Danıştay 8. Dairesi’nin 13.11.1992 tarihli, 1992/2809 esas ve 1992/609 karar sayılı kararından:
“Davacıya verilen disiplin cezasına gelince; Davacı, yönetici ve öğretmenlerinin uyarılarına karşın derslere ve sınavlara başörtülü olarak girdiği gerekçesiyle Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliğinin 7.maddesinin (a) ve (e) bentleri uyarınca kınama cezası ile cezalandırılmıştır.
Yönetmeliğin 7.maddesinin (a) bendinde, öğrencilik sıfatının gerektirdiği saygınlık ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak, (b) bendinde de, ders, seminer, uygulama, laboratuvar, atelye çalışması ve konferans gibi çalışmaların düzenini bozmak, kınama cezasının gerektiren eylemler arasında sayılmıştır.
Belirtilen maddede, yükseköğretim kurumlarında başörtülü olarak bulunmanın kınama cezasını gerektirdiği yolunda herhangi bir kural yer almamaktadır. Davacının eyleminin, Yönetmeliğin 7.maddesinin (a) ve (c) bentlerindeki eylemlere de uymaması karşısında disiplin cezası ile cezalandırılmasında hukuka uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kınama cezasına ilişkin işlemin iptaline karar verildi.”
Dikkat edin.. Başörtüye ceza verilemeyeceğine dair bu Danıştay kararının tarihi: 1992. 1989 tarihli Anayasa Mahkemesi kararının üzerinden üç yıl geçmiş. 1991 tarihli ikinci türban kararı bile alınmış durumda.
Buna rağmen, Danıştay 8. Dairesi haklı olarak, “Yönetmelikte bir madde olmadıktan sonra, başörtülü öğrenciye ceza verilemez” diyor.
Fakat; gel zaman, git zaman.. Danıştay’da Seyfi Dede ekolü, 1992 yılının ortalarından itibaren kadrolaşıyor..
Sonrasında Danıştay, “Yönetmelikte madde olmasına gerek yok” hükmüne varıyor.
Ama yukarıdaki içtihat da, halen Danıştay’ın internet sitesinde duruyor..
Merak edenler, ilgili sayılardan arama yaparak, kararın tam metnini okuyabilirler..
Başörtü konusunda, Seyfi Dede ekolünün bir hukuk cinayeti daha var.
Danıştay, 1992’ye kadar başörtüye ceza verilemeyecğini söylerken, 1993’ten itibaren kararını değiştirdi. “Yönetmelikte maddeye gerek yok” dedi. Ama, başörtülü öğrencileri okula almama veya okuldan atma şeklindeki uygulamalara ise, 1998’lere kadar izin vermedi..
Bununla ilgili de bir karar sunalım. Bu da Danıştay’ın internet sitesinde olan kararlardan!
Önce kararın tarih ve sayısı: Danıştay 8. Daire, 1994/162 esas, 1994/1579 karar ve 16.5.1994 tarihli karar: “Orta Doğu Teknik Üni. İkt. İd. Bil. öğrencisi olan davacının, başörtüsü ile derse girmesinden dolayı YÖK öğrenci Disiplin Yönetmeliğinin 7/a, 7/e ve 12.maddeleri uyarınca yüksek öğretim kurumlarından çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, tekerrür halinde verilmesi disiplin cezasının eyleme uygun görülen asıl cezanın bir üstü olan disiplin cezası olması gerektiği, olayda davacının kınama cezası verilmesi gerektiği kabul edilen eyleminden dolayı daha önce verilen disiplin cezaları nazara alınarak disiplin cezasının en ağırı olan yüksek öğretim kurumundan çıkarma cezası verilmesinde hukuka uygunluk görülmediği, ..”
Bu kararda da Danıştay 8. Dairesi, bir öğrenciye başörtü sebebi ile uyarma cezası verilirse, daha sonraki tarihlerde başörtülü olarak fakülteye gelmeye devam etse bile, en fazla kınama cezası verilebileceği, yükseköğretim kurumundan çıkarma cezası verilemeyeceğini belirtiyor.
Bu karar verildiğinde, Anayasa Mahkemesi’nin meşhur iki kararı da alınmış, üzerinden 7 yıl geçmişti.
Ama Danıştay, Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen, başörtülü öğrencilerin okullarına devam etmelerinin engellenemeyeceğini, ancak uyarma ve ısrar halinde kınama cezası verilebilineceğine hükmetmişti.
Gel zaman, git zaman.. Seyfi Dede yargıya tam yerleşti.. Ondan sonra bu karar da değişti..
Üniversitelerden ihraç da hukuka uygun oldu..
Hatta sonrasında, üniversite kapısının önünde, başörtülü öğrenciyi fakülteye hiç almama bile hukuka uygun oldu!.
1992’deki Danıştay kararından sonra, Anayasa Mahkemesi’nin yeni bir kararı da çıkmamıştı, yeni bir kanun da..
Ama Seyfi Dede’nin kadroları, bu çelişik içtihatları, aynı kanuna, aynı Anayasa Mahkemesi kararına bakıp verdiler.
Şimdi, normalleşme dönemindeyiz.
Kadrolaşmanın ürünleri çöp kutusuna atılırsa, farklı bir şey yapmaya gerek yok, her şey normal çizgisine gelir.
Yani, 1992 tarihli içtihada! “Yönetmelikte başörtüye ceza yoktur. Başörtüye verilemez” içtihadına!
YENİ AKİT