ByLock Keşmekeşine Neşter Vurma Zamanı Gelmedi mi?

ByLock meselesiyle ilgili çelişkileri irdeleyen Avukat Ali Aktaş neden ByLock’a kesin delil muamelesi yapılamayacağını 3 yazıyla ortaya koyuyor.

Antalya barosu avukatlarından Avukat Ali Aktaş, ByLock kullandığı iddiasıyla on binlerce insanın mahkum ve mağdur edilmelerinin giderek tam bir tuzağa dönüştüğünü vurguluyor.

Gültekin Sincar’ın da avukatlığını üstlenen Ali Aktaş, ByLock’un iddia edildiği üzere örgüt üyeliğini gösteren kesin ve açık bir delil olarak görülemeyeceğini, teknik manada içerdiği pek çok çelişki nedeniyle hukuki delil sayılmasının neden mümkün olamayacağını farklı tarihlerde kaleme aldığı 3 yazıyla ortaya koyuyor.

*   *   *   *   *

BYLOCK KULLANMAK SUÇ DEĞİL. LAKİN BYLOCK İÇERİKLERİ GETİRTİLMEDEN CEZA VERİLMESİ SUÇ OLABİLİR. (23 MART 2017)

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan ve il savcılıklarına gönderilen “ByLock Uygulaması Teknik Raporu”na göre sadece ByLock kullanımının tespit edilmesinin suç sayılması mümkün değil.

Bu rapora göre ByLock “akıllı telefonlara yüklenen kritoplu bir haberleşme aracı” yani “mobil uygulama”. Dolayısıyla “Wifi’sinden-ADSL’sinden ByLock tespiti var” diyerek bir kişiyi bir gün bile içeride tutamazsınız. Zira rapor ByLock’un ancak taşınabilir cihazlarla kullanılabileceğini söylemektedir.

ByLock 2014 yılı başında Google Play’de kullanıma sunulmuş ticari bir ürün. Ayrıca o zaman Apple Store’da da var. Ayrıca buralardan yayından kaldırıldıktan sonra APK indirme sitelerinden indirilmeye devam edilmiş. Ve de böylece bu rapora göre APK indirme sitelerinden indirilerek kullanım da mümkün gözüküyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “ByLock Uygulaması Teknik Raporu”na göre ByLock, 2 versiyon halinde yayınlanmış. Dolayısıyla “1 serisi” ve “2 serisi” var imiş. 2 serisi ByLock++ olarak adlandırılmış olup -dikkat buyrun- “Google Play’dan kaldırılana kadar bu sürüm indirilmeye devam etmiş. ByLock 1.1.7 bu rapora göre Aralık 2014’te güncellendiğine göre “ByLock++” en azından 2015 yılı Ocak ayına kadar Google Play’dan indirilmeye devam etmiş.

Peki bu durumda 2014 yılında ByLock kullananlara içerikler örgüt üyeliğini ispatlamadığı sürece nasıl ceza vereceksiniz? WhatsApp’tan ne farkı var?

“ByLock Uygulaması Teknik Raporu”na göre bu iletişim sisteminin indirilme sayısı bir ihtimale göre 1 milyona ulaşmış. Uygulamanın 17.11.2014 tarihinde kadar rahatlıkla kullanıldığı, bu tarihten sonra ise IP engellemesi nedeniyle Ortadoğu kaynaklı IP’ler yönünden VPN ile kullanıldığı da bu raporda derc edilmiş. O halde bu tarihten önce -en kötü ihtimalle ülkemizde- ticari bir sürüm olarak kullanıldığı da bu raporla kabul edilmektedir. Yani diğer ticari iletişim programları gibi.

17.11.204’ten sonra VPN gerektiği dönemde ByLock yukarıdaki şemadaki gibi kullanılıyor. Yani burada da mobil cihaz gerekli. Bu durumda “wifi”, “adsl” yüzünden aylarca tutuklu kalanlardan af dilemeleri gerekiyor. Üstelik bu rapor ellerindeyken tuttular o insanları. Yazıktır.

Özetle şunu söylemek istiyorum;

1. ByLock kullanmak suç değildir.

2. ByLock tek başına silahlı terör örgütü üyeliğini ispatlamaya asla yetmez.

3. ByLock içerikleri gelmeden ceza vermek cinayetten farksızdır. Hukukun taammüden katlidir bu.

4. İçerikler “silahlı terör örgütü üyeliği”ni ispatlarsa ancak ceza verilebilir.

5. Cemaat=FETÖ, FETÖ=Cemaat demek doğru değildir. Nitekim aşağıda gördüğünüz iddianame de bir savcı tarafından hazırlanmış ve sayısız iddianamenin ön girişi olarak kullanılmıştır. Devlet kendi iddiasının ve tespitinin ardında durmalı ve her cemaat mensubunu örgütçü görmemelidir.

Son sözüm yargı mensuplarına;

Siyaset ile FETÖ arasında tost olan güzel ülkemizin habire yükseltilen hararetini düşürmek vazifesi üç erkten biri olan yargıdadır. Ülkemiz için bir sosyal travmaya dönüşen FETÖ Soruşturmalarının siyasetin baskısından kurtarılıp aklileştirilmesi ve hukuk içinde ve kanunlara uyularak tamamlanması gerekir.

“Basit şüphe”nin uzun tutukluluk ve sair hak ihlallerine yol açmasına artık göz yummayınız. Bir an evvel tahliye imkanı olanların tahliyesi ve de soruşturma dosyalarının ve dava dosyalarının hızlandırılması gerekmektedir.

Lütfen ülkemize merhamet ediniz. Bizim çayın taşı ile bizim çayın kuşlarını vurmayalım, insanlarımızı devlete-millete küstürmeyelim.

*   *   *   *   *

BYLOCK DELİLİ CİNNET HALESİNE DÖNÜŞMÜŞKEN ADALETİ BULMAMIZ MÜMKÜN MÜDÜR? (21 EYLÜL 2017)

Basına yansıdığına göre 110 bin civarında ByLock kulanıcısına ilaveten 30 bin civarında yeni bir liste daha Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmiş. Bu listenin mevcut ByLock içeriklerinde IP’si belirlenen ama kimliği belirlenemeyen kişilere ait olduğunu zannediyorum. Böylece takriben 140 bin kişilik kimliği belirli bir ByLock kullanıcısı oldu.

140 BİN SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ ÖYLE Mİ?

Basına yansıyan bilgilere göre PKK’nın militan sayısı maksimum 30.000. Bir başka bilgiye göre Türkiye sınırları içinde 1800-2200, Irak ve Suriye’de 3.000-3.500 civarında. PYD’nin militan sayısı ise 60.000 civarındaymış.

ByLock “silahlı örgüt delili” sayıldığı için FETÖ’nün militan sayısının en az 140 bin olduğunu mu söyleyeceğiz şimdi? FETÖ’den hemen her gün ilave olanları saymazsak 150.000 civarında sanık ve şüpheli soruşturma ve kovuşturma geçirmekte kabaca 50.000 civarında tutuklu var. Buna karşı Hz. Google’dan öğrendiğimize göre tutuklu PKK’lı sayısı 6 bin civarında.

Sizce bu karşılaştırma bile yaşanan cinnet tablosunun izahı değil midir?

Şimdi sağlıklı olarak; nefretten arınmış bir biçimde düşünelim.

PKK’nın kapısında T.C. MEB Kandil Eğitim Kurumları yazan okulları,

PKK’nın kapısında T.C. Kandilbank yazan finans kurumu,

PKK’nın kapısında T.C. Kandil-Sen yazan sendikası,

vb. vb. vb. yasal kurumları var mıydı?

PKK bir dönem “ne istedilerse verdik” denilen bir sivil toplum kuruluşu muydu? Elbette hayır!

Değildi ama bugün FETÖ denilen yapının her şeyi vardı ve başta devletin tepesi olmak üzere en aşağıdaki siyasilere kadar herkes “Cemaat” diyor başka bir şey demiyordu. Cemaatçiler de buna karşı iktidarı savunuyor ve hatta aynı ortamlarda AK Parti eleştirisi yaptığımız zaman Ak Partililerden daha fanatik biçimde bize cevap veriyorlardı.

Böyle bir ortamda köyden çıkan bir genç polis olmak için en kestirme yol olarak kendisine kontenjan verilmiş “iktidarın Muhterem Fethullah Gülen Hoca’sı”na ve onun kurduğu kurumlara koşuyordu. Oraya girince de sohbet, himmet ve nihayet ByLock ile buluşuyor ve 2016 Temmuz’unda kendisinin dahli ve haberinin bile olmadığı ve hatta polis olarak direnerek mücadele ettiği bir darbe sonrası “sohbet, himmet ve ByLock” nedeniyle ihraç ediliyordu.

Gülen Cemaati iktidardan gördüğü yardımlarla belki 10 kat büyüdü. Bu arada 2010 sonrası (Tahminime göre Türkiye-İran-Brezilya Nükleer Yakıt Takas Anlaşması sonrasında ABD talimatlı olarak ya da ABD’ye yaranmak için) siyasi iktidarla ters düşmeye başladı.

Emre Uslu gibi kalemlerin o dönemlerde yazdıklarından açık ve net biçimde anladığımıza göre İran, İsrail ve AB Politikaları konusunda ayrışan Cemaat ve AK Parti masa altından birbirine vurmaya başladılar. Kamuoyunun (hem Cemaat hem de Ak Parti tabanının) görmediği bu vuruşma 7 Şubat MİT Krizi ile örtülü olarak devam ettikten sonra 17/25 Aralık ile devam etti. Nihayet darbe teşebbüsü aşamasına kadar gelindi.

Bu siyasi tahliller uzun uzadıya yapılabilir ama konumuz bu değil.

Konumuz FETÖ Soruşturmaları ile ortaya çıkan fotoğrafın tahlilidir.

Maalesef bu soruşturma süreçlerinde banka, sendika, dernek, vakıf, yurt, sendika gibi yasal kurumlar “örgüt delili” olarak kullanıldı. ByLock’u olmadığı halde tutuklanan ve de hala tutuklu olan insanlar var. Başlı başına büyük bir cinnet olan bu durumun darbe teşebbüsü sonrası kritik süreçte kendini savunmaya geçen korunma refleksi ile ilk başlarda izah edilebilecekse de şimdilerde kabulü mümkün olmayan bir duruma dönüşmüştür.

Cemaat kanallarının 18.10.2015’te DİJİTÜRK Platformundan çıkartılmasından sonra bu platforma olan aboneliğin iptal edilmesini bile “örgütsel tavır” olarak değerlendiren siyasi ve yargısal irade anayasal ve yasal bir hakkı bile silahlı örgüt üyeliğinin delili saymakta ve dava dosyalarından DİJİTÜRK’e sanıkların aboneliklerini iptal ettirip ettirmediğini sormaktadır.

Öncelikle yasal kurum veya kuruluşlara müntesip olmanın örgüt delili olmaması gerektiğini ifade etmemiz gerekiyor. Bu kurum ve kuruluşlar “açık kapı” politikası ile çalıştıkları için tüm kamuoyuna açık yerlerdir. Örgüt delili olabilmeleri akla, mantığa ve hukuka aykırıdır.

Bu gerekçelerle verilen tutuklama kararlarına son verilmeli, tutuklu olanlar da tahliye edilmelidir. İnsanlar kendilerine yakın hissettikleri bir bankanın batmaması (el konulmaması) için hesaplarında para artışına ya da yeni hesap açmak hakkına sahiptirler.

Bir kere silahlı örgüt üyeliği suçunun işlenebilmesi için üye olduğu söylenen kişinin silahlı bir örgütün var olduğunu bilmesi ve o örgüte bilerek üye olması gerekir. Bu insanların kâhir ekseriyeti “cemaat” adı altında bir sosyal yapıya müntesip olmak şuur ve iradesiyle hareket etmişlerdir. Bu çoğunlukta “silahlı örgüt üyeliği” suçunun manevi unsuru yoktur.

Bu durum ByLock için de geçerlidir. İçeriklerden de anlıyoruz ki bu iletişim programı çoğunluğu sıradan cemaat üyelerine yüklenen ve rüya, menkıbe, cemaatten haberler, motivasyon içerikli mesajlar ve abartılı ve kutsiyet yüklenmiş cemaat anlatımı gibi hususlar içermektedir.

Bu durumda bizce ByLock “Cemaat-Hükümet çatışması” sırasında FETÖ yapısının insan malzemesi olan Cemaat tabanına yönelik bir propaganda aparatıdır.

Yukarıdaki çizimden de anlaşılacağı üzere dava dosyalarına gelen içeriklerden de çıkartabildiğimize göre ByLock hem ve özellikle geniş cemaat tabanı, hem bu yapının gerek cemaat kısmında kalan ve gerekse PDY yapısındaki memurları tarafından kullanılmıştır. FETÖ diyebileceğimiz örgütsel hiyerarşik bütünde ByLock’a çok az rastlıyoruz.

Gelinen aşamada ByLock’un tek başına silahlı örgüt üyeliğine delil sayılarak savcıların ceza istediğine şahit oluyoruz.

Böylece yukarıdaki anlatımdan da görülebileceği üzere çoğunluğu “ibadet kısmı” denilebilecek cemaat tabanını cezalandırma yolu açılmıştır.

Bunun ciddi bir hata olacağını görmekteyiz.

ÇÖZÜM NEDİR?

ByLock içerikleri her sanık için ayrı ayrı incelenmeli; silahlı örgüt üyeliğine dair maddi bir delilin olup olmadığı incelenmelidir. İçerikler rüya, menkıbe, cemaatten haberler, motivasyon içerikli mesajlar ve abartılı ve kutsiyet yüklenmiş cemaat anlatımı gibi hususlar ise bu şahıs yönünden örgüt üyeliğinin manevi unsuru gerçekleşmediğinden bahisle tahliye ve beraat kararı verilmelidir.

Nitekim TCK mimarı diye andığımız Ceza Hukuku Profesörü İzzet Özgenç hoca Yargıtay 16. CD’sinin “ByLock kararı” diye bilinen kararında da yazıldığı üzere şunu demektedir;

Biz yıllar yılı “Cemaat kadrolaşma tanrısına tapıyor, sonra da beraber Vaşington tanrısına tapıyorsunuz” diye siyasi eleştiri yaparken her iki taraf da bizi “nifak çıkartmakla” suçluyordu. Cemaatçilere 2. Murad ile Hacı Bayram-ı Veli arasındaki mektup kıssasını örnek gösterip “devlete bu kadar hırs etmeyin yoksa devlet size bir gün mektup yazar” derken bizi kaale almıyorlardı. Hocalarını ve usullerini eleştirdiğimiz için 10 yıldan beri bana selam vermeyen arkadaşım var benim.

Geldiğimiz aşama bizi haklı çıkardı ama keşke haklı olmasaydık.

Şimdi bize ve adalet sahibi insanlara düşen şey; ortaya çıkan tahribatın sona erdirilmesidir. Bunun yolu hukuk ve adalettir. Aşırılıklara karşı tarafları uyarmaktır. Ülkemizi savunmaktır. Her iki tarafın da hatasını yüzüne söylemektir. Kitabın ortasından konuşmaktır.

Bizim çayın taşı ile bizim kuşun vurulduğu ve sosyolojik tahribatın üretildiği bu sürecin aklîleşmesi gerekmektedir. Cemaat, PDY, FETÖ arasında fark gözetilmeyen (söylenen ama uygulanmayan) bu sürecin hukuki zemine kavuşması gerekmektedir. “Günahı vebali MİT’in boynuna” diyen hakim-savcı sınıfıyla bu adalet sağlanamaz. Siyasi iradenin bu konuda yeni bir teze ihtiyacı vardır. Delillerin yeniden nitelendirilmesine ihtiyaç vardır.

(NOT: ByLock tespiti ile ihraç edilmiş ve de hapis yatanlar içinde hatalı IP tespiti ile (birkaç IP bağlantısı nedeniyle) mağdur edilmiş bir kitle de var. Onların durumu herkesten kötü. Cemaatle falan ilgisi olmayan başkaca sıfır kritere sahip bu grubun sorunu bile çözülemedi. Hükumetin bu feryatlara kulak vermesi gerekmektedir.)

*   *   *   *   *

BYLOCK İÇERİĞİNDE GELEN LOG KAYITLARI İLE BTK IP VERİLERİ KARŞILAŞTIRMASINDAN ORTAYA NASIL BİR CİNNET TABLOSU ÇIKAR (23 EYLÜL 2017)

TK Karşı IP Bilgileri ve ByLock mesajlaşma gün ve saatleri ile LOG kayıtlarının gün ve saatleri arasında bir karşılaştırma yaptığımız zaman ciddi çelişkiler ve imkansızlıklarla karşılaşıyoruz. Tıpkı bu dosyada daha evvel bilirkişi raporu almak durumunda kalınan WEB baz ile Telefon Görüşmesi baz istasyonlarındaki olağanüstü mesafe ve zaman farkında olduğu gibi.

Evvela şu tespiti yapalım:

a. BTK IP bilgilerine göre Ali Bylock’a 10.01.2015 ile 03.02.2016 tarihleri arasında 455 kez IP bağlantısı verisi ile bağlanmış gözüküyor,

b. ByLock içeriğindeki log kayıtlarına göre ise; 15.05.2015 ile 17.02.2016 tarihleri arasında 144 kez. Bunun 40’ı da ByLock login (oturum açma) loğudur.

c. Bu durumda BTK verilerine göre ByLock içeriğinde gelen ilk log kayıtlarından 4 ay önce ByLock IP’sine bağlantı gözüküyor. Son IP bağlantısı 03.02.2016’da olduğuna içeriğe göre son log tarihi olan 17.02.2016 tarihi arasında da 14 günlük bir fazlalık vardır.

BYLOCK İÇERİK-SAAT-BTK IP VERİLERİ KARŞILAŞTIRMASI

1. ByLock içeriğine göre; 20.08.2015 Saat 19.53’te 35512 nolu ID’den mesaj aldığı ve bu mesajı 22.08.2015 Saat:02.26’da okuduğu yazılıysa da BTK’dan gelen IP kayıtlarına göre 01.08.2015 ile 28.08.2015 tarihine kadar ByLock IP’sine bağlantı gerçekleştirmemiştir. Yani Ali’nin bu mesajı almış ve okumuş olması mümkün değildir.

2. ByLock içeriğine göre; Musa, Ali’ye 06.01.2016 saat: 08.26’da mesaj göndermiş Ali de bu mesajı 23.42’de okumuş gözükse de BTK’dan gelen IP kayıtlarına göre bu tarihte Ali’nin ByLock’a bağlanması söz konusu değildir.

3. ByLock içeriğine göre; Ali, Musa’ya 06.01.2016 saat: 17.47’de “abi çok kez denedim indirdim ancak yükle dediğim zaman yüklenemedi deyip uyarı veriyor yükleme ekranını kapatıyor” şeklinde mesaj göndermiş Musa da bu mesajı 04.51’de okumuş gözükse de BTK’dan gelen IP kayıtlarına göre bu tarihte Ali’nin ByLock’a bağlanması söz konusu değildir.

4. IP kayıtlarına göre en son bağlantılar 30.09.2015 saat:12.15 (İstanbul Saadetdere baz istasyonu) ve sonrasında ise tek defa olmak ve sonrasında hiç olmamak üzere 03.02.2016 saat:17.30 (Kültür Mahallesi Sanlı Pansiyon baz istasyonu) bağlantısıdır. Bu tarihten sonra Ali’nin ByLock’a başka bir bağlantısı gözükmemektedir.

5. Yine içeriğe göre 27.01.2016, 02.02.2016, 13.02.2016, 16.02.2016 ve 18.02.2016 tarihlerinde yazışma varsa da BTK IP bilgilerine göre Ali bu tarihlere ByLock’a bağlanmamıştır.

6. ByLock içeriğine göre; 03.02.2016 tarihinde 17.23 ve 17.24 saatlerinde mesaj attığı, 19.11 ve 19.12 saatlerinde mesaj aldığı gözüküyorsa da BTK IP Kayıtlarına göre 03.02.2016 tarihinde ByLock IP’sine saat:17.30’da yapılan tek bağlantıdan başka bağlantı yoktur. Bu duruma göre Ali, 17.30’dan önceki -gönderdiği gözüken- 2 mesajı atmamıştır. Aynı gün kendisine gönderilen 2 mesajı ise 04.02.2016 tarih ve Sabah Saat: 04.21’de okuduğu gözüküyorsa da BTK IP verilerine göre en son bağlantı 03.02.2016 tarih ve 17.30 saati olduğu için bu da imkansızdır.

7. BTI IP Kayıtlarına göre son bağlantı 03.02.2016 saat:17.30 olduğuna göre ByLock içeriklerine göre; 13.12.2016, 16.02.2016, 17.02.2016 ve 18.02.2016 tarihlerinde gözüken mesaj alma bağlantılarının Ali tarafından yapılması imkansızdır.

BYLOCK LOG KAYITLARI İLE BTK IP KAYITLARI KARŞILAŞTIRMASI

8. Log kayıtlarına göre 15.5.2015’te 08.12, 08.14, 08.15 saatlerinde 5 bağlantı vardır. BTK IP bilgilerine göre ise 09.32.12 ile 09.33.57 saat/dk/sn arasında 11 bağlantı vardır.

9. BTK kayıtlarına göre 02.06.2015 ile 18.06.2015 arasında 102 IP bağlantısı var ama ByLock log kayıtlarına göre bu bağlantı SIFIR (hiç yok)

10. Log Kayıtlarına göre 18.06.2015’te 2 kayıt var. BTK’ya göre tek kayıt. BTK’daki bağlantı 00.55’te gözüktüğü halde LOG kayıtlarına göre bu iki bağlantı 15.55’te.

11. BTK kayıtlarına göre 19.06.2015 ile 21.06.2015 arasındaki 24 IP bağlantısı LOG kayıtlarında yok, yani LOG kayıtlarına göre bu tarihlerde bağlantı yok.

12. BTK kayıtlarına göre 21.06.2015’te 01.01 ile 11.48 arasında 17 kez bağlantı gözükmesine rağmen LOG kayıtlarına göre bu tarihte 03.51, 10.36 ve 12.24 saatlerinde 6 adet bağlantı var.

13. LOG kayıtlarına göre 23.06.2015’te 2 bağlantı gözükmesine rağmen BTK kayıtlarına göre bu tarihte bağlantı yok.

14. BTK kayıtlarına göre 26.6.2015’te 4 kayıt varken LOG kayıtlarına göre bu tarihte bağlantı yok.

15. BTK kayıtlarına göre 01.7.2015’te 5 kayıt varken LOG kayıtlarına göre hiç yok.

16. BTK kayıtlarına göre 05.7.2015’te 11 bağlantı varken LOG kayıtlarına göre hiç yok.

17. LOG kayıtlarına göre 07.7.2015 tarihinde 2 kayıt varken BTK kayıtlarına göre hiç yok.

18. LOG kayıtlarına göre 13.07.2015’te 2 kayıt varken BTK kayıtlarına göre yok.

19. LOG kayıtlarına göre 20.07.2015’te 2 kayıt varken BTK verilerine göre yok.

20. LOG kayıtlarına göre 03.02.2016’da 5 kayıt varken BTK verilerine göre 1 kayıt var.

21. LOG kayıtlarına göre 04.02.2016 ile 17.02.2016 arasında 2 kayıt varken BTK verilerine göre HİÇ kayıt yok. Çünkü son IP bağlantısı 03.02.2016 tarihinde 1 kez.

Bu çelişkilerin bu şekilde birkaç sayfa daha uzatılması mümkündür. Şimdi bu çerçevede BTK verilerinin tanrısal bir gerçeklik içermediği ortaya çıktığına göre veya ByLock içeriğindeki LOG kayıtları kesin bir gerçeği yansıtmadığı açıkça ortaya çıktığına göre ByLock kesin delildir demeniz mümkün müdür?

AVEA’nın da kabul ettiği (bu dosyaya gelen müzekkere cevabına göre) “IP çakışması” çerçevesinde hiç ByLock kullanıcısı olmadığı halde kullandı gözükenlerle ilgili bir çözüm bile üretilememişken (5-7-20 IP bağlantısı ile ByLock’cu ilan edilenler) az IP verisi ve az ByLock içeriği gelenlerle ilgili sorun nasıl çözülecektir?

Bunun tek bir yolu vardır.

ByLock verilerine tanrısal bir gerçeklik izafe edip ByLock’a şablon delil muamelesi yapmamak.

Cemaat içinde 2014 yazından sonra herkese ByLock yükleten iradenin saldırgan bir biçimde 2015 sonunda bile (Eagle’a geçmeyi konuştukları ve birbirlerine Eagle User ID’si verdikleri dönemde) sohbete gelenlere ısrarla ByLock yükleyenlerin size nasıl bir tuzak kurduklarını hala görmeyecek misiniz?

İlk duruşmadan beri söylediğimizi tekrar edelim; ByLock cemaat içi haberleşme-propaganda aparatıdır. Cemaat-Hükümet çatışması sırasında tabanlarını kaybetmek istemeyenlerin sohbete gelip giden cemaat tabanını din, hurafeler, meczupça hikayeler, kutsiyet yükledikleri cemaat ve Gülen anlatımları üzerinden tabanı (ibadet kesimini) aldatmaya devam ettikleri bir aparattır bu.

Siz de Bylcok=silahlı terör örgütü delili diyerek aslında bu ibadet kesimini hedef almış oluyorsunuz.

Hala akletmeyecek misiniz?

İçerik incelemesi yaparak her sanık bakımından ByLock’un silahlı örgüt üyeliğine delil olup olmayacağını ayrı ayrı irdelemek ve orada suçun manevi unsurunun varlığı aramak gerekirken şablon delil görerek her ByLock kullanıcısına 6 yıl 3 ay hapis cezası vererek bir cinnet halesi ördüğünüzü görmelisiniz.

Hukuk Haberleri

Gazze eylemlerine hakaret eden Fatih Altaylı hapis cezası aldı
Sinan Ateş cinayeti davasında gerekçeli karar açıklandı
Mülakat sistemi yeni mağdurlar üretmeye devam ediyor: Yazılıda rekor kırdı, mülakatta yok sayıldı!
Bu ne acele! Suriyeli muhacirlere aile hekimliği uygulaması sonlandırılıyor
Cumaya giden işçisini ekmeğinden eden işveren müstehakını buldu