Önce Hükûmet’i tebrik etmek gerek..
Türkiye, geçmişte toplumu sarsan nice cinayetleri iddialı laflarla nasıl geçiştirdiğinin ve hattâ, toplumun başka kanallara yönlendirmesinde kullanılmasının acı örnekleriyle doludur..
Bugün ise.. Kasım-2003’de, İstanbul’da meydana gelen patlamaların failleri de, toplumda kutublaşmalara vesile olmadan, kısa zamanda yakalandı..
‘Şemdinli Bombalaması’nda da, ‘nereye dayanırsa, oraya kadar gidilecektir!.’ sözüne uygun davranıldı ve amma, sonunda Genelkurmay, kanunî yetkisiyle, konuyu yargı dışında tuttu..
‘Danıştay Saldırısı’nın faillerinin nasıl yakalandığı da görüldü. Orada da bazı çeteleşmelerin ‘cihet-i askeriye’yi ilgilendiren yönlerinin nasıl geçiştirildiği de kamuoyunca biliyor..
Trabzon’da kardinal öldürülmesi de kısa zamanda çözüldü..
Ve nihayet, Ermeni gazetesi Agos’un müd. Hrant Dink cinayetinin zanlısının yakalanışı..
Demek oluyor ki, mekanizma iyi çalıştırılırsa.. Ve de, iktidar, değişik odaklarının gövde gösterisi alanı olmazsa, kayırma, gizleme ve yanıltmalar sonuçsuz kalabiliyor.
Bu bakımdan Hükûmet’i kutlamak gerekiyor..
**
Gelelim Hrant Dink’e.. Hrant, ermeniydi, hristiyandı, şuydu-buydu.. Ama, her şeyden önce bir ‘insan’dı; yetimhanelerde, yokluğun/yoksulluğun en acısını tadarak büyümüş bir insan..
Unutmayalım ki, Peygamberimiz (S) de bir yetim idi.. Ve ‘Kitabullah’da da, 20 yerde yetimlere ihtimam olunması için sıkı emirler vardır. ‘Hiç, dini, (bütün bir ahlâkî değerler sistemini) yalanlayanı tasavvur edebiliyor musun? İşte böyle biridir, yetimi itip kakan..’ (Mâ’ûn,1-2), ‘O seni yetim olarak bulup bir sığınak vermedi mi?’ (Duhâ,6); yetimlerin yedirilmesi, aç-açıkta bırakılmaması.. onların ve ergenlik çağına kadar da mallarının korunması, vs, vurgulanmaktadır..
Evet, güç şartlar altında büyüyen Hrant Dink öldürüldü.. Halbuki, onu öldürmek değil, öldürmemek idi, kahramanlık..
Katil zanlısı, ‘beni görünce irkildi, sonra ensesine sıktım..’ demiş.. Pişman da değilmiş..
Zanlının hadise mahallinde çekilmiş fotoğraflarını gördüğümde, onun bir hedefe kenetlenmiş, gözü kara ve gerilimli birisi olduğunu tahmin etmiştim.. İnternet sitelerinde, Dink’in, ‘Türk’ün kanı pistir..’ dediğini okuduğunu, bunun da kanına dokunduğunu ve onu ‘bunun için öldürdüğünü’ söylemiş..
Hrant, ‘türklüğe hakaret ettiği’ gerekçesiyle, Ceza Kanunu 301. maddesine göre 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.. Başsavcı bile, Hrant’ın suç işlemediği kanaatini belirtmesine rağmen, Yargıtay bu cezayı onadı.. (Yargının hata yapıp yapmadığı pek gündeme getirilmiyor. Bu ‘la yus’el (sorumsuz ve sorgulanamaz) kutsal yargı anlayışı ile nereye varılabilir?)
‘Hrant Dink, ‘Alnıma bir leke gibi sürülen bu ceza, Temyiz’de bozulmazsa, ben türk halkının yüzüne bakamam, atalarım gibi çeker giderim..’ diyecek kadar duyarlı ve saygı duyulması gereken bir tepki vermişti, o mahkûmiyete.. Bazıları da, buna karşı ‘Gidersen git..’ demişti.. (11 Ekim 2005 tarihli yazımda) ‘Dink’in veya bir başkasının bu ülkeden gitmesi, bazılarının zannettiği gibi temizlik değildir, tam tersine, düşmanlığın daha bir derinleşmesidir.. (Kaldı ki, Dink’in mahkûm olduğu yazıyı dikkatlice okudum, ‘ilk planda sanki türkten boşalacak /akıtılacak zehirli kan’dan söz ediliyor gibi bir mâna anlaşılabiliyor. Ama, dikkatlice okunduğunda, Dink’in o yazıda, ermenilerin, ‘devamlı, türklerle uğraşmak’ şeklindeki bir zehirli kandan kurtulması gerektiğinden sözettiği görülüyor..) Osmanlı döneminde, asırlarca, malları-mülkleriyle, mâbedleriyle, hâtıra ve mezarlarıyla birlikte yaşayan bu insanların bu topraklardan gitmeleri, bir kazanç mı olmuştur?’ diye yazmıştım.
Osmanlı çökerken, meydana gelen karışıklıklar sırasında ermeniler adına, Daşnaksutyun Partisi başta olmak üzere, bazı ermeni gruplarınca sergilenen ihanetlerin tepkisinden kurtulabilmek için yurt dışına kaçmış olan Ermenilerden yüzbinlercesi bugün Fransa’da yaşıyor.. Onlar hınçlarını yüreklerinden hâlâ da atamamışlar ve hesablaşma çabasındalar... Hrant Dink, 2 yıl kadar önce, Fransa’ya gittiğinde, onlarla görüştüğünü ve ‘Biz Türkiye’de rahatız..’ dedikçe, muhatablarının rahatsız olduğunu aktarıyordu.. Şimdi ‘diasparo ermenileri’ Dink’in cenazesine bakıp, nanik yapabilirler.
Bir ermeni papaz Hrant’a ve ‘Türkiye’nin AB’ye girmesini istiyor musunuz?’ diye sormuş.. Hrant’dan, ‘Evet!’ cevabını alınca, papaz, ‘5 milyonluk bir Cezayirli kitleyi bile eritemiyen bir Avrupa, 70 milyonluk bir müslüman kitleyi bünyesine alınca n’olur?’ demiş.. Hrant da muhatabına, ‘İyi ki, Türkiye’deki büyük kitle, sizin gibi bir eritme mantığına sahib değil.. Yoksa, ne dinimiz kalırdı, ne dilimiz, ne ismimiz..’ karşılığını vermiş..
Hrant buydu.. Son zamanlarda, Ermeni Patriği Mesrup Mutafyan’la da zıdlaşmıştı..
Onun zon zamanlarda, ‘Ben ermeni soykırımı var diyorum, ama, bunu türkler yaptı demiyorum, kürdler yaptı..’ demişti de, nice türkçü çevrelerde rahatlık meydana getirmişti..
‘Ermeni Mes’elesi’, bizi 150 yıldır meşgul ediyor.. Sultan Abdulhamid’e 100 yıl önce, Yıldız Camiînde bomba atan ermeni komitacılarının başarılı olamayışı üzerine, Tevfik Fikret tarafından ‘Ey şanlu avcu, dâmını beyhûde kurmadın, - Attın, fakat, yazık ki, yazıklar ki vurmadın..’ diye hayıflanarak alkışlandığını; hattâ Mehmed Âkif’in bile, Sultan’ı, alınan sıkı tedbirler üzerine, ‘korkak, ödlek’ diye ağır şekilde eleştirdiğini de unutmayalım.. Ki, ben, ‘Ermenî Mes’elesi’nde bir katliâm değil, mukatele, iki taraflı öldürüşme olduğunu kaniim. Ve amma.. Bugün ‘Biz hepimiz ermeniyiz!’ diye tutturanların çoğunun, düne kadar ülkede, ‘türkten başka bir kavmin varlığını’ bile kabullenmeyen laik- şovenistler olduğunu da unutmayalım; onlar bugün ‘suçluluk psikolojisi’ içinde nâra attıklarını bile fark etmiyorlar.
‘Müslümanlar’ ise.. -Hangi dinden olursa olsun- saldırgan olmayanların ‘Allah’ın kulları’ olarak, ‘Müslümanlar’ nezdinde ‘eman’da yaşadığına uzuuun asırlar tanıktır!
e-mail: cakirgil@yahoo.de