HAKSÖZ HABER
Beş yıl önce, 19 Mayıs 2014'te Boğaziçi Üniversitesi'ndeki bir öğrenci topluluğu tarafından konuşma yapmak üzere davet edilen Hamza Andreas Tzortsiz'in Mustafa Kemal'in İslamı kamusal hayattan kazıma projelerini eleştiren bölümleri dolayısıyla bir fırtına kopartılıyor. Yunan asıllı İngiliz vatandaşı olan Hamza'nın konuşması Kur'an-ı Kerim'deki evliya kavramının güncel karşılıkları üzerinden sürüp giderken Allah'ın evliyaları ile Şeytan'ın ve Tağut'un evliyaları arasındaki farkların anlatımına sıra geliyor. Konuşmanın bu yerinde ezanın Türkçeleştirilmesinden, Kur'an alfabesinin yasaklanmasına ve kadınların tesettürüne karşı kamusal alanda getirilen yasaklara değinerek dinleyicilere bir soru soruyor; "bunları yapan kimin dostudur? Allah'ın mı, Şeytan'ın mı?" diye soruyor ve cevap salondan hep bir ağızdan yükseliyor: Şeytanın dostu.
Olay son derece tabii ve hem Kur'an'ın çizdiği çerçeveye hem de tarihsel vakalara uygun bir formda üniversite amfisinde tartışılıyor. Ne var ki; Atatürk kültü etrafında örgütlenen aklın, ahlakın ve hukuk en temel ilkelerini bile çiğnemekte bir beis görmeyen bir güruh Hamza'nın Yunan kökenli olmasından başlayıp İngiliz vatandaşı olmasından çıkarak küfürler, hakaretler, tehditler eşliğinde bir dizi komplo teorisi sıralamaya başladılar. İlk hedef Hamza ve Hamza'yı dinlemek üzere salona gelen misafirlerdi elbette. İkinci stratejik hedef bu konuşmacıya salon temin eden Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ydü. Üçüncü hedef ise Hamza'nın kitabını yayınlamak için son hazırlıklarını da tamamlamış olan Timaş yayınlarıydı. İstanbul Barosu derhal " Atatürk'ün aziz hatırasına alenen hakaret" suçundan soruşturma başlatılması için harekete geçti.
Hamza, Müslüman olmuş, bildiği ve dilinin döndüğü kadarıyla İslam'ı anlatan yetenekli ve popülaritesi yüksek bir gençti. Dünyanın pek çok ülkesine gidiyor, lise ve üniversite öğrencileriyle buluşuyor, hakaret ve tehditlere hiç tenezzül etmeksizin davet çalışmaları yapıyor. Ne Yunan etnik kimliğini yüceltiyor ne Türk etnik kimliğini tahkir ediyor ne de vatandaşı olduğu İngiltere için ima ile olsun güzelleme yapıyordu. Aksine etnik-ulusal kimliklere değil kuşatan ve kardeşleştiren ümmet kimliğine atıflar yaparak "İslam keşke Yunanistan'ı da fethetse" gibi temenni ve dualarını sıkça dile getiriyor. Kapitalizmle, Afrika başta olmak üzere insanları yokluğa, yoksulluğa sürükleyen sömürü çarklarıyla meydanlarda yaptığı konuşmalarla açıktan kavga ediyor. Gizlisi, saklısı olmayan, şaibe taşımayan düz-dürüst bir hidayet öyküsü duruyor karşımızda.
Kemalist-sol kesimin öteden linç kültürünü kolayca harekete geçirebilen geniş bir tecrübesi var. Tuhaf olan ise bu linç kültürü kervanına katılmak üzere sırada bekleşen bazı muhafazakar-dindar kişilerin de olması.
Kuzu Kuzu Hukuksuzluk Kervana Katılım
Bu kervana katılanlar arasında Ak Parti'de üç dönem milletvekilliği yapmış şu sıralar Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları üyesi Prof. Dr. Burhan Kuzu'nun da bulunması. Yaşının ve kariyerinin aksine Prof. Kuzu ekranlardaki konuşmaları ve sosyal medya paylaşımlarıyla bir hayli renkli, oldukça gülünç pozisyonlara düşen bir fenomen durumunda.
Ne var ki, yaşını başını almış bir hukukçu, tecrübeli bir siyasetçi olmak patavatsızlık yapmaya ve linç kervanına yazılmaya mani olamıyor ne yazık. Prof. Dr. Burhan Kuzu ne demiş, önce ona bir bakalım:
"Yunan asıllı İngiliz soytarı Tzortzis, Atatürk'e "şeytan" demiş. Tzortzis, sen 9 Eylül'de denize döktüklerimizdensin. Atatürk'ün adı bile senin ağzına yakışmaz. Çünkü sizin kuyruk acınız var. Boğaziçi Rektörlüğü'nü de bu soytarıyı konuşturduğu için özür dilemeye davet ediyorum."
Bilebildiğimiz kadarıyla Mustafa Kemal Atatürk kendisini "Allah dostu, muvahhid veya mücahid" olarak tanımlamıyordu. Kur'anı Kerimde Hududullah olarak belirlenen haram-helal/emir-yasak ilişkilerini de önemsemediği gibi toplumsal hayattan da söküp atmaya çalışıyordu. Kur'an vahyini "gökten indiği sanılan kitapların dogmaları" olarak niteliyor ve Hz. Muhammed (a.s.)ı kast ederek "Arapoğlu'nun yaveleri/saçmalıkları" diye aşağılıyordu. Allah'ın sınırlarına savaş açanlara dostluk kurmak bir mü'min için mümkün değildir. Velev ki o kişi bir anne-babası, eşi, çocuğu veya bir devletin kurucusu/lideri olsun. Kelime-i Tevhid basit ve istenildiği zaman çiğnenebilecek bir ahit değil aksine uğruna hayat feda edilecek varoluşsal bir ilkedir. Peki, Burhan Kuzu Kemalist linç kültürüne eklemlenerek nasıl olur da "Yunan asıllı İngiliz soytarısı" gibi yaftalarla hidayete ermiş bir mü'mine saldırır. Elhamdulillah ki Andreas adının önüne Hamza adını koyarak ulaşabildiği her insana İslam'ı tebliğ ediyor. Hamza Andreas, sadece ağzı değil gözü, kulağı, kalbi de Kelime-i Tevhid ile arınıp temizlenmiş bir gençtir.Atatürk ne mübarek ve ne yüce bir kültmüş ki hidayete ermiş bir Mü'minin ağzına yakıştırılamıyor. Tabii Prof. Dr. Kuzu'nun frenleri hepten boşaldığı için bir de Boğaziçi Üniversitesi Rektörlülüğü'nü özre davet etmiş.
Cahiliyyenin her türüne bulaşıp nasıl Allah'ın huzuruna çıkılacak, düşünen yok tabii. Ne imanının ilkelerinden haberi var, ne yaşadığı ülke ve toplumu ifsada sürükleyen zalimleri ifşa etmeye cesareti var ne de bir mü'min gencin hak olan sözüne sahip çıkabilecek sorumluluk duygusu var. Rüzgar gülü gibi her an her yöne dönmeye müsait bir muhafazakar-demokrat siyasetçi profili kaplamış ortalığı. Sosyal medyada ilgi görmek, beğeni almak Allah'ın rızasını kazanmaktan çok daha öncelikli anlaşılan.