Büyük Felaket’in 65. Yıl Dönümünde

Ahmet Varol

İngiliz işgal güçleri tarafından korunan siyonist terör örgütlerinin 14 Mayıs 1948’de, tek çatı altında birleşerek “İsrail” adında devlet kurduklarını ilan etmeleri üzerine başlatılan ırkçı katliamlar ve tehcir sekiz yüz bin civarında Filistinliyi yurdunu terke zorladı. Fakat uluslararası zulüm ve haksızlıkları meşrulaştırma teşkilatı olarak çalışan BM, daha önce terör örgütü saydığı silahlı siyonist örgütlerin ilan ettiği devleti hemen bir gün sonra yani 15 Mayıs 1948’de resmen tanıdı ve üyeliğe kabul etmeyi kararlaştırdı. Üstelik özel mülkiyetlerin yüzde doksandan fazlasının Filistinlilere ait olduğu Filistin topraklarının % 57’sini işgalci siyonistlere veren paylaştırma yaptı. Filistinliler bu olayı “Nekbe” yani “Büyük Felaket” olarak adlandırıyorlar.

Ben de Nekbe’nin 65. yıl dönümü münasebetiyle Filistin’i bir başka açıdan tanıtmayı amaçlayan bir çalışma hazırladım, Allah’ın izniyle.

Filistin denince ya işgalcilerin saldırıları, katliamları, yıkımları veya orada haklarına sahip çıkmak ve varlıklarını sürdürmek için direnenlerin mücadeleleri akla gelir. Dolayısıyla haberler yahut görüntüler de bu olayları yansıtıyor.

Nekbe’nin altmış beşinci yıl dönümü münasebetiyle hazırladığım ve “100 Karede Filistin” adını verdiğim yeni çalışmada İslâm’ın bu kutsal ve tarihî zenginlikler hazinesi beldesini gözlere hitap edecek bir şekilde tanıtmaya çalıştım.

Bu çalışmada öncelikle Filistin’in bir bütün olduğu, 1948’de işgal edilmiş kısmının da Filistin olduğu ilkesini zihinlere işlemeyi amaçladığımı vurgulamak istiyorum. O yüzden çalışmamızda özellikle “Filistin Bir Bütündür” sloganını her karede kullandım. Dolayısıyla bu ilkeden hareketle çalışmamızda Kudüs’ten ve el-Halil’den başlayarak Filistin’in gerek 1948’de ve gerekse 1967’de işgal edilmiş beldelerinden farklı şehirleri hem tarihi zenginlikleriyle hem de bugünkü manzaralarıyla tanıtmaya çalışıyoruz.

Kullandığım fotoğraflar, Filistin’in tanıtımı amacıyla daha önce gerçekleştirilmiş gönüllü çalışmalardan derlediğim ve şahsıma ait olmayan fotoğraflardır. Ancak Filistin’in tanıtımı amacıyla gerçekleştirilecek sosyal faaliyetlerde de kullanılabilmesi için özellikle kaliteli fotoğraflara ulaşmaya çalıştığımı söylemeliyim.

Ancak tanıtım çalışmamızdaki kareler sadece fotoğraflardan oluşmuyor. Filistin ve siyonist işgal gerçeğini dikkatlere sunmak amacıyla bilgilendirici nitelikte kısa ve özlü tanıtımlara da yer verdim. Bu tanıtımlar tamamen şahsıma aittir.

Bu çalışmamızı Filistin’i bir de binlerce yıl geçmişten izler taşıyan ve İslâmî kimliğinden asla vazgeçmemekte ısrarlı vizyonuyla tanıtmak için bir şeyler yapmak isteyenlerin değerlendirebilmeleri için kişisel web sitemize de (www.vahdet.info.tr) yükledik, Allah’ın izniyle. Bu sitemizin ana sayfasından ulaşmanız mümkün olacaktır.

Suriye’de Baas zulmünün her gün yüzlerce insanı yok edip ülkeyi adeta tamamen harabeye çevirmeyi amaçlayan korkunç saldırılarını sürdürmesi doğal olarak bütün dikkatleri üzerine çektiği için gündemdeki diğer bazı önemli gelişmeler gölgede kalıyor. Bu da birtakım karanlık hesapları için fırsat kollayan tehlikeli güçlerin önünü açıyor.

Son günlerde Myanmar canavarları Arakan’daki Müslümanları tamamen yurtlarından atma çabalarını artırırken siyonist işgalcinin Mescidi Aksa’yla ilgili planlarını hayata geçirme konusunda iyice arsızlaşmasında ve kırmızı çizgiyi tamamen aşmasında da oluşan bu ortamın önemli rolü olduğunu söylemek mümkündür. İşgalciler daha önce el-Halil’deki Hz. İbrahim Camisi’nde oynadıkları oyunun aynısını bu günlerde Mescidi Aksa’da oynayabilmek için yoğun çaba içine girdiler. Onun için bu kutsal mabedi ya zaman veya mekân yönünden yahudilerle paylaştırmak için tehlikeli girişimlerde bulunuyorlar.

İşgalcilere bu fırsatın verilmesi tüm dünya Müslümanları açısından büyük ayıp ve emanetin korunması konusunda ciddi bir ihmal olacaktır.

Baas zulmünün hedefindeki mazlum ve mağdur kardeşlerimizi elbette ihmal etmemeli, özellikle de onların yalnızlaştırılması için çalışan karanlık odaklara karşı uyanık ve dikkatli olmalıyız. Fakat bu konudaki hassasiyet ümmetin büyük bir duyarlılıkla sahip çıkması ve koruması gereken Mescidi Aksa konusunda ihmale ve duyarsızlığa da neden olmamalı.

YENİ AKİT