Bürokratik Oligarşi ‘Zafer’ mi Kazandı?

Bürokratik oligarşiye karşı yapılan mücadelede hiç hesaba katılmayan şey, İstanbul ekibi ya da AK Parti bürokratlarının bir gün klasik Ankara bürokrasisine benzeyeceği ihtimalidir.

Kemal Öztürk / Yeni Şafak

'İstanbul ekibi'... 2002 yılında AK Parti'nin seçim zaferinden sonra Erdoğan'ın İstanbul'dan bizzat getirdiği ya da o süreçte oradan gelen ekibe Ankara'dakiler 'İstanbul ekibi' derdi.

Bu gelen ekipten, 2 Başbakan, onlarca Başbakan yardımcısı ve bakan, yüzlerce çok stratejik yerlerde görev yapan siyasetçi ve üst düzey bürokrat çıktı. Türkiye'nin bugün sahip olduğu reform ve büyük projelerde, Erdoğan'ın etrafında kümelenmiş bu İstanbul ekibinin çok büyük katkısı vardır.

Ankara'nın sevmediği reformcu ekip

İstanbul ekibi, klasik Ankara bürokrasine hiç benzemiyordu. Daha özgür, daha vizyoner, daha iş bitirici, risk alan, dünyayı bilen ve hızlı hareket eden bir ekipti.

Bu yüzden reformcu ve yenilikçi tutumlarını bulundukları her yere yansıtırlardı. Sonuç odaklı çalışırlardı. 'Kadro, ek gösterge, makam, kıdem tazminatı, emeklilik' gibi bürokrasinin zikirlerinde sık tekrar ettiği kavramları bilmez, hoşlanmazlardı ayrıca.

İstanbul ekibi, bir başarı hikayesinin, peşindeydi. Devrimciydi. Devletin işletme sisteminden, bürokrasinin iş yapma biçimine, yemek yeme alışkanlığından, şaka yapmaya kadar, her konuda Ankara'da devrim yapmaya başladılar.

Devlet organizması, bünyesine yeni giren bu yabancı ekibe karşı direndi. Yaptığı tüm reform ve yeniliklere karşı çıktı, engellemeye çalıştı. Bunu klasik Ankara bürokrasisi eliyle yaptı. Hem de her yolu deneyerek.

Bürokrasinin değişime direnişi

TBMM'de 2003 yılında, AB standartlarında bir Meclis yönetimi için büyük bir değişim projesi başlatmıştık. Eski bürokrasi bunu engellemek için yapmadığını bırakmadı. Mesela beni sakız çiğniyorum, elim cebimde dolaşıyorum, ceketimin önünü iliklemiyorum diye TBMM Başkanı Bülent Arınç'a şikayet ederlerdi. '657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'na aykırı davranışlardı bunlar.

Sanırım değişim projelerinin ve yeniden yapılanma çalışmalarının en önemli ismi, Ömer Dinçer kadar bu konuda sıkıntı çeken kimse olmamıştır. Başbakan Müsteşarı olarak başlattığı, 'Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma Projesi' Türkiye'nin en büyük bürokratik değişim projesiydi.

Erdoğan Dinçer'in bu projesini çok önemsedi, bütün saldırılarda onu korudu. Buna rağmen o büyük değişim projesi hayata geçirilemedi. Bürokrasinin aklın alamadığı oyunları vardı ve İstanbul ekibi bunları bilmiyordu.

Bürokratik oligarşinin gizli zaferi

Erdoğan, 'Bürokratik oligarşi' dediği, Ankara bürokrasisine savaş açarak ve çarpışarak onları dize getirmek istedi. Büyük oranda da başardı. Devlet kademelerinde klasik bürokratların çoğu değişti, devletin işleyişi hızlandı. Ancak Erdoğan, bürokratik oligarşinin taktik değiştirdiğini, sonunda da bir zafer kazandığını fark edemedi. Zira ekip değişmiş ama sistem değişmemişti. Kurumsallaşma ise yarıda kalmıştı.

Şöyle anlatayım. Klasik bürokratın ömrünün yarısı bir üst makama gelmek için, geri kalanı da o makamda kalmak için geçer. Bu yüzden bir çok ilkesinden, prensibinden vazgeçer, kişiliğini zedelemesine rağmen o koltuk için her yolu dener. Risk almaz, yenilikten hoşlanmaz, düzenin değişmesini istemez ve hep güç dengesine oynar. Kim güçlüyse ondan yana olur, haklının değil, güçlünün yanında yer alır. İşte Türkiye'nin gelişmesini engelleyen de bu anlayıştır.

Bürokratik oligarşiye karşı yapılan mücadelede hiç hesaba katılmayan şey, İstanbul ekibi ya da AK Parti bürokratlarının bir gün klasik Ankara bürokrasisine benzeyeceği ihtimalidir. Cepheden savaşı kaybeden bürokratik oligarşi, bu kez taktik değiştirmiş, karşı saftaki reformcu bürokratları kendisine benzetmişti. Zira sistem değişmemiş, kurumsallaşmalar tamamlanmamış, sadece yöneticisi değişmişti. Bu nedenle sistem yöneticiyi çalıştırmıyor, bizzat yutuyordu.

Yani Ankara bürokrasini dönüştürmek, İstanbul ekibi gibi reformcu, yenilikçi, özgürlükçü ve vizyon sahibi yapmayı amaçlanırken, klasik bürokrasi onları kendisine benzetmeyi başarmış, bunu da kimse fark etmemişti.

Erdoğan'ın kızacağı acı gerçek

Belki Cumhurbaşkanımız Erdoğan kızacak ama bürokratik oligarşi diye mücadele ettiği kesim, aslında kendisiyle yaptığı savaşı kazandı. Belki bugün bürokrasi makamlarında kendileri oturmuyor ama onların anlayışı, o tutucu, dengeci, kişisel çıkarlarını düşünen anlayış, bürokrasiye hakim oldu. Hem de Türkiye'nin en reformcu ve yenilikçi ekibini zehirleyerek yaptı bunu.

Bunun en büyük şokunu ve sıkıntısını Ahmet Davutoğlu döneminde yaşadı Türkiye. Erdoğan ve Davutoğlu arasında bir denge kurmayı, kişisel çıkarı için, birine ikna ettiremediğini, diğerine ikna ettirmek isteyen bürokrasi, devlet çarkının neredeyse durmasına neden oldu. Bunu yapanlar, klasik Ankara bürokrasisinin zehirlediği, AK Parti'ni getirdiği ekipti maalesef.

Anayasa değişikliği bürokrasiye karşı hamledir

Bana göre Erdoğan'ın ısrar ettiği Anayasa değişikliği, artık başkalaşmış, mutasyon geçirmiş bürokrasiye karşı yapılan yeni bir hamledir. Ancak bir Anayasa değişikliği ile bürokrasideki tıkanıklık, duraklama ve atalet önlenebilir. Zira iki başlılık, bürokrasinin en çok sevdiği, en çok güç kazandığı zamanlardır.

2002-2011 yılları arasında, yani AK Parti'nin ilk iki döneminde ülkeye damgasını vuran İstanbul ekibinden artık bahseden yok. Bir çoğu Ankara'yı terk etti, geride Ankara'da kalanlar da o İstanbul ruhunu öldürdü.

Ankara'yı terk edenler arasında yer alan Ömer Dinçer, geçtiğimiz yıl, bu değişim hikayesini kitaplaştırdı. “Türkiye'de değişim yapmak neden bu kadar zor” isimli eseri, aslında İstanbul ekibinin Ankara'da yaşadığı hikayenin özetidir.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!