Çağaptay ile Çiçekin ortak noktası?

Abdulhamit Bilici

İçeride Türkiye'nin gerçek bir demokrasi haline gelmesinden korkanlar olduğu gibi, dışarıda da demokratik Türkiye'yi sakıncalı gören bir zümre var. Bu zümrenin en masumları, demokrat bir Türkiye'nin, Batı'nın kontrolünden çıkacağını düşünenler. Öngörülerine göre, böyle bir Türkiye daha muhafazakâr bir ülke olacak ve bilinen dış politikası değişecek.

Bu şekilde düşünenlerin gözünde en iyi Türkiye, çağdaş dünyanın standartlarına aykırı da olsa askerî vesayetle yönetilen Türkiye. Toplumun arzularını, ülkenin ve dünyanın geçirdiği değişimi göz ardı eden çevreler, bu perspektiflerini saklamıyor da.

Mesela, bir süre önce Le Monde Diplomatique'te yazan Avrupa Çalışmaları Merkezi Direktörü Avi Primor, Türkiye'de yaşanan demokratikleşmeden duyduğu üzüntüyü ifade etmiş ve arzuladığı Türkiye portresini çizmişti. Askerin siyaset üzerindeki etkisinin azalmasından duyduğu kaygıyı ifade eden Primor şöyle diyordu: "Osmanlı'nın son hayranları birçok kez nüfuz kazanmaya ve çağdaşlık ile laikliği engellemeye çalıştı. Ama her defasında bunlara haddini bildiren ordu oldu. Artık bu durum geçerli değildir... AB'nin baskısı altında, ordunun nüfuzu giderek kısıtlanmıştır... Militarizmin azalması ve İslamcılığın artmasıyla Türkiye giderek Avrupa'dan uzaklaşıyor."

Türkiye'nin AB istikametinde en yüksek performans gösterdiği bir dönemde bu endişelerin dile getirilmesi tuhaf değil mi? Yarı demokratik eski Türkiye'ye özlem duyanlar açıkça söylemese de bu düşüncelerinde etkili olan diğer faktörleri de unutmamalı.

Bunların başında da İslam korkusu ve İslam'ın demokrasiyle bağdaşmayacağı inancı geliyor. Onlara göre, Müslüman bir ülke olan Türkiye diğer ülkelere göre biraz modern ve biraz demokratikse, bunu askerin vesayetine borçlu. Demokrasi, insan hakları gibi değerler halka rağmen asker sayesinde var olmaktadır. İstediğiniz kadar, gerçekte halkın demokrasi istediğini ve bu arzusunun müdahalelerle hep sekteye uğratıldığını anlatın.

Son dönemde bu koronun Türk isimli solistleri arasında Soner Çağaptay başı çekiyor. Türkiye'nin demokratikleşme yönünde attığı her adım, Çağaptay'ın aynasına Türkiye'nin Batı'dan kopması, İslamlaşması olarak yansıyor. AB'nin 'bir demokratikleşme fırsatı' olarak gördüğü Ergenekon davası, ona göre 'çağdaş Türkiye'nin sonu'; AK Parti'nin muhaliflerini sindirme operasyonu ve Gülen'in orduyu sindirme komplosu.

Öyle görünüyor ki, Balyoz Darbe Planı çerçevesinde birçok generalin tutuklanması, Amerika'daki en İsrail yanlısı düşünce kuruluşlarından biri olan Washington Institute'un Türkiye Direktörü Çağaptay'ı alarma geçirmiş durumda. Foreign Policy ve Newsweek dergilerine kaleme aldığı yazılarda, darbe gözaltılarının arkasında gerçekte kimlerin olduğunu açıkladı ve faturayı AK Parti ile Gülen Hareketi'ne kesti. Hiçbir delile dayanmadan savcıları, hâkimleri, polisleri itham eden Çağaptay, tezini güçlendirmek için Gülen'in Refah Partisi'ne destek verdiği, aleyhine açılan davada yolsuzluk ithamının da bulunduğu gibi yalan yanlış bilgileri de kullandı. Kendince Türkiye'de 'cadı avı yapan ve masum komutanlara komplo kuranları' deşifre etti.

Halbuki Jandarma Kriminal'in raporundan sonra nihayet Genelkurmay da AK Parti ve Gülen Hareketi'ni bitirmeyi hedefleyen Dursun Çiçek imzalı belgenin gerçek olduğunu kabul etti. Gülen Hareketi'nin komplocu değil, en çirkin komploların kurbanı olduğu belgelenmiş ve Çağaptay'ın tezi çökmüş oldu. Bu durumda, ıslak imzalı belge ile sürekli AK Parti ve Gülen'e saldıran Çağaptay'ın hedefleri arasındaki paralelliği kim izah edecek? Yoksa Washington Enstitüsü Türkiye Programı da Erzincan gibi belgenin uygulama alanlarından biri mi? Çağaptay'ın tutumunda, Genelkurmay ile direktörlüğünü yaptığı birim arasında var olan ve subayların eğitimini öngören anlaşmanın etkisi var mı? Bu programa katılan isimlerden Tuğgeneral Bertan Nogaylaroğlu'nun, Anayasa Mahkemesi başkanına suikast, Taksim'e bomba gibi dehşet senaryolarının konuşulduğu ve AK Parti'ye yarayacağı için PKK'lıların teslimine itiraz edildiği Hudson toplantısına katılması tesadüf mü? Çağaptay'ın programına Genelkurmay her yıl ne kadar ödüyor? Çağaptay'ın komplolarına yer veren saygın medya kurumları hedef alınan masum insanlara karşı ne yapacak?

ZAMAN