İstanbul’un mutena semtlerinden olan Pendik’te Green Park Oteli’nde yapılan Suriye Kurtuluş Konferansı sonuç bildirgesinde şayi bir hata veya bir galat-i meşhur düzeltildi. Son sıralarda ikide bir Esat rejiminin yasallığını kaybettiği vurgulanıyor.
Lakin Pendik’te şu soru ortaya atıldı: Esasen Esat rejiminin baştan beri yasallığı var mıydı ki, kaybetsin? Oybirliğiyle bu soruya şu cevap verildi: Esat’lar hiçbir gün yasallık kesp etmediler ki, kaybetsinler. Esat rejimi baştan beri darbeyle iktidara gelmiş ve mütegallibe bir iktidardır. Mütegallibe olması ona meşruiyet sağlar mı? Mütegallibe açısından yırttığını söyleyelim! Peki! meşruiyeti için diğer alanlarda aranan gerekli kriterlere ve referanslara sahip midir? Değildir. Lakin ilk günden itibaren Şia onu tezkiye etmiştir. Suriye anayasasına göre devlet başkanı Müslüman olmalıdır. 1971 yılında Hafız Esat’ın bu yönden ehliyeti ve pozisyonu gündeme geldiğinde onun ilk imdadına yetişen Kayıp (o sıralarda görünen ve hazır) İmam Musa Sadr olmuştur. Esat’lar hanedanına meşruiyet yolunu ilk açan Fransızlar, ardından da bazı Şii ulema olmuştur. İbni Teymiyye’nin hilafına Şii ulema siyaseten Esat’ların lehinde fetva vermişlerdir. Bugün de Beşşar’ın batini rejimi görüldüğü gibi halkına karşı İran’a dayanmaktadır. Bu gerçek giderek daha belirgin hale gelmekte ve iki rejim siyam ikizleri görüntüsü vermektedir.
Suriyelilerin ilk günden beri meşruiyet halesini ve şalını kaldırdıkları Esat’lar rejimi Buti nazarında hangi kritere göre meşrudur? Buti görebildiğim kadarıyla meşruiyeti sadece fitne hadislerine dayandırıyor. Rejimin meşruiyetini değil halkın pasifizmini tartışıyor. Pasifizm üzerinden sonuca ve hükme gidiyor. Halbuki, kendisi de biliyor ki usulde ihbari metinler değil inşai metinler esas alınır ve onlar ahkama medardır. Bu yönüyle Buti Huccetiyecilere veya İhbarilere ve bir yönüyle dini anlayış açısından Ahmedinejad’ın dini anlayışına benzemektedir.
*
İbni Abidin, devrim fetvası verirken maalesef Buti karşı fetvalardan birisini vermiş ve bu fetvası Karakuşi özellikler taşımıştır. Esat’ların meşruiyetini sorgulayacağı yerde devrimcilerin meşruiyetini sorgulamaktadır! Hem de hoyratça ve en kaba şekliyle. Hatta inanılacak gibi değil. Bu günlerde Suriye’de binlerce kişi hapse atılmakta ve sorgulamadan ve işkenceden geçirilmektedir. Sayıları kimi muhaliflere göre 80 bini geçmiştir. Kimileri ise mübalağasız bir biçimde bu rakamın on binleri bulduğunu söylemektedir. Şu sıralarda iki Suriyeli ile karşılaştığınızda muhakkak ki onları aralarında yeni şehit kafilelerinden bahsederken bulacaksınız! Sohbetlerinin ana ekseni şehitler ve yeni şehitler kervanına katılanlardır. Buti’ye fetva soran bir genç gözaltına alınanlara (haşa ki): Allah’ın Beşşar Esat değil mi? (http://www.dd-sunnah.net/records/view/id/3962/) şeklinde tarizde bulunulduğunu aktarıyor ve bu sözü söyleyenlerin şer’i hükmünü ve durumunu soruyor. Esat’ın dayandığı Nuseyri taifesinin özellikle kutsal değerlere karşı ağızlarının çok bozuk olduğu bilinir. Bu taifenin Hazreti Ali’ye uluhiyet isnat ettiği mezhepler tarihçiler arasında çok kabul gören bir gerçektir. Nuseyri taifesinin dini inançlarıyla ilgili bütün kitaplarda bu mesele mufassal bir şekilde işlenir. Kur’an dışında kutsal kitapları olduğu da bilinir. Bu anlamda onlar ‘Aliallahiler’ olarak bilinen taifeye dahildirler. Kimi Baascıların gözünde, Baas dini temsil ederken Baas’ın başındaki Esat ailesi ise dini liderliği ve kutsal kişiyi temsil etmektedir. Yani Baas ve liderleri, seküler bir din haline gelmiştir. Dünden tek farkları budur. Her neyse!
*
Lakin en acısı Buti’nin bu soruya karşı verdiği cevaptır. Bırakın bir alimi, normal bir vatandaşın bile bu cevabı vermekten sakınması gerekir. Buti’nin karşı devrim fetvası şudur: “Sen bana sonuç üzerinden hüküm soruyorsun. Neden sebebe temas etmiyorsun? Sence bu tutukluların kovuşturmaya ve küfür kelimesini dinlemeye maruz kalmasının nedeni nedir? Nedeni, çıktığı gösteriler ve attığı çekil sloganları ve sövgü sözleri değil midir? Öyleyse bana neden sebebini ve hükmünü sormuyorsun da sonucunu ve hükmünü soruyorsun? Bu gibi fitne pozisyonlarında Peygamberimizin ümmetine irşadı şu olmuştur: Aleyke bihassati nefsike. Fitne günlerinde kendi işine bak. Afakta kendini dağıtma!” Peki! Buti bu nasihatı neden kendisine uygulamıyor ve pasif tutum takınmıyor da aktif bir surette rejimi kurtarmanın yollarını arıyor? Neden hiç gereği yokken rejimin dini avukatı kesiliyor? Buti neden kendine bakmıyor da rejime bakıyor! Doğrusu Buti ne dediğini ve ne söylediğini bilmiyor. İlmini bağlamının dışında kullanıyor. Bilgisi ve ilmi zihni gelişimine katkı sağlamamış. Yazık ki çok yazık
YENİ AKİT