Bugün Cuma: Islah / Köklü Dönüşüm

HAMZA TÜRKMEN

“Rabbin, halkı muslihûn olan ülkeleri haksız yere helak edecek değildir.” (Hud, 11/117)

İç huzura; erdem ve izzete ulaşmak için nefsimizden ve toplumsal alandan itikadi-ameli tüm kötülükleri ve zulmü kovmak, denge ve adaleti hâkim kılmak gereklidir. Kitab-ı Kerim’imizde ifsad’ın /bozulma’nın karşıtı olan ıslah kavramı bu anlamda kullanılır.

Islah, Arapçada ‘s-l-h’ kökünden türemiştir; sulh, salâh, salih, maslahat kelimeleri de aynı kökten gelmektedir. Islah, bozulanı aslî haline getirmek, fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmak, köklü dönüşüm anlamlarına gelir. Kur’an’da bu bilinç ve eylemliliği yüklenenlere de muslihûn denilir. Yani ıslah ediciler, bozulanı tekrar vahiy ve fıtrat ile buluşturma inkılâbını üstlenenler...

Ancak bizler tarihi süreç içinde siyasette ve itikadda nimetten yani vahyi ölçülerden uzaklaştığımız (8/53) için dağılmış ve zayıflamış bir ümmetin çocuklarıyız. Bir de mezhebi, mahalli ve ulusal kimliklerle birbirimize oldukça yabancılaşmışız.

İşte 17 Aralık 2010’dan bu yana ümmet coğrafyasında Tunus’tan Yemen’e, Türkiye’den Suriye’ye, Libya’dan Yemen’e kadar değişik formlarda yaşanan yürek intifadamız, yeniden muslihûn bir ümmet olabilme istikametine yönelmiştir.

İttihad-ı İslam, halkı muslihûn olan bir coğrafyayı kurmak için zorunlu ilk adımımızdır. Özümüzü yeniden gürleştirecek olan ıslah ve tecdit hareketleri de bilinç taşıyan nitelikli ve ‘olmazsa olmaz’ çabalarımızdır.

Kevn ü fesad’ (oluş ve bozuluş) hali; yani ıslah ve ifsad mücadelesi, tüm insanların dünyada varoluş hikmetini ve yaşayacakları imtihanın çerçevesini kapsamaktadır (7/168). Zalimlerin âkibetini veya düşüşünü gösteren kavram ise inkılâb’tır (26/227).

Zalimleri devirmek veya defetmek için kullanılan inkılâb ifadesinin yerine devrim ifadesi de kullanılmaktadır. Ancak zalimleri, tağuti güçleri yıkmayı ifade eden devrim, halk ve halklar için zincirlerini kırmak veya gevşetmek için bir imkândır. Ancak devrim, ıslah yükümlülüğünü, ümmeti vahyi ölçülerle yeniden inşa etmeyi doğrudan ifade etmez.

Biz Müslümanlar için Batılı bir kavram olan devrim / ‘revolution’ kelimesi, ancak ıslah hedefini gözeten bir anlatımla kullanılmalıdır. Islah temellinde şekillenmeyen her devrim veya devrimcilik algısı, yeni bozulmalara veya vahiy dışı yeni güç odaklarına savrulmayı da ifade edebilir.

İç zaaflarımız nedeniyle düştüğümüz süreçte Batı cahiliyyesine karşı, hem ümmeti İttihad-ı İslam ve hem de ıslah ve tecdit çabalarıyla yeniden diriltmek isteyen en önemli ıslah hareketinin başlangıç ve kalkış noktası Urvetu’l Vüska nüveleşmesidir.

Bu çizginin Suriye-Mısır bölgesindeki devamı Menar, Osmanlı merkezindeki devamı Sırat-ı Mustakim ve Sebilürreşad, Hint kıtasındaki devamı Tercüman-ı Kur’an, Tunus’taki devamı Mecelletu’z-Zeytuniyye, Cezayir’deki devamı Şihâb düşünce ve eylem havzaları oldu.

Sömürü ve vesayet rejimlerine karşı Müslüman devrimcilerin devamlılığı, kitlelere rehberlik edecek öncü bir ıslah neslinin varlığına bağlıdır. Muslihûn hattını içinde taşımayan bir devrim, zulüm sistemine dönüşebilir. 1979 İran Devrimi’ni bugünkü çürümüşlüğe sürükleyen neden ise, devrim süreci içinde ıslah çizgisini belirleyici kılmak isteyen usûlîlerin dışlanması felâketidir.

Adeviyye Meydanı’nda şehid edilen Esma’ya şimdilerde idamla yargılanan babası Muhammed Biltaci’nin yazdığı mektup, oldukça öğreticidir:

“Kızım sen yüksek bir uygarlığa ulaşmak için, ümmeti uyandırmak, ıslah ve inşa istikametinde yürüyordun.”

1. Uyandırma, 2. Islah için donanım, 3. İnşa, 4. Ve sağlam temeller üzerinde yükselecek bir uygarlık.

İşte Urvetu’l Vuska ıslah çizgisinin merhaleci mücadele aşamalarını özetleyen, köklü dönüşüm projemiz.