"Önce inkâr, sonra aşağılama evrelerini yaşayacaklar; ardından en kötüsü gelecek: Ağır ağır çöken bir umutsuzluk" demiştim dünkü yazımda ve şöyle devam etmiştim:
"Ortaya saçılan bunca yolsuzluğa rağmen bu defa da olmadıysa bundan sonra hiç olmaz" karamsarlığı... "Biz asla çoğunluk olamayacağız ve ebediyen bidon kafalıların seçtikleri bir yönetim altında yaşamaya mahkum olacağız' umutsuzluğu... Demokrasiye karşı umutsuzluk... Ülkesinden umut kesme, halkından umut kesme ve 'başka çareler' aramaya yöneliş..."
Üçüncü evreye sandığımdan da çabuk atladılar.
Birgün Gazetesi dün "Bütün diktatörler sokakta devrilirler" manşetiyle çıktı!
Bütün sol partilerin yetkililerinden görüş almışlar. Sonucu da şöyle toparlamışlar: "Ülkenin muhalefet potansiyeli ve haziran birikiminin sandık üzerinden değerlendirilmesi doğru değil. Bütün rezillikleriyle ortada duran bu iktidarın hakkından haziran geldi, yine haziranın birikimlerini büyüterek ve geliştirerek bunu yeniden hep birlikte başarabiliriz."
Gördüğünüz gibi, buldukları çare de hiç orijinal değil: Gezi'yi canlandırarak iktidarı sokakta yıkmak... Yani, daha iki gün önce nüfusun yüzde 90'ının sandığa gidip, sandığa gidenlerin yüzde 45'inin iktidara güvenoyunu yenilediği bir ülkede 5-10 bin kişiyi (100 bin olsa ne olur ki) Taksim'e toplayıp iktidar yıkmak!
Malum, "Tek Yol Devrim" sloganının günümüzdeki versiyonu "Tek Yol Gezi" oldu artık ve zamane solcuları, en az 68'lerde o sloganı atan anne babaları kadar aymaz, onlar kadar gerçeklerden kopuk oldukları için aynı çıkmaz "yol"dan medet umabiliyorlar.
Hani bir şey olacağı yok da...
Marjinal bir gazetenin attığı bir manşeti bu sütuna taşıdığıma bakılıp bu tehdidi ciddiye aldığımın sanılmasını istemem.
Türkiye'nin bölük pörçük sol örgütlerinin topu bir araya gelse, bırakın iktidarı devirmeyi, yerinden bile kıpırdatamayacaklarını bilmek için fazla bir siyasi öngörüye gerek yok.
Ben sadece, bu tip kışkırtıcı çağrıları fırsat bilerek, "sokak"ı yeni keşfetmiş naif gençlere biraz nasihat etmek istiyorum. Şu son dönemde bolca rastladığımız Gezi güzellemelerinin etkisiyle, heyecanı ve romantizmi "sokak"ta bulmaya, yalnızlığını orada gidermeye, aidiyet duygusunu orada tatmin etmeye çalışan; bir işe yaradığını hissetmeye aç naif gençlere, sokakların hangi şartlarda demokrasi, hangi şartlarda antidemokrasi ürettiğini hatırlatma sorumluluğu duyuyorum kendimde.
Hani, bir şey olacağı yok ya, diyelim ki oldu; diyelim ki iktidarı sokakta yıkmayı becerdiler.
Çok iyi bilin ki, onun yerine kurabilecekleri rejim sadece diktatörlüktür. Sokak, diktatörlükten başka iktidar çıkaramaz. Çünkü daha en baştan, halkın yüzde 45'ini karşısına almıştır. Yüzde 45'in iradesinin yerine sokağa çıkan birkaç yüz bin kişinin iradesini koymuştur ve kazaen iktidarı düşürüp yerine geçecek olsa -en azından- o yüzde 45'i ezmek zorundadır.
Seçim kapısı açık olduğu sürece
İktidarlar elbette hata yaparlar, hatta yoldan çıkabilirler. Böyle zamanlarda kitleler sokaklara çıkarlar elbette ama yönetenleri uyarmak için, mesaj vermek için, taleplerini duyurmak için... İktidar değiştirmek için değil!
Sokak gösterileri uyarı misyonunu aşıp iktidar düşürme yöntemi haline geldiği anda demokratik karakterini de kaybeder; zorbalığa dönüşür ve darbecilikten bir farkı kalmaz. Zira iktidarın sokak tarafından belirlenmesiyle ordu gücü tarafından belirlenmesi arasında özde bir fark yoktur. Darbeci, elinin altındaki birkaç yüz bin silahlı güce dayanarak tehdit eder seçilmiş siyasetçiyi. Sokak da özünde aynı şeyi sokağa döktüğü birkaç yüz bin kişiyle yapar. Sonuçta her ikisi de kaba güçtür; her ikisinde de çoğunluk iradesi dikkate alınmaz. Dolayısıyla her ikisi de gayrimeşrudur ve diktatörlük üretir.
Özgür seçimlerin olduğu, yani iktidarın seçim yoluyla el değiştirmesinin önünün açık olduğu hiçbir ülkede sokakların iktidar belirlemeye kalkması kabul edilemez. Demokrasiye inanan hiç kimse böyle bir şeyi savunamaz. Sokak ayaklanması yoluyla iktidar değişikliği ancak serbest seçim yolunun kapalı olduğu ülkelerde başvurulması zorunlu bir yöntem halini alabilir.
O da ancak mevcut iktidarın düşürülmesinden hemen sonra serbest seçim yapıldığı takdirde meşruiyet kazanabilir.
Bugün