Bütün Malzemeleri Yalan

Ahmet Varol

Özgürlük Filosu Gazetecileri sadece ülkelerinin siyonist korsanlar karşısında kendilerine sahip çıkmamasından ve gasp edilen araçlarının geri alınması için herhangi bir girişimde bulunmamalarından değil aynı zamanda saldırıya uğramaktan şikâyetçi idiler.

Filoda mesleki görevlerini yerine getirmek için bulunmuş olmalarına rağmen ülkelerine döndüklerinde siyonist lobilerin ve onların güdümündeki medyanın hedefi olduklarını, filoda gazeteci değil aktivist olarak bulunmakla itham edildiklerini hatta teröre destek vermekle ve teröristlikle suçlandıklarını dile getirdiler.
Özgürlük Filosu’nda bulunan medya mensuplarının Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen toplantıda yaptıkları konuşmalarda ülkelerine döndükleri zaman başlarına gelenlerle ilgili anlattıkları Batı’daki “basın özgürlüğü” iddiasının tamamen yalan, aldatmaca ve göz boyamadan ibaret olduğunu, onun da ötesinde Batı medyasının uluslararası siyonizmin güdümünde olduğunu gösteriyordu. Bu konuda Özgürlük Filosu Medyası ekibi içinde yer alan bir Alman film yapımcısının dile getirdiği husus oldukça düşündürücüydü. Bu kişi ülkesine döndükten sonra medya organlarında siyonist korsanların baskınıyla ilgili haber ve yorumları takip ettiğini sonra eleştirel yazıları İsrail’in Haaretz gazetesinde çıkan eleştirilerle kıyasladığını ve Haaretz’teki eleştirel yazıların sayısının daha çok, sergilediği tavrın da daha cesaretli olduğunu görünce şaşırdığını ifade etti.
Batılı gazetecilerin üzerinde durduğu en önemli husus ise bizim de daha önce dikkat çektiğimiz yalancılık, Siyonist korsanların ve işbirlikçi medyanın yürüttüğü propaganda da kullanılan malzemelerin hep yalanlardan oluşmasıydı. Çünkü doğrular lehlerine konuşmuyordu. İşin ilginç yanı kullandıkları yalanların çoğunun akla yatkın bile olmamasıydı. Tıpkı bizi kaçırdıkları sıra bize karşı kullandıkları yalanlar gibi.
İtalyan gazeteci Manolo Lupichini’nin başından geçen bir hadiseyi burada da aktarmak istiyorum. Filo mensupları içinde İsrail zindanlarından en son çıkarılan kişi olduğunu söyleyen Lupichini, korsanların birkaç kez kendisine telefon görüşmesi imkânı tanıyacakları sözü verdikleri halde bu sözlerini yerine getirmediklerini söyledi. Son olarak Ben Gurion Havaalanı’na getirildiğinde bu sözlerini hatırlatması üzerine “Bu havaalanında telefon yok” cevabı verdiklerini söyleyen Lupichini “Bana daha mantıklı bir mazeret bulmalarını arzu ederdim” dedi. Gerçi onların böyle bir mazeret ileri sürerken muhataplarıyla dalga geçtikleri açık. Ama korsanlar lazerli otomatik silahlarla, gaz bombalarıyla ve hücum botlarıyla saldırıya geçerken ekmek bıçaklarını, kebapların pişirilmesinde kullanılan şişleri, tornavidaları ve güverte korkuluklarından sökülen demirleri onlara karşı kullanılan silahlar diye sergileyen siyonist medya da toplumun muhakeme gücüyle, aklıyla ve algılama kabiliyetiyle dalga geçmiyor mu? Sahilden 75 mil ötede, uluslararası sularda her taraftan askerî botlarla ve helikopterlerle sıkıştırılan bir gemiye saldırıya geçilmesinin, dokuz insanın katledilmesinin, 54 insanın yaralanmasının ve 700 insanın kaçırılmasının “haklı” gösterilmesi için “ilk ateş edenler gemidekilerdi” yalanına başvurulması da insanların akıl ve muhakeme kabiliyetleriyle alay etmek değil midir?
Batılı gazeteciler ülkelerindeki medya organlarının kendilerinin bizzat şahit oldukları gerçeklere sansür uygularken siyonist korsanların servis ettiği yalanlara itibar etmesinden muzdarip idiler. Bu yalanların insanların akıl ve muhakeme gücünü hafife alan nitelikte saçmalıklardan ibaret olmasına rağmen.
Güney Kore asıllı ABD vatandaşı olan Iara Lee’nin konuştuklarından burada özetle de olsa söz etmeden geçemeyeceğim. Siyonist korsanların bütün engellemelerine rağmen çektiği video görüntülerini çıkarmayı başaran ve onları BM Gazeteciler Derneği’nde seyrettirerek korsanların yalanlarını yüzlerine çarpmak suretiyle bir gazetecilik kahramanlığı gerçekleştiren Iara Lee toplantıda İHH ile ilgili sorulara cevap vermesiyle dikkat çekti. Bayan Lee, İHH’yı Özgürlük Filosu öncesinde tanımadığını söylerken gayet gerçekçiydi ve kimseden bir şey saklamıyordu. Ama “Dikkat edin bu İHH siyasi bir örgüt de olabilir!” uyarısında bulunmayarak Batı’daki medyanın İHH’ya yönelttiği suçlamaların tamamen haksız, kasıtlı ve siyonist korsanları temize çıkarma amacına yönelik tutarsız iddialardan ibaret olduğunu dile getiriyordu. Müslüman olmadığı halde adeta bir Müslüman duyarlılığıyla konuşarak İslâm’ın insanî yardımda dinî ayrım yapmadığına dikkat çekiyor, İHH’nın da 120 ülkeye yardım götürürken yardım alacakların dinî kimliklerine bakmaksızın hiçbir ayrım yapmadığına şahit olduğunu, Filistin’e yardımının da tamamen insanî amaçlı olduğunu vurguluyordu. Tebrikler sana Iara! Bunları Pensilvanya’ya gidip oradakilere de anlatırsan ikinci bir kahramanlık gerçekleştirmiş olacaksın.

VAKİT