Müminler dinin kırmızı çizgilerine dikkat ederek, bunları çiğnememeye çalışarak her daim bir manada oruçlu sayılırlar. Ramazan orucu, yasaklanmış, haram kılınmış fiil, zevk ve davranışlardan uzak durmayı değil, sair zamanlarda helal olan ve insanların en fazla zevk aldıkları yeme, içme ve cinsi hayattan Allah rızası için, imsak vaktinden iftar vaktine kadar uzak durmayı ihtiva ediyor. Allah rızası için aslında helal olan şeylerden uzak durabilen bir mümin, yine O'nun rızası için, yasakladıklarından elbette daha kolay uzak duracaktır; ancak bu kolaylığı elde etmenin iki şartı var: 1. Sağlam, hayata hakim olan bir iman, 2. İman ile davranış arasındaki âhengi, tutarlılığı sağlayan bir eğitim. Orucun birçok hikmeti yanında önemli bir hikmeti de işte bu eğitimdir. Ramazan boyunca helallerden bile uzak durmayı başaran bir mümin, Ramazan bitince helal nimetlere şükrederek bunlardan istifade edecek, haramlardan ise nefret edecek, imanı ve aldığı irade eğitimi ile harama yaklaşmayacaktır.
Orucun nasıl bir irade eğitimi verdiğine ve mümin ile Rabbi arasında meşakkatleri hiçe saydıracak nasıl bir kulluk, hatta vuslat şuuru yaşattığına dair iki örnek sunmak istiyorum.
Doğu'dan gelmiş bir vatandaş geçen hafta bahçe işinde çalışıyor, hava çok sıcak, devamlı soğuk su taşıyorum. Bir ara şöyle konuşuyoruz:
-Şimdi bu suyu içiyorum ama birkaç gün sonra içemeyeceğim, Allah yardımcımız olsun, inşallah sabrını verecek!
-Dayanamazsan daha sonra tutmak üzere ertelersin veya fidye verirsin?
-Bayılmadıkça tutacağım, herkes oruç tutarken ben yiyemem, bunu hiç yapmadım!
-Sende bu iman ve azim oldukça orucunu inşallah arızasız tutarsın!
Suriye'den bir müsafirimiz var, havaların sıcak geçtiğini, son 11 yılın rekorunun kırıldığını filan konuşurken konu yaklaşan Ramazan'a geliyor. Bir yakını, biraz da latife olarak "Biz burada müsafiriz, orucu şimdi tutmasak da kışın kaza etsek" diyor. Bu sözleri ciddiye alan muhatap heyecanlı bir tavırla "Sıcaklık yetmiş derece olsa orucu yine tutacağım" cevabını veriyor.
(Bu arada halkın toplantı yapmalarına mani olmak için Suriye yöneticilerinin, "sıcakları bahane ederek" teravih namazını yasaklamak istediklerinden de söz ediyorlar.)
Ülkemizde her şeye rağmen Ramazan'a ilgi güzeldir, sair zamanlarda kusurları olan kulların bile çoğu bu mübarek aydan nasip almak için gayret ederler, oruçlarını ihmal etmezler, ülkeyi saran sahur, iftar ve teravih neşesine katılırlar. Yahya Kemal bu neşeden mahrum kalmanın acısını "Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz" mısraı ile ifade ettikten sonra "Mâdem ki böyle duygularım kaldı çok şükür" diyerek teselli bulmaya çalışıyor.
Allah milletimizi oruçsuz ve neş'esiz kalmaktan korusun!
YENİ ŞAFAK