Bursa’da “Hukuk Bağlamında Devlet Birey İlişkisi” Semineri

Özgür-Der Bursa Şubesi'nin düzenlemiş olduğu "hukuk bağlamında devlet-birey ilişkisi" konulu seminer Av. Güven İŞLER tarafından Ördekli Kültür Merkezi'nde sunuldu.

İşler sunumuna; İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde Guantanamo Kulübü üyesi olduğunu ve oradaki hukuk ihlallerini böyle bir zeminde gündeme getirilmesinin ve işlenmesinin önemine vurgu yaparak başladı. Guantanamo'yla birlikte bugünlerde Müslümanların gündemini teşkil eden Filistin Yardım Filosu'nun amacına ulaşması halinde, Gazze kuşatmasında açılacak gediğin müslümanların vicdanın bir göstergesi olacağını belirtti. İşler sunumunda özetle;

- En ilkel devlet modellerinden, en modern devlet modellerine kadar her zaman merkeze alınan insan olmuştur.

- Bununla birlikte hukuksuzlukların yada hukuk bilinmezliğin temelinde yatan başat faktör ise "kutsal devlet", "devletin kutsanması" problemi olmuştur.

- Bireyin sahibi olduğu haklarını bilmeyişi, farkında olmaması ise, kendisine uygulanan sistematik hukuksuzluğun önemli etkenlerinden birisidir.

- "tutukluluk en son tedbirdir" ilkesine binaen tutukluluk halinin kısıtlanması gerekmektedir.

- Hali hazırda Türkiye'de 120 bin toplam tutuklu bulunmakta ve bunların ancak 48 bininin suçu sabit bulunmaktadır.

- Yakalama, gözaltına alma karıştırılmış durumdadır. Suçu belli olan ancak yakalanabilir.

- Süreç olarak gözaltına alma 24 saattir. Örgütlü suçlarda ise 48 saattir. Bu sürelerin bitimindeyse birey mahkemeye çıkartılmak zorundadır.

- İlk aşamada bireyin haklarının farkındalığı önem arz etmektedir. Emniyet güçlerinden korku ve suçluluk psikolojisine karşı birey dikkatli olmalıdır.

- Türkiye'de hukuk alanında yapılan reformlarda birey haklı olarak gözaltı sürecinde; gözaltına alınanlara form imzalattırılıp hakları anlatılmakta ve yakınlarına haber verilmektedir. Bu birey için bir hak olup kişi bu haklarını dillendirip, verilmemesi halinde talepkâr olmalıdır.

- Özellikle Müslüman camia üzerlerindeki "mağdurluk psikolojisini" atmalı ve kendinden beklenilen cesareti gösterebilmelidir.

- DGM kaldırılmış olsa da onunla paralellik arz eden "Özel Yetkili Ağır Cezalar Mahkemeleri" eşdeğer bir pozisyon arz etmektir.

- Avrupa ülkelerindeki hukuki gelişmeler bizim için örnek teşkil etmelidir (Eğitim kurumlarında verilen zorunlu hukuk dersleri mevcut)

- Küresel çapta hali hazırda suç oranının ve hukuksuzluğun en yüksek olduğu ülke ABD'dir.

- 1960'larda Amerika'da "ön yargı yasağı" gündeme girdi. Bu nefret suçu ya da ötekileştirme suçu olarak da ifade edilebilir. ABD'de bu noktada Protestan, zenci ve Müslümanlara yönelik sistematik komplike suçlar gündeme girmeye başlamıştır.

- 1988'de n sonra başlayıp 2001'den sonra "nefret suçu" olarak Türkiye'de hukuk sistemine girmeye başladı. Önyargı yasağı kapsamında mağdur olarak 28 resmi katliamdan geçirilmiş Kürtler ilk sırada gelmektedir. Bunu sırayla Müslümanlar ve Romenler izlemektedir.

- Dünya çapında en sabıkalı ilk 10 cezaevinden birisi de Diyarbakır E Tipi ceza evi olmuştur. Buna 2010 yılında Ebu Gureyb cezaevi de dahil edilmiştir.

- Sistematik işkence kapsamında; Guantanamo "camp delta" sembol olarak ifade edilmektedir. Çoğunluğu Müslümanlardan oluşan mahkûmlara sistematik işkence uygulanmaktadır. (-giydikleri turuncu elbise dâhil- her şey metalden olduğundan kişi 24 aydan sonra cinnet geçirmektedir. 24 saat orta tonda ses verilerek psikolojik işkence uygulanmakta)

Seminerin devamında AİHM'nin tutarsızlığına değinen İşler; örnek olarak Abdullah ÖCALAN ve Leyla ŞAHİN davalarını örnek verdi.

Öcalan davasındaki hukuksuzluğundan dolayı (Öcalan 15 gün avukatıyla görüştürülmemiş, avukatlarıyla tek başına görüşmesi gerekirken gözetmenler eşliğinde sadece 20 dakika görüştürülmüştür. 10 bin sayfalık suç dosyasının incelenmesi için avukatlarına sadece 6 gün verilmiştir ayrıca Öcalan'ın yargılamasını yapanlardan birisi de rütbeli bir albaydı) Türkiye'yi mahkum eden AİHM, din ve vicdan özgürlüğüne dair yasalara rağmen "başını örtmeyene sistematik telkinde bulunacağı" gibi absürt bir nedenden dolayı Türkiye'deki baş örtüsü yasağını meşru gördüğünü belirtirken; bu açıdan esas suçlunun "ikna odaları" kurarak sistematik telkininde ötesinde dayatmaya varan yöntemleriyle TC'nin suçlu olduğunu belirtti. AİHM'nin bu tutarsızlığının "islamofobia" kaynaklı olduğunu belirten İşler; AİHM'nin bir kıstas olmadığını kıstasın her zaman için "olması gereken" olduğunu ifade etti. İşler, Dünya çapında en tanzim edici, en caydırıcı hukukun "İslam hukuku" olduğunu belirterek seminerine son verdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Gazze’nin çocukları ümmetin itibarını koruyor!
Bursa’da Gazze nöbeti devam ediyor
Çocuklar "Hayat Namazla Güzeldir" sloganlarıyla yürüdü
Aksa Tufanı ve kazanımları
Özgür-Der Üniversite Gençliği programlarına başladı!