Sözlerine 15 Temmuz'un beklenmedik olayların yaşandığı bir gece olduğunu dile getirerek başlayan Türkmen; 12 Eylül darbesi dışarıda tutulacak olursa, 15 Temmuz'un günümüze kadar gerçekleşen girişimler arasında en kapsamlı, kuşatılmış, örgütlenilmiş darbe kalkışması olduğunu ifade etti. ''Peki ne oldu da uçaklarla, tanklarla, sniperlarla girişilen darbe kalkışması elinde silahı olmayan bir halk tarafından engellenebildi?'' sorusunu yönelten Türkmen; seminer kapsamında 15 Temmuz sürecini, etkenlerini ve halkın dinamiklerini değerlendirdi.
Mısır'da gerçekleştirilen darbe sonrası Muhammed Bedi'nin ''Teslim olmayacağız! Öleceğiz, belki birer birer kanlarımız akacak. Ancak akan kanlarımızla özgürlüğümüzü elde edeceğiz.'' sözlerini hatırlatan konuşmacı, Mısır'da hala devam eden direnişin yankısının 15 Temmuz gecesi barışçıl direniş yöntemi ile Türkiye' de karşılık bulduğunu ifade etti. Türkmen ''Belki öldük, vurulduk, yaralandık. Ama bu insanların direncini tekbirlerle, selalarla, ezanlarla yendik.'' diyerek darbe girişiminin Türkiye'de olmasına rağmen hedefinin Ümmet-i Muhammed olduğunu vurguladı. Allah'ın yardımının amel ile bağımlı olduğuna dikkat çeken Türkmen; 15 Temmuz gecesinde bu sünnetullaha tanıklık ettiğimizi ve cansiperane sokaklara inen halkın iradesini ortaya koyması ile Allah'ın yardımının geldiğini ifade etti.
Konuşmacı darbelerin amacının Osmanlı'dan bu yana Müslümanlar üzerinde vesayet kurmak, onları ötelemek ve İslam'ı sosyal hayattan uzaklaştırmak olduğunu belirterek senelerden bu yana bu zulme muhatap olan halkın henüz darbenin kimin tarafından gerçekleştirildiğini bilmeden darbeye karşı çıkmak için sokaklara döküldüğünü dile getirdi. Mısır'da gerçekleştirilen zulme sadece Erdoğan'ın ve stratejik ortağı olan Katar'ın darbe dediklerini hatırlatan Türkmen, darbe kalkışmasının görece vesayetten kopan ve piyon olmaktan uzaklaşan Türkiye'nin işbirlikçiler eliyle tekrar güdüm altına alınmak istenmesinden teşekkül olduğunu belirtti.
Konuşmacı 15 Temmuz'da elde edilen başarının paydaşlarını şu şekiller sınıflandırdı;
-28 Şubat direniş ruhunu taşıyan on binlerce insan,
-Özgürlüğünü, namusunu, geleceğini korumak üzere erdemli bir duruş ortaya koymuş on binlerce insan,
-Kendi kitlesini ''Biz Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmeyiz.'', ''Biz bu yola idam gömleğimizi giyerek çıktık.'' sözleriyle direnişe hazırlayan ve halkta bir özgüven uyandıran Recep Tayyip Erdoğan,
-Ümmet Coğrafyası'nda başlayan özgürlük, adalet, hak arayışlarının toplumda oluşturduğu yankı ve şahidlik
Toplumun ,duygusal yönü baskın da olsa, darbelerin sessizce izlendiği günlerden tankların önünde dik durulmasına kadar gelen önemli bir değişim süreci yaşadığını belirten Türkmen; bu dönüşüm sürecinin doğru bir şekilde okunması ve kazanıma dönüştürülmesi gerektiğine dikkat çekti. Tunus'ta sol kökenli olan ancak Müslümanlara saygılı biri olarak bilinen eski cumhurbaşkanı Munsif Marzuki'nin ''15 Temmuz, Arap Baharı'nın zaferidir.'' açıklaması yaptığını, Afganistan Devlet Başkanı'nın darbe gecesi Müslümanların galip gelmesi için namaz kılarak dua ettiğini, Kabe imamının duasında Türkiye'ye yer verdiğini belirten konuşmacı; her ne kadar ümmet coğrafyası Kahire toplantısında cetvellerle bölünmüş olsa da ümmetin, kaderini birbirine bağlı olarak gördüğünü dile getirdi.
Darbe Kalkışmasına Direnen Halk Kadar, Darbeyi Destekleyen İnsanlar da İyi Tahlil Edilmeli
Türkmen; darbe kalkışmasını destekleyen insanları da en az direnen halk kadar iyi gözlemlememiz gerektiğine dikkat çekerek Ak parti gitsin de kim gelirse gelsin anlayışıyla tankları alkışlayan insanlar olduğunu, Mısır ve İran gazetelerinde darbenin başarılı olduğu ile ilgili yayınlar yapıldığını,İran Devrim Muhafızları sitesinde 'Erdoğan Osmanlıcılık yapıyordu, hilafeti geri getirecekti. O yüzden devrildi' gibi yorumlar yazıldığını, İsrail'in Gazze üzerinde teyakkuzda olduğunu ve darbenin başarılı olması halinde saldırı düzenleyeceğini dile getirdi. Müslümanların bir olması düşüncesine düşman olanların verdiği bu tepkilere de bakarak darbe kalkışmasının ümmeti hedef alan bir girişim olduğunu rahatlıkla gözlemleyebildiğimizi belirten konuşmacı; İslam'ın yaşanılır, siyasal olmasından korkanların kendi halinde ibadet eden, ümmet gayesi olmayan, ılımlı Müslüman profili oluşturmak istediğini dile getirdi.
Türkmen konuşmasının devamında, İslam İşbirliği'ne üye olan ülkelerin FETÖ'yü Terör Örgütü olarak kabul ettiğini dile getirerek bunun; okul açtıkları ülkelerde velilerle irtibata geçmek formatı altında ülke içerisinde etkin olabilecek insanları ele geçiren FETÖ'yü geriletmek için önemli bir adım olduğunu ifade etti. Takiyye anlayışlarıyla çok rahat mesafe kat edebilen ve CIA, MOSSAD gibi istihbarat örgütleri için kullanışlı bir maşa haline gelen FETÖ'nün, Türkiye gibi başka ülkelerde de yönetimi ele geçirebilecek olguluğa eriştiğini ifade eden konuşmacı; akıl almaz kumpaslarla hareket eden örgütün okullarının farklı ülkelerde kapatılıyor olmasının örgütün tasfiyesini hızlandıracağını belirtti.
Kitabi Bilgiden Uzaklaşmamız Bizi İslami Değerleri Kolayca Sömürülebilen Bir Toplum Haline Getiriyor
Konuşmacı, Müslüman toplumlarda sahih ve tevhidi İslam'ın yaşanılmaması sebebiyle kullanılmaya, sömürülmeye hazır bir kitlenin oluştuğunu belirterek İran'ın Mehdi gelecek sözüyle insanları mobilize edip Suriye'de, Irak'ta vahşi katliamlar yaptırabilmesini, DAEŞ'in rüyalarla halifeliği ilan edebilmesini, Gülen'in yine anlattığı rüyalarla yakınındaki kitleleri istediği gibi yönlendirebilmesini örnek olarak gösterdi. Allah'ın verdiği en önemli nimetin Kur'an'ı Kerim olduğunu belirten konuşmacı, 15 Temmuz'da İslami duyarlılık olarak gördüğümüz dinamiğin, adalet arayışının vahyi temellere oturtularak kazanım haline getirilmesi ve emperyalizmin hayal ettiğinin aksine toplumun güdülebilen yığınlar olmaktan kurtulması gerektiğini ifade etti. Konuşmacı; adanmış bir kimlik ifade eden duruşların vicdanı olan, İslami hassasiyet taşıyan insanlarda etkiler uyandırdığını dile getirdi ve 15 Temmuz sonrası ekonomiye dikkat çekerek ''Bütçe açığı 2.5 milyar, döviz girdisi 5.5 milyar dolar. Bu Türkiye ekonomisinde görülmemiş bir durum. Peki, bu döviz girdisi nereden geldi? İşte bu gözlemlediğimiz şey, ümmet coğrafyasındaki halkların dayanışma ruhudur.'' dedi. Türkiye'de farklı ülkelerden gelen Müslümanların birlikte hareket ettiğini, birlikte slogan attığını, yine 15 Temmuz gecesi birlikte direndiğini ifade eden konuşmacı, bunun çok önemli bir kazanım olduğunu dile getirdi.
15 Temmuz Direniş Ruhu, Islah Sorumluluğunu Kuşanmış Müminler Tarafından Kazanıma Dönüştürülmeli
15 Temmuz direnişinin kimliğine bakıldığında tekbir, devlet, vatan, bayrak kavramlarının aynı alanda kullanıldığını söyleyen Türkmen; İslami kimliği olan ve İslami duyarlılığı olan insanların hak-fıtrat arayışı, adaleti ikame etme isteği içerisinde birlikte hareket ettiğini belirtti. Konuşmacı; Allah'ın insanları iman edip iyilik yapanlar, öncü olanlar ve zulm edenler olarak üçe ayırdığını dile getirerek 15 Temmuz gecesinde İslami duyarlılık olarak gördüğümüz duruşun doğru okunması ve toplumun daha hayrlı olana yöneltilmesinin önemli olduğunu ifade etti. Konuşmacı direniş günlerinde kullanılan vatan, millet, bayrak kavramlarının hangi anlamlara geldiğinin bilinmesi, türedi kavramlar olarak emperyalistler tarafından toplumlara dayatıldığının unutulmaması gerektiğine ancak bu bilincin toplum gerçeklerinden uzaklaşmadan ve bu kavramların topluma ümmeti hatırlattığını unutmayarak kazanıma dönüştürülmesinin daha doğru olacağını dile getirdi. İçerisinde bulunduğumuz ümmetin nimeti kaybetmiş, parçalanmış ve bilinç düzeyi yetersiz olduğu gerçeğini hatırlatan konuşmacı; bu minvalde yapılması gerekenin birbirimizi itmeden, birbirimizle çekişmeden, ilişkimizi adalet ve edep çerçevesinde sürdürerek tedrici olarak birbirimizi ıslah etmek olduğunu vurguladı.
Açıkça düşmanlık edenleri, bizimle aynı düşünceye sahip olmasa da düşmanlık etmeyenleri ve Müslümanların önünü açan hamlelerde bulunan insanları birbirinden ayırmamız gerektiğini belirten konuşmacı; Rumlar ve Sasani arasında gerçekleşecek savaş ile ilgili Allah'ın ''Rumlar yenecek ve siz sevineceksiniz.'' ayetini hatırlattı. Türkmen; Sasaniler de Rumlar da müşrik olmasına rağmen; Rumlar açık düşmanlık yapmazken Sasaniler zulm edecekleri, işgal edecekleri için Rumların Sasanilere tercih edildiğini belirtti. Konuşmacı; aynı inanca sahip olmadığımız insanlarla dahi ,Mumtehine suresinde de sabit olduğu üzere, adalet çerçevesinde ilişki kurabilirken İslami hassasiyetleri, arınma istekleri olan toplumla itikadi olmayan konular üzerinde ayrıma, tartışmaya giderek onları ıslah etmek varken uzaklaştırmanın basiretli olmayacağını dile getirdi. Cemaat kavramının cem olmaktan geldiğini belirten konuşmacı, her namazında '''İyyâke na'büdü ve iyyâke nestaîn'' diyen ümmetin muhkem olmayan konularla ilgili yorumlarını birbirlerine dayatmadan, tekfirleşme yanlışına düşmeden, biz olarak hareket etmeyi öğrenmesi gerektiğine dikkat çekti. Müslümanların; vahyi öncelikle kendisinde ve ailesinde yaşanır kılarak sabır ve hayra çağıran istişareye ehil öncü bir nesil oluşturmak, toplumu ıslah etmek ve bu çabalar sonucunda İslami toplumu inşa etmek sorumluluğunun üzerinde duran Türkmen, 15 Temmuz direniş ruhunun kazanıma dönüştürülmesinin de ancak bu ıslah ve inşa süreci ile gerçekleştirilebileceğini dile getirdi.
İslami cemaatlerin zaafları üzerinde içerimizde tartışmalar, istişareler yapmamız gerektiğini ancak bunun İslam düşmanlarına bir koz olarak sunulmaması gerektiğine dikkat çeken Türkmen; darbe zihniyetinin Kemalist ideolojinin bir ürünü olduğunun unutulmaması ve cemaat adı altında gerçekleştirilen bu kumpasın laikliği öven bir araca dönüştürülmemesi gerektiğine dikkat çekti. Son olarak 15 Temmuz direnişinin tarihimizdeki en önemli kazanım olduğunu belirten konuşmacı; kazanımımızı güçlendirmek ve nimeti kaybetmemek için ümmeti diriltme sorumluluğumuza sıkıca sarılmamız gerektiğini dile getirerek konuşmasını sonlandırdı.
''Siz Ey iman edenler! Eğer Allah(ın davasına) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve adımlarınızı sağlamlaştırır.'' Muhammed 7
Haber: Tuğba Garip