Orhangazi Parkı’nda gerçekleşen ve sunumunu Serdar Bursalı’nın yaptığı eyleme çeşitli İslami kuruluşlar destek verdi.
Bursalı konuşmasında Müslümanlar üzerinde 28 Şubat postmodern darbesinin etkilerinin hala devam ettiğini özellikle bu darbe sürecinde ve sonraki süreçlerde Sivas davası, İslami Hareket, Malatya grubu, Hizbut-tahrir, İhya-der davalarından mahkum edilen birçok müslümanın hala tutsaklıklarının sürdüğünü, özellikle Metin Kaplan, Rıdvan Çağrıcı, Yakup Köse gibi şahıslar üzerinden belirginleşen tutsaklıklarla birlikte yeni mağduriyetlerin doğduğunu ifade etti. Ergenekon, Balyoz gibi yargılamaların tekrarı yönünde taleb beyan etmiş olan hükümetin, 28 Şubat zihniyetinin ortaya çıkardığı mağduriyetlerin ve tutsaklıkların giderilmesi noktasında etkin olması gerektiğini ifade etti.
Sadece Türkiye’de değil özellikle Mısır’da, Filistin’de, Suriye’de yaşanan dramı, mağduriyetleri, tutsaklıkları da gündeme getiren Bursalı, katil Amerika’ya, Rusya’ya, Esed’e katil İran’a, Sisi’ye karşı direnen ve mücadele veren kardeşlerimizin yanlarında olduğumuzu ifade etti.
Bu vesileyle Suriye’de yapılan katliamların bir numaralı destekçisi İran’ın eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın Erbakan Vakfı tarafından Bursa’ya davet edilmesiyle ve yaşananlarla ilgili de konuşan Buraslı sözlerini şöyle devam ettirdi:
“Necmettin Erbakan’ın bir sözünü hatırlatmak istiyorum; ’Müslüman her zaman feraset ve basiret sahibidir.’ Acaba hangi basiret ve ferasetle elinde Suriyeli mazlumların kanı olan İran eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad Bursa’ya davet edildi. Ahmedinejad denen şebbiha rahmetli Erbakan’ın adı kullanılarak Bursa’ya gelmiş ayaklarındaki kanlar ile Ulucami’ini kirletmiştir. Sonrasında akşam konuşma yaptırıldığı yerde tekbir getiren ve şanlı Özgür Suriye bayrağını açan gençler linç edilmeye çalışılmıştır. Sadece mağdur Suriye halkının yanında olduklarını söylemek ve katilin zulmünü haykırmak için salonda olan gençlere azgın bir güruh tarafından gerçekleştirilen bu linç girişimi bize, katile sevgi mazlumun yanında yer alanlara ise tahammülsüzlük! fotoğrafının bir utancın zirvesi olduğunu göstermektedir!. Biz bu utancın sahiplerine hakkımızı mazlumların kanlarını ellerine bulaştırdıkları için helal etmiyoruz ve bunlardan beriyiz! ..”
Bursalı’nın konuşmasının ardından Bursa Özgür-Der yönetim kurulundan Avukat Civan Behiç Turhan basın metnini okumak üzere söz aldı. Basın açıklamasının okunmasının ardından sona eren eylemde, “Darbeciye Değil Mağdurlara Tahliye!’”, “Müslüman Tutsaklar Onurumuzdur!”, “Darbeciler Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!”, “Darbeciler Halka Hesap Verecek!”, ““Yaşasın İslami Direnişimiz!”,”Suriye Halkı Yalnız Değildir!”, “Katil İran Suriye’den Defol!” gibi sloganlar atıldı.
Basın Açıklaması Metni:
28 ŞUBAT DARBE SÜRECİNDE MAĞDUR VE MAHKUM MÜSLÜMAN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
18 yıl önce bugün 28 Şubat’ta meydana gelen darbe, ülkemizin İslami kimliğini hedefleyen aleni bir saldırı olarak utancın tarihindeki yerini almıştır. Bilindiği gibi 28 Şubat’la müsemma süreçte örtülü üniversite öğrencileri, imam-hatip liseleri, Kuran kursları ve namaz kıldığı ya da hanımının örtülü olduğu bilinen resmi personel üzerinden ülkeye, kemalist deli gömleğini yırtıp atma yönündeki eğilimi nedeniyle hesap sorulmaya çalışılmıştır. Memlekette müslüman kimlikle öğrenmenin, öğretmenin, toplumsal hayatta “Biz de varız!” demenin insanları katletmekten, darbelerden, cuntadan, zindanlarda fiziki, ikna odalarında psikolojik işkencelerden çok daha kötü şeyler olduğu yalanı dikte edilmek istenmiştir.
Zulüm kendisini dayatan zalimlerin umduklarının aksine değil bin, on yıl dahi sürmemiştir. Aradan geçen zaman, dayatmaları ezip geçmiş, İslami kimlik yine darbeci mantık çocuklarının sadece kendilerine ait sandıkları mecraları doldurmaya başlamış ve kısmen de olsa faillerin yargılanması mümkün olmuştur. “Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” ayeti kerimesinin bir tezahürü olarak okunabilecek bu müsbet tablo elbette görmezden gelinmemektedir. Ancak 28 Şubat darbesinde sermayenin, medyanın, siyasetin, akademinin ve sözde sivil toplumun da rol oynadığı hakikati herkesin malumuyken yalnızca askeri ayağa tekabul eden küçük bir zümrenin yargı karşısına çıkarıldığı unutulmamalıdır.
Oysa 28 Şubat’ın yakıtı brifing olan yargı makinesi, dişlileri arasında ezmeye çalıştığı Yakup Köse gibi sabilerden parmaklıklar ardında yılları çalınan reşit mağdurlar üretmiş ve 28 Şubat’tan yıllar sonra dahi Hizb’ut Tahrir, İhya-Der gibi davalar Rıdvan Çağrıcı. Metin Kaplan,Can Özbilen,Nurettin Kayan gibi yeni mazlumlar üretmeyi sürdürmüştür. Üstelik 17 Aralık’ı izleyen süreçte, 28 Şubat davasında tek bir tutuklu sanık dahi kalmazken Yakup Köse’nin paralel çete tarafından bir belediye otobüsünde yaka-paça edilip yeniden zindana atılmasına da göz yumulmuştur.
Ak Parti iktidarı, çelişkinin, samimiyetin düşmanı olduğunu unutmamalıdır. Dolayısıyla sorulmalıdır: Mesela neden bir yandan kemalist istikbarı geriletmeye matuf çaba sarf edilirken diğer yandan, ilkokuldan üniversiteye yıllarına kadar uzanan süre zarfında İnkilap Tarihi ve benzeri derslerle kemalist ideoloji dayatılmaktadır? Yeri gelmişken bir yandan Suriye kıyamı desteklenirken diğer yandan Ahmedinejad denen Suriye’de binlerce zulme imza atmış biri, nasıl kendilerini Erbakan’a isnat eden bir zevatın çağrısı üzerine elini-kolunu sallayarak Bursa’ya kadar gelebilmektedir? Ki bu zevatın Türkiye’de ki ortaklarından perinçek, katil esede desteklerini 28 şubattaki darbeci evanesi ile beraber sunmak için Suriye yollarına düşmüşken!
Ve nasıl öyle ya da böyle darbecilerle hesaplaşıldığı beyan olunurken darbecilerin zulmettikleri insanların mağduriyetleri giderilmek şöyle dursun, artarak devam etmektedir? Sahibinin yargısınca mahkûm edilmiş pek çok Müslüman ya cezaevindedir, ya da yurt dışında mülteci olarak varlık mücadelesini sürdürmektedir.
Hükümetin—17 Aralık’tan önce de, sonra da—gerekli gördüğü zaman kararlılıkla yasal düzenlemeler yaparak mağdur edildiğini düşündüğü pek çok kişiye özgürlük yolunu açtığı bilinmektedir. Öyleyse aynı kararlılık 28 Şubat sürecinde kukla tiyatrolarını andıran yargı müsamerelerince ağır cezalara çarptırılmış insanlardan, yıllardır hücrelerinde Yusuf sabrıyla bekleyenlerden neden esirgenmektedir?
Hasılı; 28 Şubat sürecinde gayri hukuki usullerle haklarındaki soruşturma ve kovuşturmalar sonucu mağdur edilen ve edilmeye devam olunan Müslümanlar için acilen yeniden yargılama yolunun açılması ve bu sürecin daha fazla zulme sebep olmaması için kendilerinin acilen tahliye edilmeleri gerekmektedir.
Sorumluların acilen harekete geçmeleri talebi ve ülkemizdeki tüm Müslümanların, mağdur kardeşlerimizi gündemlerinden düşürmemeleri temennisiyle kamuoyuna arz olunur.