Bazılarının Canı Canken, Bazılarının ki Patlıcan Bile Değil
Aşırı ironik gelebilir bu başlık ama, hemen hemen tüm İslam coğrafyalarında ve bilhassa Suriye’de yaşanan gerçekliği ifadede belki az bile kalıyor. İnsanlar heba olan bir patlıcan için bile az - çok sızı duyarken, Suriye ve başka beldelerde çeşitli zulümlere uğratılan ve katledilen yüzbinler için, değil sızı duymak, bazıları çocuklar gibi seviniyorlar bile.
Roman değil, hikaye değil, filim değil apaçık bir gerçek var önümüzde. En az 300 bin mazlum katledilmiş Suriye’de, hem de en vahşi metotlarla, en acımasız şekillerde.
Sadece erkekler değil katledilenler, kadın ve çocuklar önemli bir kısmı. Oyun oynanmıyor, hemen yanı başımızda insanlar öldürülüyor, varil bombaları atılıyor, kadınlara ve kızlara sistematik olarak tecavüz ediliyor, insanlar işkence hanelerde hayvanlara bile yapılmayacak sistematik işkenceler altında kıvranıyor, işkence ve açlıkla katlediliyorlar. Üstelik bu zulümlerin ciddi bir kısmı da belgeli, fotoğraflı ve görüntülü olarak tespit ve tescil edilmiş durumda.
Suriye’de Katledilenler Sayılmaya Bile Layık Görülmüyor Artık
Suriye’de her gün ortalama 50 civarında masum insan Esed canavarlarınca varil bombalarıyla, keskin nişancılarca, işkence ile katlediliyor ve şu ana kadar katledilenlerin sayısı en az 300 bin civarına ulaşmış durumda, bazı kaynaklar bu sayının 500 bine ulaştığını iddia ediyor.
Irak’ta Işid’in kendilerine saldırması üzerine kıyamet kopartılan (Y)ezidilerin bu bölgedeki toplam sayısı, belki de Suriye’de katledilen mazlumlar kadar değil. Lakin (Y)ezidiler konusunda biri bin yapanlar, Suriyeliler konusunda bini bir yapmak gereği bile duymuyorlar, çünkü onları görmüyor ve gündeme bile getirmiyorlar. Demek ki insan sayılabilmek için tek şart Müslüman olmamak, Müslüman olma da ne olursan ol az – çok bir kıymetin var, ama kesinlikle Müslüman olma.
Müslümanlar Zulmün Her Türlüsüne Layık Görülüyor
Bizler bu tür kıyaslar yaptığımızda zulümleri kıyaslamayın diye bizi eleştirenler, kıyas yapmak gereği bile duymuyorlar, çünkü Müslüman olmayanlara yapılan tüm zulümleri (hele bir de Müslüman olduğunu iddia edenler yapmışsa) zumlarken, Müslümanlara yapılanlara dürbünün tersiyle bakıyor, mümkünse yok sayıyorlar.
Sadece Suriye’de geçerli değil, dünyanın her yerinde geçerli. Afganistan, Doğu Türkistan, Myanmar, Bangladeş, Keşmir, Filistin vs. vs. say sayabildiğin kadar. Neredeyse nerede Müslüman varsa, orada zulüm söz konusu.
Bir(leş)miş Milletler gerçekten bir leş olduğunu ortaya koyarak, Suriye’deki katliamları önlemeye çalışmak bir yana, ölümleri saymayı bile bıraktı. Paris’te Charlie Hebdo saldırısında 12 kişinin öldürülmesi üzerine dünyayı ayağa kaldıranlar, Suriye’de her gün onlarca kişinin katledilmesini görmüyorlar ve saymıyorlar bile. Çünkü batı ve içimizdeki batıcılar Müslümanları insan bile saymıyor, fok ve balinalar kadar değer vermiyorlar.
Suriye’deki Katliamların Trajik Olmasından Geçtik, İstatistik Bile Değiller Artık
Bir kişinin ölümü trajik (acı verici bir olay), binlerin ölümü istatistik (sayısal veriler) demişti kendisi de milyonların istatiksel katliamlara imza atan bir komünist lider.
Bu gün başta Suriye olmak üzere İslam beldelerindeki ölümlerin trajik olmasından geçtik, istatistiksel olarak bile takip edilmiyor artık. Atılan bir varil bombasıyla onlarca kişinin ölümü, kullanmayarak çürüttüğü bir poşet patlıcan için duyduğu sızı kadar sızlatmıyor insanların yüreğini.
Özgecan vahşetini tüm trajikliğiyle içinde hissederek yaşayanlar, 300 bin Özgecan’ı haber konusu olarak bile gündemlerine almıyor, istatistik olarak bile konuşmuyorlar.
Seyrettiği bir filimde acı çeken bir cani, tecavüz zanlısı yada başka bir alçak için yüreklerde oluşan acıma duyguları, Suriye’de zulüm gören, işkence ile vahşice katledilen erkeklerden geçtik, kadınlar ve çocuklar için bile zerrece oluşmuyor.
Zulümlere Alkış Tutan Hümanistler
Bu durum sadece Suriye mazlumlarını destekleyen yada nötr olanların durumu. Bir de batı ve içimizdeki batıcılar var ki, demokrasi ve hümanizm için yırtındıklarını her fırsatta ifade ederlerken, bu ölüm ve zulümlere üzülmek bir yana, nötr bile kalamıyorlar.
Tam aksine, batı ve içimizdeki batıcılar gizli bir sevinç duyuyorlar bu katliamlardan, bizlerden daha dikkatli takip ediyorlar yaşananları ve katliamları; muhaliflerin her kaybı ve katliam, onlarda içten içe gizli bir sevinç dalgası oluşturuyor.
Genelde sessiz kalmaya, bazen zoraki üzüntülü görünmeye çalışsalar da, aslında duruşları ve tavırları ele veriyor bu durumlarını. Bazen de gayri iradi içlerindeki duygular bir şekilde tavırlarına, sözlerine ve yazılarına yansıyor ve net olarak görüyorsunuz bu gerçeği.
Batı Ve Batıcılar Bu Katliamlardan Sevinç Duyuyorlar
Batı ve batıcıların bu tutumları gayet normal. Biz zaten onlarda bu katliamlara üzülmelerini, haklının yanında durmalarını beklemiyoruz, beklersek zaten kendimizle çelişmiş oluruz.
Bu tutumlarını ifşa edip kınamamız, onlardan doğru tavrı beklediğimizden değil; onların demokrasi ve insan hakları gibi samimiyetsiz iddialarındaki samimiyetsizliklerini ve İslam düşmanlıklarını deşifre etmek, demokrasi ve insan hakları maskeleri altında gizledikleri gerçek (şeytani) yüzlerini tüm çıplaklığıyla açığa çıkarmak amaçlı. Timsahlardan merhamet beklemiyor, ara sıra mecburiyetten akıttıkları sahte gözyaşlarını da umursamıyoruz.
Halkımızın çoğunluğunun bu yaşananları hiç umursamadan adeta gününü gün ederek yaşıyor olması ciddi anlamda yaralıyor bizi. Bizi daha derinden yaralayan ve içimizi acıtan ise, tüm bu acıları kendi ailesi yaşıyormuş gibi yüreğinin merkezinde hissetmesi gereken bazı İslamcıların durumu.
Halk Yığınlarının Vurdumduymazlığını Anladıkta, Bu Zulümlere Kör İslamcılara Ne Demeli?
Batı ve batıcılara sözümüz yok, onlarla hesaplaşma ahirette olacak zaten. Gaflet içinde yaşayan halkımızın çoğunluğuna da pek bir şey söylemiyoruz, çünkü bilgisizlik ve gaflet bir yanda, şeytani medyanın zulümleri örten ve hatta meşrulaştıran yayınları bir tarafta, gerçekleri göremiyorlar bile çoğu zaman. Bu zulmü kendilerine göstermesi gereken bazı İslamcıların durumu ortada iken, halkımıza ne diyebiliriz ki zaten?
Gel gör ki, bu gerçekleri çok iyi bilmesi, bu zulümleri kendisine ve ailesine yapılıyormuş gibi (ki bu zulümler İslam adına yapılan bir kıyama karşı yapıldığına göre aslında kendilerine de yapılıyor aynı zamanda) hissetmesi gerekip te, halkımızın vurdumduymazlığından geçtik, batı ve batıcılar gibi tavır alan İslamcılara ne demeli?
Yezidi Lanetleyip Çağın Yezidlerinin Arkasında Saf Tutan Bazı İslamcılar
Sitemimiz kendini İslamcı olarak niteleyip te, Suriye ve diğer yaşananları komplo, ölen mazlumları ne şehit ne gazi … niyazi mantığıyla heba (yada objektif görünmeye çalışan bir bayan İslamcı yazarımızın deyimiyle telef) olarak görüp, oradaki ölümleri patlıcan mesabesine indirgeyenlere;
Daha sırası vardı, şimdi sırası mıydı, rahat dursalardı öldürülmezlerdi diyenlere;
Yaşanan acılar sanki henüz haberdar olmadığımız başka bir gezegende geçiyormuş gibi es geçip, adeta Bizans’ın fethi sırasında meleklerin kanat sayılarını tartışan papazların konumunda kelami tartışmalarla meşgul muvahhitlere!
Ne idiğü belirsiz bir Erdoğan düşmanlığını inatla sürdüreceğim diye, Erdoğan’ın Suriye halkının yanında durması nedeniyle bu halka bigâne, bazen soğuk ve hatta düşmanca bakanlara;
İran’ın Şiaperest hegemonik emel ve uygulamalarını gör(e)mezden gelip, (direniş ekseni diye adlandırdıkları) İran’ın Şii hilalinin ayakta kalması farzdır diye, İran’ın karşısına çıkanları gaflet, delalet ve hatta hıyanetle suçlayanlara; İran’ım sana 300 bin değil, 300 milyon, (hatta tüm) Sünniler feda diyenlere;
Suriyede 300 Bin Mazlumu Yezid Mi Katletti?
Yıllarca Yezidin zulmünden bahsedip, şimdilerde Yezide rahmet okutacak zulümlere imza atan İran rejimi ve Şiaperestler, gerçek Yezidin kim olduğunu gösterdiniz bizlere.
Ey İran ve Şiaperestler, Irak ve Suriye’de Mazlumların Ocaklarına ve Yüreklerine Ateş Düşürdünüz, Yüce Allah’ta En Kısa Zamanda Sizin Ocaklarınıza ve Yüreklerinize Ateş Düşürsün inşaallah.
Ey İran ve Şiaperestler, geçmişte defalarca yaptığınız ihaneti bir kez daha tekrarlayıp Ümmete bir kez daha ihanet ettiniz, bunun bedelini er geç dünyada ve mutlaka ahirette ödeyeceksiniz.
O günler geldiğinde hiç üzülmeyeceğiz halinize, içimiz rahatlayacak hatta yaptıklarınızın karşılığını buluyorsunuz diye. İntikam sahibi olan Rabbimiz bu ihanetlerinizin ve zulümlerinizin ihanetini er geç dünyada, mutlaka ve eksiksiz olarak ahirette alacak elbette sizlerden.
Müslüman Katliamını Filim Gibi Seyreden İslamcılar!
Neredesiniz ey (bazı) anlı şanlı İslamcılar! İslamcılığınızdan vaz geçtik, nerede sizin Müslümanlığınız, ve hatta insanlığınız. Değil İslamcı yada Müslüman olmak, sizler insan bile değilsiniz.
Fransa yönetimi bile (siyaseten de olsa) zulmü tescil ve telin edip, Esed’e giden milletvekillerini kınar, milletvekillerinin mensup olduğu parti başkanı soruşturma açacağını beyan eder, (timsah gözyaşları da olsa) gözyaşları dökerlerken; bazı anlı şanlı İslamcılarımız Suriye zulmünü ağızlarına bile almıyor, timsah gözyaşı bile dökmüyorlar.
Birilerinin kalpleri taştan daha sert, kulakları sağır olmuş, gözlerine perde çekilmişte, katledilen çocukları, tecavüz edilen kızları dahi göremiyorlar, duyamıyorlar. Ne olmuşsa olmuş geçen süreçte kalpleri taşlamış, hatta taşlardan daha sertleşmiş te, 2.Bakara Suresi 74. ayette kınanan Yahudilerin durumuna düşmüşler.
Hepimiz İmtihan Ediliyoruz
Suriyeliler acılarla, bizler ise bu acılara kayıtsız kalıp kalmamakla. Gördüğümüz kadarıyla Suriyeliler onca acıya rağmen imtihanlarını başarıyla veriyorlarken, değil sıradan Müslümanlar, bazı İslamcılarımız bile adeta bir dünya cenneti imkânlarında olmalarına rağmen, acılara kayıtsız kalarak imtihanı kaybetme sürecindeler.
Özgecan olayını kınayan halkımız ve (birtakım) İslamcılarımız, vahşet sadece TC sınırları içinde olunca mı önemi ve kınanmayı hak ediyor sizce? Arakanda, Doğu Türkistan’da, Hindistan işgalindeki Keşmir’de yaşananları geçtik, hemen yanı başımızda ki Suriye’de, Özgecan’a uygulanan vahşetin yanında çocuk oyuncağı kalacağı on binlerce vahşet, binlerce tecavüzü niye göremiyorsunuz?
Birileri İmtihanı Fena Halde Kaybediyor
Batı ve batıcılar ile dünyaperestlerin zaten bu taraklarda bezi olmadığı için onlar hakkında çok konuşmak gerekmiyor bence. Kinlerini din ve ideoloji haline getiren Şiaperestler imtihanı şimdiden kaybetmiş, batı ve batıcılar ile dünyaperestlerin saflarına asker yazılmış durumdalar.
Asıl sorun kendilerini Allah’a ve ahirete iman edenlerden, hatta öncülerinden görenlerde. Tevhit ve ahirete imandır, imanımızın en önemli iki temel ve birbirinden ayrılmaz unsuru. Allah’ın eşsiz benzersiz mutlak kudret sahibi tek ilah olduğu ve dünyanın imtihan yurdu olduğudur imanımızın temeli ve bütün meselemiz bu imtihanı kazanmak üzere olmalı mutlaka.
Gel gör ki tevhit tevhit – la la diye diye Allah’ı ve ahireti unutur olmuş durumda bazılarımız maalesef. Öyle ya, ahireti unutmasa idiler, nasıl yanı başımızda ki katliamlara, işkencelere, tecavüzlere, sürgünlere boş gözlerle bakar, ev sohbetlerinde yada kafelerde İslamcı tartışmalar yapmakla kendini en bi muvahhit olarak görebilirler idiler?
Nasıl Olsa Kışın Sonu Bahardır, Bu Da Gelir Bu Da Geçer Ağlama.
Nasıl olsa bitecek bu dünya kışı ve gelecek ahiret baharı, orada görecek herkes anyayı konyayı. Hiçbir şey karşılıksız kalmayacak. Ne baba ne de oğlu Esed’in zulümleri, ne şebbihanın işkence, tecavüz ve katliamları, ne İran rejimi ve Şiaperestlerin ihanet ve zulümleri. Ne de kendini İslamcı sayıp bu zalimlere direk yada dolaylı arka çıkanların bu zulümleri.
Bu dünyada zulümleri görmezden gelenler, orada Allah tarafından görmezden gelinecek, zulümlere dolaylı ve direk destek verenler, cehenneme dolaylı yada direk atılacaklar. Esed ve şebbihalarla, İran ve Şiaperestlerle direk yada dolaylı birlikle olanlar, orada da dolaylı ve direk beraber yanacaklar ebedi cehennem ateşinde. Herkes bu dünyadan götürmüyor mu ateşinini oraya zaten?
Mazlum Suriye Halkını Herkes Terk etse de Biz Terk etmeyeceğiz İnşaallah
Özgür-Der Ailesi olarak 4 yıldır mazlum Suriye halkının haklı davasının yanındayız. Eylemlerimizle, panellerimizle, yardımlarımızla onların yanında durduğumuzu ortaya koymaya çalıştık bu güne değin.
Bundan sonrada haklı davalarında başarıya ulaşıncaya kadar onların yanında duracak, herkes sussa da biz susmayacak, herkes unutsa da biz unutmayacak, herkes yardımı kesse de biz kesmeyeceğiz inşaallah.
İstesek te istemesek te mecburuz buna, çünkü bizler Allah’a ve ahirete iman eden, ahiret derdinde olan Müslümanlarız. Bu imanımız bizim Suriye (ve diğer mazlumları) görmezden gelmemize, unutmamıza izin vermiyor.
Deve kuşu gibi başımızı kuma gömmekle gerçeklerin değişmediğinin farkındayız. Ev sohbetlerine, kafe tartışmalarına, komplo teorilerine, entel ortamlara başımızı gömsek te Suriye ve tüm dünyada yaşanan acılar yok olmadığını, artarak devam ettiğini biliyoruz.
Bu farkındalık kadınlarımıza baktığımızda Suriyeli mazlum kadınları, çocukları baktığımızda Suriyeli mazlum çocukları hatırlayıp içimizin cız etmesine, Allah’ın verdiği helal nimetlerden bile ürpererek ve tedirginlikle faydalanmamıza sebep oluyor.
Suriye’yi Görmezden Gelmek Allah’ı Görmezden Gelmek, Suriye’yi Unutmak Ahireti Unutmaktır
Suriyeliler gibi yaşamıyoruz bu acıları ama, en azından Suriyeliler bu acıları yaşamıyormuş gibi de yaşamıyoruz şükürler olsun. Suriyelilerin çektiği acılardan ne kadar mustaripsek, bu acıların iç dünyalarımızda oluşturduğu bu hüzün ve melalden de o kadar memnunuz.
Çünkü biliyoruz ki, eğer Suriyelilerin çektiği acıları görmezden gelirsek, Rabbimizde bizi görmezden gelecek, unutursak Rabbimizde bizleri unutacak ve bizlere ahireti unutturacak ve kaybedeceğiz imtihanı. (Hadid 17-79)
Bu nedenle Suriyeli kardeşlerimizin haklı mücadelelerine desteğimizi, başta İran ve Şiaperestler ile Esed ve yerli Esedseverler olmak üzere tüm zalimlere lanetimizi ilan etmek, zalimlere meyledenleri de bir kez daha kendilerine gelmeye, zalimleri gör(e)meyenleri basirete davet etmek üzere bu hafta sonu meydanlara ineceğiz bir kez daha, Suriye intifadasının başlamasının 5. Yıldönümü nedeniyle.