Buti saray alimi mi?

MUSTAFA ÖZCAN

Suriye’deki halk ayaklanmasıyla birlikte Muhammed Said Ramazan Buti’nin tavırları da tartışma konusu oldu.

Umumi olarak Suriye rejimine çok yakın durmakla suçlanıyor. Hatta saray alimi olup olmadığı sorgulanıyor. Hoca siyasete karışmıyor ama siyasetçileri tezkiye ediyor. Bu siyasete yanlış tarafından katılmak değil midir? Sık sık Fudayl İbnü’l İyaz veya Hasan Basri’ye atfedilen bir sözü tekrarlar: ‘Müstecap (kabule karin) bir duam olsa onu yöneticilere saklardım. Zira hadiste belirtildiği gibi halk ümera ve ulemanın yolundan gider ve onların düzelmesi halinde halk da düzelir. Elbette bu doğrudur. Lakin Kur’an bizi zalimlere meyletmekten yani yaklaşmaktan bile men ediyor. Bilhassa babası Molla Ramazan ile ilgili kitabında (Haza Validi) Hama trajedisine neden olan gençlerin ve gençliğin muhasebesini yapar ve onları ibadetten ziyade siyaseti öne çıkarmaktan dolayı paylar. ‘Kontrolsüz Hama gençliğini’ eleştirmekte belki haklıdır. Keza Said Havva’nın Kabe önlerinde Fethullah Gülen Hoca’ya Hama hadisesiyle alakalı yaptığı itiraflar da bu doğrultudadır ve yönetimin tepkide bu kadar aşırıya gidebileceğini düşünmediklerini ve yanlış bir hesap yaptıklarını söylemiştir. Burada elbette kimilerinin göstermek istedikleri gibi çekilen ceremenin adil olduğuna dair bir itiraf yoktur. Suriye namına orada burada gezinen ve komplo iddiaları üretim merkezlerinin sözcülüğüne soyunan kimi televizyon vaizlerine göre var! Bu gözden geçirmeler doğru olmakla birlikte o günün kimi yanlışları bugün Beşşar Esat’ın katliamını haklı kılar mı? Elbette kılmaz. Abud Zümer gibilerin kendilerini muhasebe etmeleri veya tavır ve yöntemlerini gözden geçirmeleri Mübarek’i haklı çıkarmadığı gibi düşmesini de engellememiştir. Kaldı ki Said Havva ve benzerleri bu sözleriyle rejimin değil kendi muhasebelerini yapmışlar ve ortada bir yanlış varsa fazlasıyla bunun acısına katlanıldığını ifade etmişlerdir. Ya Esat rejimi? Hama ile ilgili hiçbir muhasebe yaptı mı? Yoksa Hama’yı açık ibret müzesi haline mi getirdi? Burasını uzun yıllar yabancılara kapattı ama kendi halkına ibret-i alem için açtı. Kapanmayan bir yara açarak günümüze izi düşen mezhep kutuplaşmalarını tetikledi. Rejim hâlâ iktidarda kalabilmek için de Hama modelini uyguluyor! Şayet Hama dosyasını açsa ve faillerini cezalandırsa idi belki de bugün Suriye’de durum farklı olabilirdi (http://www.alquds.co.uk/ index.asp? fname=today 27qpt480. htm&arc=data201155-2727qpt480.htm). Halbuki, bugün Dera’da katliam yapan emniyet müdürlerinin Hama günlerinden kalma rejimin kalıntıları ve ‘kahramanları’ olduğu söylenmektedir. Kapanmayan yara geciken bir hesaplaşmaya dönmüştür. Belki de Arap Devrimi olmasaydı Beşşar halkın öfkesinden masun kalabilirdi. Ama burada kader adalet ediyor.

¥

Buti’nin ithamları ve Said Havva’nın itirafları yerinde olmakla birlikte bunlar rejimin o günkü günahlarını örtmediği gibi günümüzdeki icraatlarını da haklı çıkarmaz. Neticede rejim Hama’da cami tahripçisi ve çocuk katili olmuştur. Şimdi de Dera’da Hamza Hatip adlı çocuğu işkence ile katletmiştir. Umeriye Camii’ni basmış ve imamının oğlunu Hama günlerindeki gibi öldürmüştür. Ve bugün rejim karşısında siyasi veya dini bir topluluk değil halk yani fıtrat ayağa kalkmıştır. Karadavi’nin dediği gibi bu tarihi akışın ve akıntının önüne çıkanlar eninde sonunda kendilerini ezilmiş ve kenara itilmiş bulacaklardır. Baba Esat, Hama canisi olarak anılmaktadır. Oğlu da şimdiden Dera canisi sıfatını kazanmıştır. Muhammed Said Ramazan Buti ise inanılmaz bir biçimde kendisini hâlâ rejimle aynı kefede tutuyor. Baba Esat’a yakınlığıyla bilinirken oğluna da mesafe koyamamıştır. Kimi haber kaynakları onun konuşmalarında ayaklanan halkı ‘ayak takımı’ olarak suçladığını ileri sürüyorlar. Elbette rejimin cürümlerini sınırlamak ve Müslümanların maslahatı için onu dizginlemek soylu bir davranıştır. Lakin maksat aşılmışsa ona meşruiyet sağlamak herhalde itham vesilesi olacaktır. Nitekim, kimileri bundan dolayı Buti hakkında ‘o bir saray alimi mi?’ sorusunu gündeme getirmektedir (http://www.elaph.com/Web/opinion/2011/5/656796.html). Siyasetten kaçınmak siyasetin oyuncağı olmak demek değildir.

¥

Geçmişte kimi Suriyeli Aleviler veya Nuseyriler, Muhammed Said Ramazan el Buti’nin sahabe mesleğini veya aralarındaki ihtilafları yorumlama biçimini ve yöntemini beğenmemişler ve onun düşmanlık esası üzerine kurulu olmayan telifci mesleğini ‘aklama mesleği’ olarak nitelendirmişlerdir. Ahmet Ali Recep isimli Şii yazarın (İsmaili, Nuseyri veya İsna Aşeri olabilir) Buti’ye yönelttiği aklamacılık (meslekü’t tebrir) ithamı bugün Suriye’nin çoğunluğu olan Sünnilere geçmiştir. Ve şöyle bir algı yerleşmiş veya yerleşmek üzeredir: Baba Esat rejiminden sonra Buti, oğul Esat rejimini de aklıyor. Hama katilinden sonra Dera katilini de aklıyor ve geçmişten kaynaklanan hakkındaki kanaati pekiştiriyor. Kimse Buti’nin ilmine irfanına hatta ahlakına bir şey demiyor. Siyasi olarak rejime çok yakın durması vicdanları kanatıyor. Baba Esat’ın namazını kıldırdığı gibi hâlâ rejimin arkasından çekilmemekte inat etmektedir. Böylece sevenlerini de üzmektedir.

YENİ AKİT