Bush, Iraklıların pabuçlarıyla ve tekmeleriyle Bağdat’tan kovulup da Afganistan’a geçtikten sonra “umarım başıma bir şey gelmez” deme ihtiyacı duydu. Demek ki artık gittiği yerde kendini hiç güvende hissedemeyecek.
Irak’taki kukla rejimle imzaladığı Güvenlik Anlaşması’na biraz erken güvenmiş olmalı ki başkanlık koltuğunu terk etmeden bu ülkeye bir ziyaret düzenledi. Oysa anne ve babaları katledip çocukları yetim bırakan, çocukları katledip annelere feryad ü figan ettiren Amerika’dan ve onun başkanından işbirlikçi yalakaların dışında bütün Iraklılar nefret ediyordu. Güvenlik Anlaşması da Bush’a güvenlik sağlayamamıştı. Dolayısıyla atılan ayakkabılar oldukça anlamlıydı. Bu ayakkabılar ona, kukla rejimlerle kaç tane güvenlik anlaşması imzalarsa imzalasın, ABD’nin kendini Irak’ta güvende hissedemeyeceğini, Iraklının fırsatını bulduğunda onun tepesine bir şey fırlatacağını ifade ediyordu.
Belki de o televizyon muhabirinin arzusu, yağdırdığı bombalarla yüz binlerce Iraklıyı katleden katil Bush’un kafasına birkaç kurşun sıkmaktı. Ama silahını sokma imkânı yoktu. En azından ayakkabılarını sokabildi ve onları değerlendirdi. Şu var ki katil Bush’un kafasına birkaç kurşun sıksaydı, belki insanlık bir eli kanlı canavardan kurtulmuş olacaktı; ama medya bu kez Bush’u kahraman yapacaktı. Ayakkabıların fırlatılmasıyla Bush’un zelilliği ispat edildi, muhabir Muntazar ez-Zeydi bütün ezilen toplumlar nazarında kahraman oldu. Yani böylesi çok daha mükemmel oldu.
“Bu sana veda öpücüğü köpek Bush!” ifadesi Başkan Bush’a galiba iltifat gibi gelmişti. Tepesine fırlatılan ayakkabılar karşısındaki tutumu, “bu kış gününde sıcak yağmur da nereden yağıyor” diyenin tutumuna benziyordu. Gülümsemesi bunu gösteriyordu. Galiba hadiseyi geçiştirmek için başka bir seçeneği de yoktu.
Bush’un tepesine arka arkaya pabuçların fırlatıldığı an tarihe geçti. Artık dünya onu bu manzarayla tanıyacak. Bush’la ilgili haberlerin birçoğunda o anın fotoğrafı kullanılacak. Bir de “Köpek Bush!” adıyla tarihe geçti. Bilirsiniz köpeklerin pabuca özel bir ilgisi vardır. Bush’a da hem pabuç fırlatılması hem de “köpek” diye hitap edilmesi birbirini tekit eder.
Bush’un ve benzeri katillerin korunması için tedbirlerin bundan sonra daha da artırılacağı kesin. Ama ne kadar tedbir alınsa da onlar yine kendilerini güvende hissedemeyecekler. Gazetecilere diyelim ki basın toplantılarında ayakkabı çıkarma zorunluluğu getirildi ve hepsi yalın ayak girdi. Fotoğraf makinelerini ve kameralarını da dışarıda bırakmaları şart koşulamaz her halde. O zaman basın toplantısına katılmalarının bir anlamı kalmayacak. Biri de kalkar kocaman bir kamerayı fırlatır. Bir de isabet ederse, kafada büyük çatlak meydana gelebilir. Beyinleri zaten çatlak, kafatasları da çatladı mı kafaları artık iyice işe yaramaz hale gelecektir. Bu arada bozuk profesyonel kameraların atılmamasını öneriyoruz. Bush, Rice ve Olmert gibi katillerin basın toplantılarında işe yarayabilir.
Bu durum karşısında her halde ya basın toplantıları için “akredite gazeteci” uygulaması getirecekler, ya da konuşma kürsüsünün önüne ayakkabı geçirmez bir cam koyacaklar. Yine de biz akıl vermiş olmayalım. Bakarsın başka basın toplantılarında da Zeydi gibi kahraman gazeteciler çıkabilir.
Irak’ta bazıları Bush’un ayağını öperken bazıları başına ayakkabı atıyor. Bu durumda hangisi Irak halkının onurunu temsil edebilir?
Bağdat’ta yaşanan olay şeytan taşlamanın tam da müşahhaslaşmış şeklidir. Üstelik büyük şeytanı! Bu bana Mina’da müşahede ettiğim olayları bir kez daha hatırlattı. Bazıları şeytan taşlama mekânlarında eteklerindeki taşları bitirdikten sonra hızlarını alamıyor, ayaklarından terlikleri çıkarıp fırlatıyorlardı ve ben bunu garipsiyordum. Iraklı muhabir de eteğine veya çantasına taş doldurup içeri sokamayınca ayağından ayakkabılarını çıkarıp büyük şeytanın tepesine fırlattı. Hedef tam isabet etmediyse de maksat hâsıl oldu. Demek ki ayakkabı atmanın provasını yapmaya da ihtiyaç varmış.
Afganistan’ın yüz karası başkanı Karzai, Bush’a madalya takmış. Bize göre ona ayakkabı fırlatan Zeydi, Karzai’ye göre ise hızlı refleksle Zeydi’nin pabuçlarından kurtulmayı başaran Bush kahraman oldu. Karzai kendi kahramanına madalyasını taktı. Biz de Zeydi’nin bir an önce serbest bırakılmasını sağlamalı ve kendi kahramanımıza kocaman bir madalya takmalıyız.
Şimdilik kafana sadece ayakkabı atabildik ey Bush! Çünkü elimizden gelen buydu. Ama kafana ayağımızla basacağımız günler de uzak değildir. Bunca insanımızı katlettin! Bütün bu cinayetlerin yanına kalacağını mı sanıyorsun?
VAKİT