyi bağlamı içerisinde anlamayı ve Allah’ın (c.c) rızasının burada neye tekâbül ettiğini tesbit etmeyi gerektirir. Bu da şeriat ile hükmün tatbik edildiği vakanın bilgisini aynı anda zaruri kılmaktadır.

İslâm ilmî disiplinleri arasında değişkenlerle en irtibatlı ilim dalı, fıkıhtır. Bu yüzden statik değil, son derece dinamik gelişimci bir seyir izlemiştir tarih boyunca. Değişkenlere sabiteler perspektifinden yön vermek bu ilmin doğal görevi olduğundan statik olamazdı zaten, olduğunda ise aslî görevini yerine getiremezdi. İçtihad kapısı kapandı diyen bazı kesimlerin bile içtihada başvurmak zorunda kalması fıkhın bu dinamik özelliğindendir.

Fıkhın bu dinamik doğası, bugün, fakihin görevini son derece zorlaştırmaktadır. Zira, dün, hayat ağır işliyordu; sosyo-kültürel, sosyo-politik dinamikler daha çok sabit dengelere paralel cereyan ediyordu. Yönetim şekilleri, tarım ve hayvancılığa dayalı hayat tarzı, askerî yapılanmalar, bilimsel faaliyetler ağır işlediğinden canlı hayatı da ağır dönüştürüyordu. Bu da fakihin değişen hayatı daha rahat kavramasını ve çözümler geliştirmesini sağlıyordu.

Ancak son asırda hayat olağanüstü hızlanmış durumda. İlmî faaliyetlerden kültürel etkileşime kadar her şey müthiş bir hızla ilerliyor. Özellikle de son on yıllarda teknolojide yaşanan hızlı gelişmeler kültürel dönüşümü de çok hızlandırmış durumdadır. Keyfiyet ve kemmiyette yaşanan hızlı değişimi anlamak ve yönlendirmek düşünürleri, bilim adamlarını zorladığı gibi bittabi fakihi de zorlamaktadır.

Bu kadar hızlı değişim sürecinde fakihin karşılaştığı en önemli handikap ise, çağın ruhuna nüfuz edememesidir. Az sayıdaki ehil fakihi istisna tutarsak bu söylediğimiz bizim genel gözlemlerimize takılanlardır.

Elhak bugün çağdaş bilimsel disiplinler bireyleri aşan düzeyde dallanıp budaklanmıştır. Hiçbir beşer cinsinin gücü bütün farklı disiplinleri bilmeye yetmiyor. Buna rağmen fakihte olması gereken, çağın dünya görüşünü derinden fehmetmek, beslendiği felsefi yapıyı, hayatı nasıl ve hangi mekanizmalar üzerinden yönlendirdiğini iyi tesbit etmektir.

Ancak o zaman fakih, değişen dünyada değişmeyenleri savunduğu gibi değişenleri de hakkıyla tahlil etme ve çözümler getirme görevini yerine getirebilecektir. Bu hususa açıklık getirmeyi ileride ele alacağız inşaallah

YENİ AKİT