Bugünkü Suriye

Ahmet Varol

Dün yani 2 Şubat 2010, Suriye’de Hama katliamının gerçekleştirilmesinin yirmi sekizinci yıldönümüydü.

Mazlum-Der de isabetli bir tercihle bu olayın yıldönümüne denk getirerek Suriye’deki insan hakları ihlalleri sorununu gündeme taşıyan bir raporu basına açıklayarak kamuoyunun gündemine taşıdı. Ben şahsen Mazlum-Der’in basın toplantısına katılma imkânı bulamadım. Fakat Suriye’deki insan hakları ihlalleri sorunuyla ilgili geniş çaplı raporu temin ederek gözden geçirdim. Raporun bu ülkedeki insan hakları ihlalleriyle ilgili önemli yaralara neşter vurduğunu, öncelikli konulara temas ettiğini ve dikkate alınması gereken vurgular yaptığını söyleyebilirim. Rapor ayrıntılı ve kapsamlı olduğu için içeriğine burada girme imkânımız olmayacak. Rapor Mazlum-Der’in kendi web sitesinde de yayınlanarak isteyenlerin ilgisine sunuldu. Ayrıca, Allah izin verirse biz de bu hafta Özel FM’de yayınlanacak Dünya Döndükçe adlı programımızda özetle de olsa ele almaya ve içerdiği bilgilerden bazı notlar aktarmaya çalışacağız.
Suriye ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesini ve yakınlaşmayı her zaman desteklediğimizi yazılarımızı takip edenler bilirler. Yönetimde olanların siyasi çizgileri ne olursa olsun İslâm coğrafyasındaki ilişkilerin iyileştirilmesini, karşılıklı sorunların giderilmesini ve işbirliğinin güçlendirilmesini her zaman olumlu görüyor ve destekliyoruz. Türkiye’yle Suriye arasındaki ikili sorunların giderilmesini ve işbirliğinin güçlendirilmesini de aynı çerçevede ele alıyor ve olumlu buluyoruz. Bu yakınlaşma ve işbirliği yönetimlerden önce her iki ülkenin halkının yararınadır. Dolayısıyla bu ilişkileri daha da güçlendirmek, karşılıklı yardımlaşmanın alanını mümkün olduğunca genişletmek gerekir.
Sıkça ziyaret ettiğim Suriye’de halkın da Türkiye’yle ilişkilerin güçlendirilmesinden ve işbirliğinin artırılmasından son derece memnun olduğunu müşahede ettiğimi söylemeliyim. Vizelerin kaldırılması suretiyle ziyaretlerin kolaylaştırılması bizim için olduğu kadar Suriyeli kardeşlerimiz için de son derece sevindirici oldu.
Suriye’nin Filistin davası konusundaki stratejik tutumu, işgale karşı sürdürülen direnişi sahiplenmesi ve bu direnişe lojistik destek vermesi takdir edilmesi gereken bir tutumdur. Bu tutumu Suriye’ye Arap toplumları nezdinde faaliyet yürüten sivil teşkilatların ve onların çalışmalarına ilgi gösteren kitlelerin de takdirine mazhar olmaktadır.
Fakat bütün bunların bu ülkede hâlâ sorun olmaya devam eden siyasi özgürlüğün oldukça dar kapsamlı bir şekilde kullandırılması, düşünce özgürlüğünün önünün açılmaması ve insan hakları ihlalleri gerçeğini görmezden gelmemizi haklı kılmaz. Beşşar Esed yönetimiyle birlikte ülkenin bir değişim sürecine girdiği doğrudur. Bu değişim özellikle ekonomik alanda dışa açılım ve yeniden yapılanma konusunda atılan adımlarla kendini gösteriyor. Fakat yeniden yapılanma adımlarının çok yavaş yürüdüğü ve üstelik bunun siyasal çoğulculuk, düşünce özgürlüğü, sivil örgütlenme alanlarına çok az yansıdığı bir gerçektir. Bizim gördüğümüz kadarıyla insan hakları ihlallerinin temelinde de işte bu sorun var.
Çünkü mevcut yönetim büyük hak ihlalleri üzerine oturtulmuş bir yapı devralmıştır. Bu yapının sicilinde Hama katliamı gibi önemli bir hadise var. Bu olayda mağdur edilenler sadece katledilenler olmadı. Ayrıca hapislere atılıp bir daha kendilerinden haber alınamayan on binlerce insan oldu. Bunun yanı sıra yine söz konusu olayla bağlantılı bir şekilde sonraki yıllarda mağdur edilenler oldu. Şimdi onların yakınları yıllardan beri kendilerinden hiçbir haber alınamayan bu kişilerin durumlarının kesin olarak açıklanmasını istiyorlar. Değişim sürecinden söz eden mevcut yönetimin, geçmişin üzerine bir kalem çekerek, yapılanların haksızlık olduğunu kabul ederek düşünce özgürlüğünün önünü açacak cesaretli adımlar atması gerekiyor. Bunu yapması hem Suriye halkı hem de tüm insanlık nezdinde takdir kazanmasını sağlayacaktır. Böyle cesaretli adımlar atması Suriye’nin kendi içinde barış ve dayanışmayı artıracağı gibi Siyonist düşman karşısında da bileğini güçlendirecektir.
Mevcut yönetimin devraldığı yapının geçmişte işlediği haksızlıklardan dolayı, mağdur edilenler bir intikam peşinde değiller. Onların istedikleri gerçek anlamda bir değişim sürecinin başlatılması, haksızlıkların ve mağduriyetlerin sona erdirilmesi, düşünce özgürlüğünün ve siyasal çoğulculuğun önünün açılmasıdır. Bunun gerçekleştirilmesi durumunda yeniden yapılanma ve değişim sürecinde aktif rol almaya, olumlu katkılar sağlayacak görevler üstlenmeye hazır olduklarını dile getiriyorlar.

VAKİT