Burası Türkiye

Abdurrahman Dilipak

İstanbul’da yağmur tam bir felakete sebeb oldu..

Ne çatıların yağmur tahliye boruları, ne de atık su taşıma kapasitesi yağmura yetişemedi..

Güneydoğu’da terör can almaya devam ederken, Trakya’da da sel can almaya devam ediyor..

Bu arada Münevver Karabulut’la ilgili sır her gün biraz daha içinden çıkılmaz bir hal alıyor.. Kimi satanist bir ayinden söz ederken, kimine göre kız bilmemesi gereken bir gizli belgeye ulaştı ve onun için öldürüldü.. Ermenistan’dan gelen haberler daha da kafa karıştırdı..

Kız Gariboğlu’nun evine girip çıkarken, Gariboğlu’nun bir zamanlar emekli paşalarla iş tuttuğu bir zamanda, dönemin bazı politikacıları ile ilgili bir belge mi ortaya çıktı, ya da bir başka dosyadaki bilgilere mi ulaştı kız, bilmiyoruz.. Gariboğlu pek de garib biri değil.. Bakmayın faizle, içkiyle uğraştığına, Kurtuluş Savaşı’nda Fransızların Adana tarafından cepheye sürdüğü Cezayirli bir ailenin çocuğu. Dede, ezan sesini duyunca Fransız karakolundan kaçıp, Müslümanların safına geçmiş..

Dikkat ettiniz mi bilmiyorum, her iki tarafın da aile büyüğü hanımların başları örtülü..

Bu arada Aydın Doğan için yolun sonu gözüktü.. Doğan’ın arkasından sıra kimde? Doğan bu işten nasıl sıyrılacak, sıyrılmazsa ne olur bilmiyorum. Ama Doğan Holding hisseleri borsada dibe vurdu..

Doğan nasıl geldi ise öyle gidecek galiba..

Neyse ben bugün, bir başka kafa karıştırıcı konuya değineceğim..

Bu kişi bir avukat, bir hukukçu ve o bir Demokrat Partili..

Hasan Subaşı DP Genel İdare Kurulu üyesi.

17.11.2008’de Süleyman Soylu’nun 922 oyla genel başkanlığa yeniden seçildiği Demokrat Parti’nin 9. Olağan Büyük Kongresi’nde Genel İdare Kurulu’na seçildi.

Hasan Subaşı aynı zamanda Sabah gazetesinde bölge baskısında yazılar yazan bir isim. Antalya eski Belediye Başkanı..

Demirel’in “merkez sağın lideri” olarak düşündüğü Mehmet Ali Bayar ile YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz’ün, Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile eşi Filiz Büyükanıt hakkındaki küfürlü konuşmaları Ergenekon tutanaklarına yansıdı. Ana avrat sövüyorlar arkadaşlarına..

Subaşı birkaç ay önce yazdığı bir yazısında sağda birliğin fiyasko ile sonuçlanmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor ve “ANAP’ın oyu kalmamıştır. DP’nin ise yüzde 3.7’ye düşmüştür” diyordu. “Merkez sağda ne var” başlıklı yazısında Subaşı, “Ben o tarihlerde çiftliğimde kendi işlerimle meşgul ve aktif siyasetin dışında yaşamaya çalışırken öyle tepki vermiştim ki, kendimi önce Ankara’da, sonra da seçimlerin tam ortasında Mehmet Ağar’ın karşısında aday olarak buldum. (...) Parti, demokrat ve liberal çizgiden tümüyle saptırılıyor, derin devletle ilişkilendirilen, bürokrat kökenli bir kişiye teslim ediliyordu” ifadelerini kullanıyordu..

Sıkı durun şimdi, dün bunları yazan biri bugün neler söylüyor! Haber basında “Yılların siyasetçisinden darbe övgüsü” başlığı ile yer aldı..

Haber şöyle: “Sabah gazetesinin Akdeniz ekinde köşe yazan Antalya eski Belediye Başkanı Hasan Subaşı, “Bir bürokrat” başlığıyla kaleme aldığı yazıda darbeyi ve darbecileri övdü. Yazısında, uzun yıllar yaptığı kamu görevini saygın bir şekilde tamamladıktan sonra emekliye ayrıldığından bahseden, Türkiye gibi bir coğrafyada tarafsız olunamayacağını savunan Subaşı, köşesinde şunları yazdı: “Esasen taraf olmalı, cumhuriyetçiler, devrimciler bu vatanın asıl sahipleri sayılmaz mı? Kaç kişi bizim gibi düşünürse düşünsün asıl olan odur. Devrimleri herkese ezberletmek, tehlikeli tırmanışa dur demek gerekir. Çağdaş hukuk, evrensel hukuk, AB normları ve batının zihniyeti bizi bölebilir. İyi ki ordumuz bunlara hiç göz açtırmıyor. İyi ki darbeler yapıp karşı devrimcileri iktidardan uzaklaştırıyorlar. Demokrasi ve özgürlük de neymiş, bu kadar gericisi, cahili olan topluma daha fazla demokrasi ve söz hakkı doğru değil. Hem kendisini yok edecek fikirlere özgürlük tanıyan rejim olur mu?” Türkiye’nin bugün geldiği noktada darbe yapmanın zorlaşmasına karşın, yargı yoluyla engellemenin olanaklı olduğuna işaret eden Subaşı, hükümeti Kürt, Ermeni, Alevi açılımları konusunda samimi bulmamakla itham ettiği yazısını şu sözlerle sürdürdü: “Bunlar iyi niyetli olamaz. Bunlar karşı devrimci. Oy verenler bilinçli değil. Yarım demokrasi bile başımıza ne işler açıyor. Bir de tam demokrasi istiyorlar. Acaba demokrasi birçok sorunumuzu gerçekten çözer mi?”

Adam sağcı, demokrat. Demokrat Parti’nin GİK üyesi ve böyle düşünüyor..

Şeriat düşmanı Müslümanların olduğu bir ülkede demokrasi düşmanı bir Demokrat Partili..

Darbecilerin kankası, sağa lider yapılmak istenen bir adam..

Burası Türkiye..

Memleket bunlara kalmış..

Morisson Süleyman’ın ahfadı bunlar..

Köyde “Çoban Sülü”, sandığa girerken “İslamköylü Nurlu Süleyman”, koltuğa oturduğunda Morisson Süleyman olduğunu görürsünüz..

“Bizim Sovyet”te işler böyle yürütülüyor.. Sadece Tuncay Güney’in birkaç şapkası yok! Bu memlekete komünizm getirilecekse de, demokrasi ya da şeriat getirilecekse de, onu getirecek bir Kemalist kadro mutlaka vardır.. Burası Türkiye, olur böyle vakalar. Kurtuluş Savaşı’nın Galib Hocaları, Padişaha “Halife Hakan efendimiz” diye mektup yazan önderleri, gün geldi Komünist Parti’ye kurucu olmadılar mı? Birbirlerini “yoldaş” diye selamlamadılar mı? Aynı kişiler gün geldi, Hitler bıyığı bırakıp Hitlerci oldular.. Gün geldi Cumhuriyetçi oldular, gün geldi Demokrat oldular. Aslında hiçbiri değildiler..

Selam ve dua ile..

VAKİT