Ahmet Varol’un Yeni Akit gazetesinde yayımlanan yazısını (20 Haziran 2020) ilginize sunuyoruz:
Dünya Mülteciler Günü
2001 yılından bu yana 20 Haziran tarihi Dünya Mülteciler Günü olarak ihya ediliyor. Biz de bu vesileyle mülteciler davasını ve özellikle de Suriyeli ve Filistinli mültecilerin meselelerini gündeme getirmek istiyoruz.
Mülteci Arapçadaki lucu yani sığınma kelimesinden türeme ve sığınan anlamına gelen bir kelimedir. Özellikle vatanlarının işgal edilmesi veya ülkelerindeki siyasi sistemlerin aşırı baskı yapması, adalet ilkelerine uymayarak zulme başvurması sebebiyle mağdur edildikleri için kendi yurtlarını terk ederek başka ülkelere sığınan insanlara bu isim verilmektedir.
Bugün dünyada gerek vatanlarının işgal altında olması ve gerekse hakim sistemlerin zulmünden dolayı mülteci durumuna düşmüş çok sayıda insan bulunmaktadır ve bunların da önemli bir kısmını Müslümanlar oluşturmaktadır. Bunun en önemli sebebi ise İslam dünyasının birliğini ve gücünü temsil eden siyasi otoritenin kaybedilmesiyle birlikte Müslüman topraklarının önemli bir kısmının yabancı güçler tarafından işgal edilmesi, bağımsızlığına kavuşan bölgelerde de çoğunlukla küresel emperyalist güçlerle işbirliği yaparak kendi halklarına zulmeden yönetimlerin iktidarı ele geçirmiş olmasıdır.
Birleşmiş Milletler teşkilatına bağlı olarak kısa adı UNHCR olan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği isimli bir organizasyon bulunmaktadır. Bu organizasyon genel olarak dünyadaki mültecilerin sorunlarıyla ve haklarıyla ilgileniyor. Özellikle Filistin’in içinde ve yakın ülkelerde yaşayan Filistinli mültecilerin işleriyle ve sorunlarıyla ilgilenilmesi için de kısa adı UNRWA olan Birleşmiş Milletler Yakın Doğudaki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı isimli bir teşkilatı bulunmaktadır.
Mülteciler elbette kendi öz yurtlarını terk etmek zorunda kaldıklarından, gittikleri ülkelerde de sığınmacı durumunda olduklarından büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Ayrıca bunların çoğunun geçimlerini sağlamak için kaynak temin etmeye yarayacak bir iş bulma imkanı yoktur. O yüzden yukarıda andığımız teşkilatların veya daha başka insani yardım kuruluşlarının yardımlarına muhtaç durumdadırlar. Maalesef yardımlar bu insanların ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğinden çoğunlukla zor şartlarda, yoksulluk içinde ve zorunlu ihtiyaçlarının birçoğunu temin etme imkanlarından yoksun bir şekilde hayatlarını idame ettirmek zorunda kalmaktadırlar.
Günümüzde dünyadaki mülteciler içinde Suriyeli ve Filistinli mülteciler ise önemli bir oranı oluşturmaktadır. Suriye’de Baas diktasının siyasi iktidarını devam ettirmek amacıyla İran’ın ve Rusya’nın doğrudan yardım ve desteğiyle başlattığı iç savaştan etkilenenlerin birçoğu ya ülke içinde yerini değiştirmek veya tamamen Suriye’yi terk ederek başka ülkelere göç etmek suretiyle mülteci durumuna düşmüştür. Bunların dört milyona yakın bir kısmı da Türkiye’de barındırılmaktadır.
Vatanlarının bir bölümü 1948’de siyonist işgal devletinin kurulmasıyla birlikte kalan kısmı da 1967 Haziran Savaşı’nda Arap ülkelerinin ihanetleri sonucu işgal edilen Filistinlilerin yarıdan çoğu tamamen kendi yurtlarının dışında mülteci durumunda yaşamaktadır. Bunların bir kısmı da Filistin’in içinde yerlerini değiştirmek suretiyle mülteci durumuna düşmüştür. Örneğin bugün Gazze’de iki milyon civarında insan yaşamaktadır ve bunların sadece üçte bire yakın bir kısmı aslen Gazzelidir. Kalan kısmı 1948’de işgal edilmiş bölgelerden buraya sığınmış mültecilerden oluşmaktadır. Aynı şekilde Batı Şeria olarak da isimlendirilen Batı Yaka bölgesinde de birçok mülteci kampı bulunmaktadır ve buralarda yaşayanlar da 1948’de işgal edilmiş bölgelerden buralara göç edenlerdir.
Filistinli mülteciler kesinlikle evlerini ve topraklarını satmamış, bilakis siyonist işgalin tehcir politikası ve zulmü sebebiyle topraklarını terk etmek zorunda bırakılmış ve vatana dönüş haklarından vazgeçmemişlerdir. O yüzden küresel emperyalizmin onları yaşadıkları ülkelerin nüfuslarına geçirme konusundaki oyunlarına razı olmuyor ve asıl vatanlarına dönme konusundaki kararlı mücadelelerini sürdürüyorlar.