Suriye devriminin odağındaki en tartışmalı isimlerden birisi Muhammed Said Ramazan el Buti’dir. Türkiye’de hatırı sayılır bir dost çevresi ve sempati halesi bulunan Buti, yolların ayrılış noktasında bulunuyor.
Bana öyle geliyor ki, iyi niyetle saflığı birbirine karıştırıyor. Siyasi bilgileri eski ve arkaik. Elbette yapıcı bir siyasi duruşu var. Lakin bu yapıcı duruş yapıcılığını ancak dinamizm zemininde muhafaza edebilir. Statik hale geldiğinde ise yapıcılık yıkıcılık anlamını kazanır. Buti’nin yapıcılığı da statik bir eksene kilitlenmiş durumda. Bundan dolayı istikrar adına yanlış bir zemini savunuyor. Lakin bu zeminde zaman zaman doğru duruşlar da sergiliyor. Bu duruşlardan birisi Suriye askrerlerinden halkın üzerine ateş açmamasını istemesidir. Öl ama öldürme demesidir. Bu önemli bir ayrıntıdır. Bu fetvayı yayınlayan sitelerden birisi İsmail Yaşa’nın omuz verdiği Nebeonline sitesi olmuştur. Buti hakkındaki eleştiriler iki noktada yoğunlaşıyor. Bunlardan birisi, İslami kesimlerin kusurları üzerinden gayri İslami olan rejimlere malzeme çıkarması veya mazeret üretmesi. Ya da siyasi duruşunu tam olarak ayarlayamamasıdır. İslami kesimler kusurdan hali değiller lakin sürekli olarak onlara karşı muhalif bir duruş sergilemek de isabetli sayılamaz. Kaldı ki, Suriye’deki halk devrimi tamamen İslami kesimlere mal edilemez. Tamamen spontane gelişmekte olan halk hareketidir ve fıtridir. Buti hakkında eleştirilerin odaklandığı ikinci nokta ise cihad meselesidir. Cihad kitabında bu ilkeyi tefrit çizgisinde algıladığı noktasında eleştirilere maruz kaldı. Bu iki mülahaza hanesinin dışında Buti’nin esasen fıkhi ve akaidi duruş zeminini eleştirenler de var. Hatta bu mesele üzerinden bu fıkhi ve akaidi duruşunu hesaplaşma zeminine çekmek isteyenler bulunuyor. Ben bu ‘kimi selefi meşrep çevreleri’ mütecaviz olarak görüyorum. Halbuki, Buti tasavvufu tasvip etmekle birlikte Şeyh Muhammed Hamid gibi günümüzde olgun şeyhlerin nadir olduğunu ya da hiç hükmünde kaldığını savunmaktadır. İkinci olarak, aynen Selefiler gibi Hallac noktasında gayet müteşerri bir duruş sergilemiştir. Hatta kimi batini sufiler bu noktada ona saldırıyorlar. Kimi selefiler, kendisine Tasavvuf, Eş’ari ve Şafii zemininde ve üçgeninde saldırmaktadır. Bu, durumdan vazife çıkarmak ve üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir.
¥
Buti, Antalya’daki muhaliflerin buluşmasını eleştirdi. Zerrece katılmıyorum. Lakin Antalya’da eleştirdikleri kimseler kendisine insaf ediyorlardı. Bunlardan birisi Esat rejimi nezdinde Buti’nin bazı girişimlerini anlattı ve paylaştı. Bunlardan birisi gençliğimde muayene olduğum digerkamlığın çağdaş örneği ve mücessem hali olan Türkmen asıllı Salih Hoca’dır. Baba Esat döneminde cezaevinden çıkmasında katkıları olmuştur. Kemal Hoca’nın kardeşi olan Salih Hoca’nın hapisten çıkarılması elbette ki şahsi bir meseledir. Lakin son fetvası yani askerlerin sivil halka ateş açmaması yönündeki fetvası Buti’nin siyasi çizgisinde samimiyetini ortaya koyan bir göstergedir. Bu samimiyet yer yer durumu yanlış okuduğu, kavradığı ve yanlış tavırlar geliştirdiği gerçeğini ortadan kaldırmaz. Buna rağmen haklı olduğu noktalarda insaf etmekle yükümlüyüz. Toptancı yaklaşımlar adaletsizliği beslemektedir. Buti’yi bu siyasi meselelerde doktrinel vizyonla eleştirenler toptancılığa düşüyorlar. Bu ise insaf sınırlarını zorluyor.
¥
Muhammed Ramazan El-Buti, Nesim Eş-Şam sitesinde yayınlanan 5 Haziran 2011 tarihli ve 13060 nolu fetvada, komutanları tarafından göstericileri öldürmeye zorlanan bir askerin sorusunu cevaplarken, askere komutanın emrini yerine getirmemesi gerektiğini tembih ediyor. Suriye ordusunda asker olduğunu söyleyen kişi, Buti’ye sorusunda şöyle tevcih ediyor: “Faziletli Şeyhim! Ben Suriye ordusunda askerim. Buradaki bazı kişilerle anlaşmazlığa düştük. Bizden sorumlu subay bize göstericileri gerçek kurşunla vurmamızı emrederse emrini yerine getirelim mi yoksa getirmeyelim mi? Bilmelisiniz ki, biz göstericileri vurmazsak, kesinlikle öldürüleceğiz. Nasıl davranacağımızı bilmek için şer’i bir cevap istiyoruz. Hepimiz sizin ilminize güveniyoruz. En kısa zamanda cevap vermenizi istirham ediyoruz. Teşekkürler.” Muhammed Said Ramazan El-Buti ise Suriyeli askerin bu sorusuna şu cevabı veriyor: “Fıkıh alimleri, haksız yere adam öldürmeye zorlanan kişinin, isteğini yerine getirmemesi halinde öldürüleceğini bilse dahi kendisini buna zorlayan kişinin istediğini yapmasını caiz görmemişlerdir. Çünkü her iki cinayet de aynı derecede yanlıştır. Öldürmeye zorlanan kişinin kendi hayatını kendisi gibi suçsuz başka bir kişinin hayatından üstün görmesi caiz değildir.”
YENİ AKİT