Bazı dost çevreler Buti’nin hal ve harekatını ve rejimle münasebetini müspet harekete yoruyor. Ne rejimin ne de muhaliflerin yanında yer aldığını ve tarafsız bölgede kaldığını ileri sürüyorlar. Oysa bazı tarafsızlıklar müspet, bazı tarafsızlıklar dengeye ve denkleme göre menfi addedilir. Bu anlamda anti şiddet taraftarı olan Cevdet Said tam ortada duruyor. Tarafsızlık belki bir anlamda onunkine denebilir. Lakin bu keskin süreçte ortada duranların tamamı Esat yanlısı da sayılabilir. Tarafsızlık kategorisinin ikinci şıkkında Cevdet Said ekolünden Halis Çelebi yer almaktadır. Halis Çelebi Esat’a kesin karşı ve muhalefete kesin taraftardır. Bununla birlikte muhalefetin silah kullanmasına, yöntemi gereği baştan beri karşı çıkmıştır. Bu tarafsız bölgede Halis Çelebi ile Buti’yi aynı görme ve mukayese etme imkanı var mıdır? Öldürülmesini şiddetle karşı çıksa bile Halis Çelebi, Buti’nin tutumuna baştan beri karşıdır. Buti’nin konumu kasıtlı veya kasıtsız yanlış değerlendiriliyor. Buti, takdim edilmeye çalışıldığı gibi tarafsız değildi. Statükodan yanaydı. Elbette buna dair bazı gerekçeleri vardı. Hama’daki gibi kan akmasının önüne geçmek istiyordu. Lakin karşıtlarına göre rejime kredi açarak kan akmasını temin etmiş ya da ziyadeleştirmiştir. Gösterilerle de olsa rejimin çekilmesi ve yıkılması taleplerini fitne olarak değerlendiriyordu. Buti fitne hadisleri üzerinden giderek istibdadı meşrulaştırmıştır. Bediüzzaman’ın mesleğinde ise böyle bir şey yok. Buti, kanlı süreçte rejimi meşrulaştıracak seçimlere katılımı desteklemiş ve bilvesile rejimin bu yolla konsolide edilmesine çanak tutmuştur. Kriz sürecinde insanları, Beşşar rejiminin teskin ve aldatma planları sonucu icra edilen baştan savma meclis seçimlerine katılmaya çağırıyor ve tek kelime ile şunu söylüyordu: Leyse bilimkan ahsene mimma kan. Yani bundan daha iyisi yok. Bu vakıa diliyle Baas’ın sloganını tekrarlamaktır: Sonsuza dek Eset. El Esed ile’l ebed!
¥
Geleceğin geçmişten kötü olacağını kim bilebilir ki? Bu şahidi; gaibe kıyas etmektir ki, yanlış olur. Bunu neye dayanarak söylüyor? Allah ahirzamanda İslam’ın ikinci bir fütuhatını vaat etmiyor mu? Lakin Buti ve komplo yatkınları ‘leyse bilimkan ahsene mimma kan’ diyorlar. Bu fitne hadisleri üzerinden müjde hadislerini tekzip etmektir. Aynı zamanda müjde hadislerini de kabul ederek aslında kendilerini nakzediyorlar. Gelenin gideni aratacağını bu kadar kesinlikte nereden biliyorlar? Ben de diyorum ki, yeni olaylar Mesih’in nüzul ve tecellesinin alamet ve ayak izleridir. Sizin kötümserliğiniz kadar benim iyimserliğim neden meşru olmasın? Yöntem meselesi ise ayrı. Şam rejimi silah kullanmadan indi de halk silah kullanmakta diretti mi?
¥
Devrimi ve sürecine karşı çıkanların tamamı geleceğin önünü tıkamaya çalışıyor ve gerekçeleri de geleceğin geçmişten daha kötü olacağına dair tasavvurlarıdır. Halbuki hüküm tasavvura dayanamaz. Yoksa sonsuz hüküm ortaya çıkar. Burada kesinlikle siyasi natüralizm kokusu var. Dünyayı Allah çekip çeviriyor ve sosyal değişimler buhranlı ve siyasi dönüşümler de lihikmetin kanlı oluyor. Buti’nin dediği gibi, bu kanlı süreç Batılıların mühendisliklerin ürünü değil, aksine sevk-i ilahinin bir neticesidir. Mevlana, Moğollarla ilgili komplo iddialarının gırla gittiği bir sırada şunu söyleyecektir: Biz Moğollara değil onları yaratana tapınıyoruz! Aksini savunmak, geleceğin ve bilgisinin tekelinde olduğunu iddia etmektir. Allah’tan başka kim bunu bilebilir? Buti’nin yaptığı müspet hareket olarak takdim edilebilir mi? Buna hiçbir şekilde mesağ yoktur. Bu müspet hareket değil, müspet hareketin tevilidir, kendine göre yorumudur. Müspet hareket statik değildir. Konumdan konuma değişir. İki modern ekolden hem Müslüman Kardeşler hem de Risale-i Nur müspet hareketi esas alır ve yöntem ve irşat usulü olarak benimser. Bununla birlikte Müslüman Kardeşlerin müspet hareket düsturu devrime katılmalarını engellememiştir. Buti anlayışı ise karşı çıkmasını gerektirmiştir. Hangisi doğru? Buti müspet hareket iddia ettiği için müspet hareket etmiş mi oluyor? Buti’nin yanlışı rejimin çekim alanına girmesidir ve bu onda miyopluk yani yakını görememe hastalığına yol açmıştır. Bir anlamda profesyonel körlük. Buti İslami açıdan Türkiye ile Suriye ilişiklerinin gelişmesini istemiştir. Bununla birlikte bu süreç Ahmet Necdet Sezer zamanında açılmıştır ve kimileri Suriye-Türkiye yakınlığını laiklik zemini üzerine oturtmak istemiştir. Suriye rejimi de bu yönünü hiç gizlemeden ifade etmektedir. Beşşar Esat olaylar başlamadan önce de sonrasında da Türkiye’deki hükümeti Osmanlı eğilimleri karşısında uyarmıştır. Zira kendisi karşı eksenin adamıdır. Amiyane tabirle, köprüden geçinceye kadar ayıya dayı demektedir. Buti ise samimi olarak Osmanlı yanlısı idi.
¥
Buti’nin Bediüzzaman’ın yönteminden etkilendiğini söylemek doğru, fakat bunu ne kadar anladığı/hazmettiği/uyguladığı ise bir başka boyuttur. Buti’nin, Bediüzzaman’ın Şeyh Bahit’e söylediklerinden yola çıkarak İslam’ın Batı’dan doğacağını söylemesi de aşırı bir iyimserliktir. Bu zan bazen İslam’a güvenden kaynaklansa da bazen kompleks ürünü de olabilmektedir. Batı’nın da Doğu’nun da kendisine has yanlışları var. Bu anlamda, Batı’yı potansiyel olarak fazla idealize etmek de akıl kârı değildir. Bununla birlikte ahirzaman çalkantısı içinde ABD gibi bazı Batılı ülkelerin İslam dünyasıyla sürtüşe sürtüşe Müslüman olması uzak bir ihtimal değildir. Tarihte Moğolların başına geldiği gibi. Bediüzzaman vaktiyle İngilizlerin ve Rusların İslam’la şerefyap olacaklarını müjdelemiştir. Lakin bu daha ziyade temenni ve tefaül babındandır ve bir de hadislerin ruhundan elde edilen hususlardır. Elbette gerçekleşmeden bunun üzerine hüküm verilemez.
Bediüzzaman mevcut rejime mesafeli davranmıştır. Mesafeyi iyi ayarlamıştır. Rejimin banisinin ahirzaman eşhasından olduğunu teşhis etmiştir. Buti ise Esat’ların ahirzaman eşhasından olduğunu teşhis edememiş veya havf damarıyla onlara yakınlaşmıştır. Esat ailesini tanıyamamak bakış ufkundaki bir kararmadır. Diyeceğim o ki, Buti gibi yapmayın sevginizi hakikatin üzerine çıkarmayın.
YENİ AKİT