Bürokraside ve kurumlarda sergilenen keyfi tutumlar...

Mehmet Garip Tanyıldızı, 31 Mart seçimlerinin sonuçları ve AK Parti'nin yaşadığı mağlubiyetin nedenlerini inceliyor.

Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam

Durum tespiti

31 Mart Yerel seçim sonuçları, AK Partili olsun ya da olmasın herkesçe ve tek bir sebebe bağlanmaksızın tüm yönleriyle üzerine düşünmeyi gerektiriyor. Aslında konuyla ilgili birçok analiz yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. AK Parti'nin kaybetme sebepleri üzerine bazı genel kanaatler oluşmuş durumda.

Bu analizlerin ve buradan yola çıkarak yapılan eleştirilerin bir kısmı doğru ve haklı olmakla birlikte bir kısmı da ortaya çıkan tablodan hareketle geriye dönük yanlış ve çarpık okumalar.

Seçim sonuçları değerlendirilirken ciddi bir muhasebe yapılması ihtiyacı ortada, ama her eleştirinin hakkıyla tahlil edilmeksizin doğru kabul edilmesi muhasebenin bizatihi kendisine zarar verecektir.

AK Parti'nin ciddi oy kaybının başlıca sebepleri arasında emeklilerin beklentilerinin karşılanmaması, enflasyon, kira sorunu gibi toplumda refah kaybına yol açan ekonomik durumlar sıralanıyor. AK Parti teşkilatlarındaki sorunlar ve aday tercihlerinin de sonuçlar üzerinde etkili olduğu dile getiriliyor.

Öte yandan, seçmen tercihlerindeki değişimlerin bir sosyolojik dönüşümü yansıttığına dair iddialar da gündeme geldi.

Seçim sonuçları matematiksel olarak masaya yatırıldığında AK Parti'deki oy kaybının büyük kısmının katılım oranıyla ilişkili olduğu görülüyor. AK Parti'nin güçlü olduğu illerde seçime katılımda olağanüstü bir düşüş yaşandı.

İkinci büyük kayıp ise, Yeniden Refah Partisi'ne kayan oylarda ortaya çıkıyor. Yani 14 Mayıs seçimlerinde Cumhur İttifakı'na ve Erdoğan'a oy veren seçmenin ekserisi ya sandığa gitmedi ya da meşru alternatif olarak görülen YRP'ye oy verdi.

Bu veri, aynı zamanda, az sayıda şehir hariç, bloklar arası geçişin sınırlı olduğunu gösteriyor. Bir süredir ekonomik olarak dezavantajlı konuma düşen toplum kesimleri, 14 Mayıs'ta Erdoğan'ın kaybetmesini ve Kılıçdaroğlu'nun kazanmasını göze alamadı ve faturayı yerel seçimde kesti. Fakat bu fatura kesilirken ittifaklar arasında yoğun bir transferin gerçekleşmemesi toplumdaki ideolojik konumlanışların büyük oranda sürdüğüne işaret ediyor.

İdeolojilerin, seçmen tercihlerinde genel seçimlere oranla yerel seçimlerde daha az etkili olduğu tezi bir kez daha ispatlanmış oldu.

Bunun sonucunda, CHP mevcut potansiyel kitlesinin daha fazlasını konsolide edebilirken AK Parti bu konsolidasyonu sağlayamadı.

Seçim öncesi Türkiye geneli için kimsenin göremediği bu tabloya karşı abartılı yorumlar yaparak yanlış tedavi uygulamak yerine, söz konusu tepkinin gösterdiği realiteyi dikkate alıp rasyonel politikalarla durumun tamir edilmesi gerekiyor.

Bundan sonra ne olacak?

Herkesin İstanbul'a odaklandığı 31 Mart yerel seçimlerinde, yeni siyasal zemini Türkiye genelinde oluşan tablo belirledi.

2002'den beri girdiği her seçimde birinci parti olan AK Parti ilk defa ikinci sıraya geriledi ve CHP uzun yıllardır sıkıştığı 20-25 bandını aşarak birinci parti konumuna yükseldi.

İYİ Parti ve DEM Parti'nin oylarının CHP'de toplanması, AK Partililerin sandığa gitmemesi ve bir kısmının da Yeniden Refah Partisine yönelmesi bu tablonun ortaya çıkmasında etkili oldu.

Yine de, bu teknik açıklamaları bir kenara bırakarak, seçim sonuçlarının Türkiye'nin uzun süredir içinde bulunduğu ve 14 Mayıs seçimlerinde güçlenen siyasi havayı değiştirdiğini görmemiz gerekiyor.

Türkiye'de yerleşik statükonun oluşturup tahkim ettiği devlet-toplum ilişkisini değiştiren AK Parti'nin yenilgisi 22 yıllık hikâyenin üzerine "Bundan sonra ne olacak?" sorusunu gündeme getirdi.

Şunu görmek gerekiyor ki, CHP'nin Türkiye'de birinci parti, AK Parti'nin de ikinci parti olması CHP'nin uyguladığı siyasetle değil iktidarın yanlışları ve konjonktür dolayısıyla gerçekleşti.

CHP, daha önce AK Parti'nin yaptığı gibi, Türkiye'ye yeni bir hikaye, küresel bir politik vizyon, halkın benimseyeceği bir politik kimlik sunabilmiş değil, henüz bunu gerçekleştirebileceğine dair dikkate alınır bir emare de göze çarpmıyor.

Dolayısıyla, bundan sonra ne olacağı sorusunun cevabını da CHP'nin nasıl bir politika izleyeceğinden ziyade AK Parti'nin seçim sonuçlarına göstereceği refleks belirleyecek.

Ancak, seçim sonuçlarını tamamen ekonomik gerekçelere bağlayan okuma biçimi, gereken refleksin gösterilebilmesi için yeterli değil.

Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Türkiye için ifade ettiği anlam ve halka sunduğu hikaye sadece ekonomik refahtan ibaret değildi. Toplumun gündelik hayatta maruz kaldığı dejavantajlı durumlar da ekonomik refah kaybından ibaret değil.

Bürokraside ve kurumlarda sergilenen keyfi tutumlar toplumdaki adalet duygusuna dokunuyor.

AK Parti'nin yeniden bu adalet duygusuna hitap etmesi gerekiyor.

Konjonktürel ve insan faktörü kaynaklı sorunların çözümünden önce yapısal arızalar giderilmeli.

Yorum Analiz Haberleri

Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası
"Mustafa Kemal'in askerleri"ne ne zaman dur diyeceğiz?
Gazze katliamı ve Hasbara’nın iflası
Medyadaki ahlaksızlığa neden göz yumuluyor?