Bünyamin’in serbest bırakılması üzerine

MURAT KAYACAN

Yazılarımızda Yûsuf kıssasından bir kesit (Yûsuf 12/77-79) üzerinde durarak, bu derin ve hikmet dolu kıssadan hayatımıza taşınabilecek mesajları anlamaya çalışıyoruz. Bu yolculuk sırasında fark ettim ki Kur’an, bir kitabın çok ötesinde; her ayetiyle bizi soru sormaya, hayatı ve kendimizi yeniden düşünmeye sevk ediyor. Peki, bir kardeşin başka bir kardeşe haksızlık yapması kadar acı bir durum ne olabilir? Ya da bir liderin adalet ve merhameti aynı potada eritmesi ne kadar öğreticidir? Bugün ele alacağımız ayetlerde Hz. Yûsuf’un hikmetiyle sabrı, kardeşlerinin yanılgılarıyla pişmanlıkları karşı karşıya geliyor. Bu kıssadan sadece bireysel değil, toplumsal hayatımıza da ışık tutacak dersler çıkarabileceğimize inanıyorum. Haydi, birlikte bu derin mesajları keşfedelim.

Kardeşlik, Islah ve Sabır

Hz. Yûsuf’un kardeşleri Bünyamin’in hırsızlık yaptığı iddiası karşısında kendilerini kurtarmak için Bünyamin’in kardeşini de (Hz. Yûsuf) bu suçla birlikte anmışlardır: “Dediler: Eğer çaldıysa onun kardeşi de daha önce çalmıştı. Yûsuf bunu içine attı, onlara belirtmedi. ‘Sizin durumunuz daha kötüdür. Anlattığınız şeyi Allah en iyi bilir.’ dedi.” (Yûsuf 12/77). Ayetteki “Yûsuf bunu içine attı, onlara belirtmedi.” sözü ile sonraki iki cümlenin kastedildiği de söylenmiştir. Bu yoruma göre merhametli Hz. Yûsuf, kardeşlerinin ıslah olmasını hedeflediği için üzüntüsünü onlara açmamış, onların kötü durumda olmalarını içinden geçirmiş ve durumlarını Allah’a havale etmiştir. Hz. Yûsuf, kardeşlerinin yüzüne ya da içinden “Sizin durumunuz daha kötüdür.” derken kardeşlerinin onu, babaları Hz. Ya'kūb’tan çalmış olmalarını kastetmiş olabilir. “Onu (Yûsuf’u) kurt yedi.” demeleri, onu satmaları, aradan geçen onca süreye rağmen Bünyamin’in karşılaştığı durumu vesile edinip Yûsuf’un bir zamanlar hırsızlık yaptığını iddia etmeleri gibi faktörler nedeniyle de bu sözü söylemiş olabilir.

Aile Bağları ve Merhamet Talebi

Bünyamin’in serbest bırakılması ve Kenan iline dönmesi için Hz. Yûsuf’un kardeşleri, Hz. Yûsuf’un merhametini harekete geçirmeye çalıştır. Onların bu çabası aile bireylerinin sorunlarıyla ilgilenmenin önemini göstermektedir: “Onlar, ‘Ey Azîz! gerçekten onun yaşlı bir babası vardır. Onun yerine birimizi al. Şüphesiz biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.’ dediler.” (Yûsuf 12/78). Hz. Yûsuf’un kardeşlerinin “Onun yerine birimizi al.” şeklindeki sözlerini mecaz kabul edenler, onların böyle bir şey olmayacağını (suçun şahsiliği meselesi) bildiklerini amaçlarının içlerinden birini Bünyamin’in yerine bırakmak olmadığını, yaptıkları şeyin Hz. Yûsuf’u Bünyamin’i alıkoymaktan vazgeçirmeye çalışmak olduğunu söylerler. İfade mecaz değilse o zaman da Bünyamin’in kefaletle serbest bırakılmasını, Kenan iline gidip geri dönene kadar onun yerine içlerinden birinin alıkonmasını kastetmiş olurlar. Yine onun kardeşlerinin “seni iyilik edenlerden görüyoruz” demeleri, ondaki bu iyi hâlin sürekliliğinin Bünyamin’in babasına merhamet göstermesini gerektirdiği iması taşımaktadır.

Adaletin Zarafeti

Hz. Yûsuf’un Bünyamin’i alıkoyarak bir açıdan babasının hoşuna gitmeyecek bir iş yapmış olsa da bir açıdan da babası Hz. Ya‘kūb’un, daha fazla sabır göstererek aldığı sevabın artmasına vesile olmuştur: “Yusuf, ‘Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını yakalamamızdan Allah'a sığınırız; çünkü o takdirde biz, elbette zalim oluruz.’ dedi.” (Yûsuf 12/79). Dikkat edilirse Hz. Yûsuf, tevriyeli bir dil kullanarak Bünyamin için “Hırsızlık yapan kimse” değil, “Eşyamızı yanında bulduğumuz kimse” demektedir. O, kardeşi Bünyamin’in hırsız olmadığını bildiğinden dikkatli bir dil kullanmaktadır. Ayrıca bu ayet “suçun şahsiliği” prensibini de içermektedir.

Sonuç

Yûsuf sûresi 12/77.-79. ayetler, insan ilişkilerinde adalet, sabır ve merhametin önemine dikkat çekerken aynı zamanda bireylerin hatalarını fark etme ve ıslah olma fırsatlarını da hatırlatıyor. Hz. Yûsuf’un kardeşlerine karşı sabrı, onların hatalarını düzeltmeleri için tanıdığı bu süre, bize affedicilik ve hikmetle hareket etmenin sonuçlarını gösteriyor. Günümüzde aile bağlarımızda ve toplumsal ilişkilerimizde gördüğümüz kopukluklar, bu kıssadan alacağımız derslerle giderilebilir. Haksızlığa uğradığımızda Hz. Yûsuf gibi sabretmeyi, bizi incitenlere karşı da hikmetli bir tutum sergilemeyi öğrenmeliyiz. Bu yazıda ayetlerin suçun şahsiliği prensibine vurgu yapması, modern hukuk sistemlerinin temel ilkelerine ışık tutar nitelikte bir mesaj taşıyor. Ayrıca Hz. Yûsuf’un tevriyeli ifadeleri, bir liderin zor durumlarda nasıl iletişim kurması gerektiğine dair önemli bir örnek sunuyor. Bugün bu üç ayetten çıkardığımız ders, her bireyin kendi hatalarını gözden geçirip, başkalarının hatalarını düzeltebileceği hikmetli yollar aramasıdır. Unutmayalım ki Kur’an, geçmişte yaşanan olaylarla bugünü inşa etmemiz için rehberdir; yeter ki ibret almayı bilelim.