Aylardır ‘görüş’e kapalı bulunan Öcalan’ı, Kurban Bayramı günlerinde kardeşinin ziyaret etmesine izin verilmiş.. O da görüşmeden sonra medya mensublarına yaptığı açıklamada ağabeyinin, ‘mevcud durumun devam etmesini’ istediğini duyurmuş..
‘Mevcud durumun devamı..’ (!?)
Ne niyetine yerseniz onun tadını verdiği söylenen muz misali..
***
HDP’liler hemen, ‘Hükûmet’in savaş tamtamları çaldığı bir sırada, Öcalan’ın, barış’ın kurulması için nasıl da büyük düşündüğü’ne dair laflar etmeye, nutuklar üretmeye tekrar başladılar, herkesi ahmak yerine koyarcasına.. Halbuki aynaya bakmaları yeterli idi.
***
‘Mevcud durum devam etsin!’ demek, -kimse kimseyi enayi yerine koymaya kalkışmasın-, ‘terör eylemleri bütün boyutlarıyla devam etsin..’ mânâsındadır da..
Onun neticesi de; ‘Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!..’dir.
***
Bu gerçeği hâlâ görmek istemiyenler, konuları çarpıtarak, başkalarını ideolojik çarpıklık ve savrulmalara uğramakla ve kendileri gibi düşünmeyenleri, ‘devlet tapıcısı olmak’la suçlamaktalar.
Halbuki, kişinin kendi doğrularına aykırı gördüğü devlet ve rejim yapılanmasını eleştirmesi ve onun ıslahı için kanunlar içinde kalarak mücadele etmesi ile silahlı mücadeleye girilmesi arasındaki farkın görülmesi gerekir. Ve en kötü bir yönetim mekanizması bile, terör ve anarşiden iyidir.
***
Öcalan’ın kardeşi, ağabeyine ‘teröristbaşı’ denilmesinden, rahatsız olduklarını da ifade etmiş, bu nitelemeye son verilmesini istemiş..
İyi de, dünyanın en kanlı terör örgütlerinden birisi olan PKK’nın kurucusu ve yönlendiricisi olan ve her sözünün yorumlanması için HDP’lileri yarışa süren bir kişi için başka ne denilebilir ki?
***
Şu örneklere bakar mısınız?
HDP m.vekili SS. Önder, Öcalan’ın kardeşinin ağzından aktarılan ‘mevcud durum devam etsin..’ şeklindeki lafını barış çağrısı olarak niteliyor ve ‘Son bir yıl içerisinde sivil siyaset aktörlerinin verdiği demeçlerdeki ruhsuzluğa bakın, bir de Sayın Öcalan’ın verdiği mesajın içeriğine bakın.. Aradaki fark hemen kendisini belli ediyor. ...Biz heyet olarak dilimizi barışa açan bir noktadan kullanmaya çalışıyoruz ve bunu da Öcalan’dan öğrendik’ diyor. Ve kendisi de bir siyaset aktörü olarak ne kadar boş konuştuğunu böylece ortaya koymuş ve itiraf etmiş oluyor. Çünkü ortada doğru-dürüst, ne demek istediği açık bir söz bile yok.. Ama, o ‘mevcud durum devam etsin..’ şeklindeki muğlak içerikli lafı bile en yaldızlı şekilde yorumlayabilmiş.. Büyük tulûat san’atçısı Dümbüllü bile bu kadar parlak yorumlar yapamazdı.
***
Terör örgütleriyle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle yönetimleri ‘kayyum’lara devredilen belediyeler konusunda, -1970’li yıllardaki marksist örgütlerden birinin lideri olan- E. Kürkçü isimli HDP m.vekili de halkın kendisini savunmak için harekete geçmesi çağrısında bulunuyor. Ne de olsa, Amerikan B. Elçisi de bu el koymalar ve kayyûm’a devretmelerden dolayı endişelendiklerini söyledi ya; kaçırılır mı o fırsat..
(Bu arada, sözleri Türkiye’de büyük protestolarla karşılanan Amerikan Elçisi’nin, Amerikan Hükûmeti’nce, ‘Bizim görüşlerimizdir ve aynen benimsiyoruz..’ şeklinde desteklenişini de hatırlayalım.)
HDP eşbaşkanı S. Demirtaş’ın ise, ‘Türkiye’ye uluslararası bir müdahaleyi nasıl temin edebiliriz?’ hesabında olduğu görülüyor.. Ne de olsa, Batı medya organlarında, ‘Türkiye’de kürd halkına ağır baskılar uygulandığı’ iddiası sık sık tekrarlanıp bir diktatör heykeli yontuluyor.
***
PKK’nın Suriye uzantısı ‘PYD’ de elinde bulundurduğu bölgelerin elinden çıkmasını engellemek için, o yörelere Amerikan bayrağı çekiyor?
PKK’nın, Kuzey Irak’daki Kandil Dağı’na karargâh kuran savaş baronlarını, orada Bağdad Hükûmeti ve Erbil’deki Barzanî Hükümeti değil, bizzat Amerikan Hükûmeti’nin tuttuğu bilinmiyor mu?
***
Bütün bunlar, müslüman kürd halkının haklarını korumak için, öyle mi!?