Haiti'de meydana gelen depremden sonra ortaya çıkan manzaralar kalbimi kanatıyor dersem inanın.
Nedir o görüntüler öyle!
Cesetlerden dağlar meydana gelmiş.
Mesela düşünün, Beyazıt Meydanı gibi bir meydan ceset dolu. Hem de üst üste yığılmış insanlar...
Kadınlar, çocuklar, adamlar...
500 bin ölüden söz ediliyor. Kim bilir kaç Beyazıt Meydanı ceset dolu oluyor. 500 bin kişiyi üst üste yığsan öyle orta büyüklükte bir dağ meydana gelir.
Yüz binlerce insanın cesedi sokaklarda orada, burada. Yarısı hâlâ toprağın altında, yarısı toprağın üzerinde.
Gelen haberler öyle bir çaresizlikten bahsediyor ki, bunu anlayabiliyorum.
Çünkü ben 1999 Marmara depremini Yalova'da yaşadım.
Depremin insanı içine soktuğu çaresizlik gibi çaresizlik olduğunu düşünmüyorum.
Yani hiçbir şey sizi bir deprem kadar çaresiz kılamaz.
Çünkü kaçacak hiçbir yeriniz yoktur.
Yer sallanmaktadır.
Dengeniz allak bullak olmuştur.
Size hiç kimse yardım edemez.
Çünkü herkes kendi derdine düşmüştür.
Bir tür küçük kıyamet manzarası.
Öyle inanırım ki, kainatın sahibi bu kainatta kimseyi başıboş bırakmamıştır.
Siz kendinize malik değilsiniz. Size verilen cüzi irade ile yaptıklarınız, yapmadıklarınız ahirinizi belirler.
Yoldan çıktığınız süreçte başınıza gelenlerin Allah'tan olduğunu bilmeliyiz.
Allah size zulmetmez. Siz kendinize zulmedersiniz!
Yoldan çıkmasak da başınıza bir şeyler gelebilir. Bunu da Allah'tan bilmeliyiz.
Başımıza gelenler faydamıza ya da zararımıza olabilir. Hikmetini anlamayabiliriz. Ama nereden geldiğini biliriz.
Allah, her an ve her yerde bizi görmektedir. Gizli açık her şeyimize nigehbandır.
Bir yerde toplu işlenen cinayetlere toplum olarak tövbe edilmezse o bölge halkının başına bir kısım felaketler geldiğini Kuran bize söylemekte.
Geçmiş kavimlerin başlarına gelen felaketlere bu açıdan bakıldığında konu daha iyi anlaşılıyor.
Gelecekte bu çağda yaşanan felaketler kim bilir nasıl anılacak?
Marmara depremi için kim bilir neler söylenecek?
Haiti felaketi hakkında, Endonezya depremi ve tsunamisi hakkında...
Haiti pek bildiğimiz bir ülke değil.
Ama ülkenin temel bilinen gerçeği halkının çoğunluğunun büyücülükle uğraşmasıdır.
Halkın dini bir tür Voodoo (Vudu) dinidir. Bir tür animizm.
Voodoo inancı Haiti'nin ulusal dinidir.
Haiti'de yasayan zencilerin büyük çoğunluğu satanist ayinleri yapar, insan kurban eder, büyü işleri ile geçimlerini sağlarlar.
Büyü ve uyuşturucu işi bir arada gider.
Bir olay meydana geldiğinde biz insanlar elbette bu olaydaki maksad-ı ilahiyi bilemeyiz. Buna imkan yok.
Ancak Haiti'deki gibi, Endonezya'daki gibi büyük felaketler bizlere olayın tıpkı Kuran'da anlatılan geçmiş kavimlerin başına gelmiş büyük felaketleri hatırlatıyor.
Bazı semtlerde, bazı bölgelerde ve bazı ülkelerde yaşayan insanların yaşantı biçimi ilâhî gayrete dokununca, o insanlara musibet indirir.
Bu musibet bazıları için bir ceza, bazılarının günahlarının kefareti, af olmalarına vesile, bazılarının da derecelerinin yükselmesine ve sevaplarının artmasına sebep olur.
Ancak musibet umumî olarak iner. Ondan herkes etkilenir. Bu konuda Kur'an-ı Kerim şöyle der:
"Bir de öyle bir musibetten korkun ki; o, yalnız içinizde zulmedenlere isabet etmez (bu belâ başkalarına da geçer, umumî olur.) Bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir."(Enfal Süresi 25)
Biz bilmeyiz, elbette her şeyin doğrusunu Allah bilir.
Her şey ama her şey takdir-i ilahidir.
BUGÜN