(Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) "Hayır" dedi. "Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın kendisidir." (Yusuf-83)
Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve: "Ey Yusuf'a karşı (artan dayanılmaz) kahrım" dedi ve gözleri üzüntüsünden (ağardıkça) ağardı. Ki yutkundukça yutkunuyordu. (Yusuf-84)
“Hiç şüphesiz O, her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir.” Allah, onun yaşadığı durumu, ayrıca tüm bu olayların ve sınamaların ardındaki hikmeti kuşkusuz çok iyi bilmektedir. Ve yine kuşkusuz ki O, olaylar ve sonuçları sıralamasındaki hikmet gerçekleştiğinde, her işi en uygun zamana ayarlayabilecek güçtedir.
Bu yaşlı adamın yüreğine böylesine bir ışık, nasıl ve nereden doğuyor? Kuşkusuz ki, bu Allah’a bel bağlamanın, O’nunla güçlü bir iletişimin, O’nun varlığını ve merhametini gerçekten hissedebilmenin sonucudur. Bu türden seçkin ve tertemiz yüreklerde doğan duygular, bundan ötürüdür ki, ellerin uzanabildiği, gözlerin görebildiği algılanabilir realiteden daha derinlikli ve daha doğrudur.
Onlardan yüz çevirdi, sırt döndü onlara ve dedi ki ey Yusuf’tan dolayı kederler, üzüntüler. Yusuf gitti, Bünyamin gitti, en büyük oğlu gitti. Ama Yakub’un hüznü, kederi yine Yusuf’a. Çünkü Onun yüceliğini biliyordu, Onun yüceliğine şahit olacaktı. O en sevgili oğlunun gördüğü rüyanın gerçekleşmesini gözleriyle görecekti. İşte onun içindir ki kalbinde en büyük sevgiye oturan Yusuf’tu. İşte bu sözün sonunda, bu hüznün sonunda gözlerine aklar düştü. Yıllardır Yusufundan bir haber alamaması Onu eritmişti. Ama bu arada asla Rabbinden ümidini kesmeyip Yusuf’a yaklaştığını hissediyordu.
BASAİRUL KUR’AN
Dertli babaya ilişkin, tüyler ürpertici bir tasvirdir bu. Kederiyle ve başına gelenlerle tek başına ve yapayalnız bırakıldığını hissediyor. Çevresindekiler onun acısını paylaşmaya yanaşmıyor. Dolayısıyla o da yalnızlığa gömülüyor. Sevgili oğluna, Yusuf una ilişkin yarası yine depreşiyor. Onu halâ unutamamıştır. Aradan geçen onca yıl, bu acıyı onun yüreğinden söküp atamamıştır.
“Vah Yusuf’um vah!”…
Hüznünü içine atıp gizlemektedir. Ancak bu içine atmasından ötürü sinirleri yıpranmış ve sonuçta gözlerine üzüntüden ve yıkımdan aklar düşmüştür:
Oğullarının yüreklerindeki çekemezlik öyle bir noktaya varmıştı ki, babalarının bu durumuna bile acımıyorlardı. Babalarının Hz. Yusuf özlemi, onun gizliden gizliye halâ üzülmesi bile onların yüreklerini sızlatmıyordu. Ne onunla konuşup rahatlatmaya çalışıyorlar, ne teselli ediyorlar, ne de ona umut veriyorlardı! Tam tersine, Hz. Yakub’un yüreğiyle yakaladığı son umut ışığını bile silmek istiyorlardı:
FİZİLALİL KUR’AN